MAİDE SURESİ
Bu sure, ayet-i kerimesi dışında medenidir. Buharı ve Müslim'in sahihlerinde Hazreti Ömer (R.A.) den rivayet olunduğuna göre; yalnız bu ayet, veda' haccında arefe günü, Arafatta Peygamber Efendimiz vakfe yaparken inmişti. Bu arefe günü, Cuma gününe denk gelmişti. Surenin ayet sayısı yüz yirmidir.
Bu da Nİsâ Sûresi gibi bir takım ahid ve hükümleri ihtiva etmektedir. Her iki surede de kitap ehlinden ve münafıklardan söz edilmektedir. Nisa Suresinde içkinin haram kılınmasına ortam hazırlanmış, kesin haramhk hükmü ise Maide Suresinde gelmiştir. Rivayet olunduğuna göre Peygamber (S.A.) efendimiz bu sureyi Veda' haccmda okumuş ve şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Maide Suresi, en son nazil olan suredir. Helalini helâl, haramını da haram küm!'[1]
Ahde Vefa
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
1- Ey inananlar! Akidleri yerine getirin. İhramda iken avlanmayı helâl görmeksizin, size bildirilecek olanlar dışında, hayvanlar helâl kılındı; Allah dilediği hükmü verir.
2- Ey İnananlar! Allah'ın nişanelerine, hürmet edilen Ay'a, (Kabe'ye) hediye olan kurbanlığa, gerdanlıklar takılan hayvanlara, Rab'lerinden bol nimet ve rızâ taleb ederek Beyt-i Harâm'a gelenlere sakın hürmetsizlik etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Harâm'dari me-nettiği için, bir topluluğa olan kininiz, aşıri gitmenize sebep olmasın; iyilikte ve fenalıktan sakınmakta yardımlasın, günah işlemek ve aşın gitmekte yardımlaşmayın. Allah'tan sakının, Allah'ın cezası şiddetlidir. [2]
Bazı Kelimeler:
Vefa; Bir şeyi tam ve eksiksiz olarak yerine getirmektir.Kesin söz ve bağlantılar.
Bu kelime hela! ve haram kılınan İle farz kılanan şeyler gibi şer'i sözleşmeleri; insanlar arasında düzenlenen alım satım, nikahlanma gibi akidleri kapsar.Aklı olmayan canlı. Konuşma ve anlama noksanlığı, ayırım gücü ve aklının olmaması bakımından durumu mübhem olduğu İçin benime adını almıştır.
Behime kelimesi örfen kara ve deniz hayvanlarının dört ayaklılarına özgü kılınmıştır.Deve ve sığır demektir. Sığır kelimesi Mandayı da kapsamaktadır. Koyun ve keçiler de bu kapsama girer. Geyiklerle yabani sığırlar ve eşekler de bu türdendir.
Şeire kelimesinin çoğuiu o!up hissetme ve duyurma anlamına gelir. Bu, dini işaretler demektir. Bu kelimeyle, özellikle hac ibadetinde yapılan fiiller amaçlanmaktadır,Harem-İ Şerife hediye edilip oradaki yoksullar için kesilen hayvandır.
"Kılade" kelimesinin çoğulu olup gerdanlık manasına geiinYönelenler, kastedenler.Birbirlerine öfkelenmeleri ve kin gütmeleri.Sizi itmesin.Kalbin kendisiyle tatmin olduğu şey, iyilik.
Suç ve günah. Kalbi etkileyen ve insanlar tarafından farkına varılmasından etulişe edilen kötü şey. [3]
Açıklama:
Bu, Allah ve Resulünden insanlara yapılan Bir açıklamadır. Ey imanla nitelenen ve kalbleri şeytanın kötülüklerinden arınmış olan kimseler! AUah ile veya kendi nefsinizle veyahut diğer İnsanlarla yapmış olduğunuz akidleri, yerine getirin. Şeriatın koyduğu emir ve yasaklara uyun. Ahm-satım ve nikâh gibi muamelelerinizde verdiğiniz söze uyun. Peygamber (s.a.v.) efendimiz buyurmuşlar ki: "Müslümanlarşartlarının yanındadırlar." "Allah'ın kitabında olmayan her şart geçersizdir." "Her kim bizim emrimize uymayan bir davranışta bulunursa, ameli merduttur." Şu halde İslama uygunluğu koşuluyla akidlere ve sözlere, bağlantılara uymak, bunların gereklerini yerine getirmek gerekir.
Kur'an-ı Kerim, kendisinden önce Allah tarafından bizden alınmış olan söz ve ahidleri bize detaylı olarak açıklamaktadır. Bunun yamsıra bizleri akid-lerimize ve sözlerimize bağlanmaya iten ilâhi nimetler de açıklanmıştır.
Dört ayaklı hayvanların hepsi size helal kılınmıştır. Ancak toynuklu olan atlar, katırlar ve eşekler, keza yırtıcı hayvanlar, başkasına saldırırken kullandığı sivri dişleri bulunan hayvanlar bunun dışındadırlar. Ayrıca ihramlıyken avlanmanız da helal değildir. Harem bölgesinde oturmakta olan kimsenin ih-ramlı olmasa bile, ya da haremde bulunmasa dahi hac veya umre ihramında plan kimsenin avlanması ve avladığı hayvanın etini yemesi helâl değildir. Ey mü'minler! Allah, sizin için hayırlı olan dilediği şeye hükmeder. Vermiş olduğu hükümlere dikkatle bakın; bunların iyilik ve kesin doğruların tâ kendileri olduklarını görürsünüz.
Değerli okuyucu! Allah seni korusun ve başarılı kılsın. İyice baktığında, konumuz olan ayetin ahde vefayı emrettiğini, verilen sözü yerine getirmemeyi yasakladığını, genel olarak —bazı istisnalar dışında— dört ayaklı hayvanların etlerini yemeyi helâl kıldığını, Allah'ın kudret ve hikmetini haber verdiğini görürsün. Bütün bunlar, iki satırlık bir ayette anlatılmıştır, yaratıcıların ve şekil verenlerin en güzeli olan Allah'ın sânı yücedir.
Ey iman edenler! Allah'ın nişanelerine saygısızlık etmeyin. Dinî prensipleri, özellikle hac rhenasikini kesinlikle hafife almayın. Yani Allah'ın yasaklarını çiğnemeyin. Müslüman'ların tümüne, hac menasikini eda etme imkânını tanıyın. Haram aylara saygısızlık etmeyin. Haram aylar; Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb olmak üzere dört tanedir. îbn Abbas ve Katade'den rivayet olunduğuna göre bu aylarda, müşriklerle savaşılmaması gerekir. Bu ayların yerlerini diğer aylarla değiştirmeyin. Hareme hediye edilip, gönderilen hayvanların Kabe'ye ulaşmasını engellemeyin veya haksız yere almayın. (Kurbanlık olduğu belli olsun diye) Boynuna gerdanlık takılan hayvanlara da tecavüzde bıılummıytn. Hedy kapsamına girdiği lıaldc gcrdanlıkli hayvanlardan özel olarak söz edilmesi, bunların şerefli olmasından ve. bunlara özen gösterilmesi gerektiğinden dolayıdır. "Gerdanhklı" kelimesiyle, kendilerini emniyette hissetmek için boyunlarına Harem-İ şerifin ağaçlarının kabuklarından yapılma gerdanlıklar takan kâfirler amaçlanmıştır, diyenler de vardır. Harem-i şerife, ziyaret maksadıyla gelenlere de saldırmayın. Yani Cenab-ı Allah, müslümanlara; hac mevsiminin, haccetme yeri olan Harem-i Şerifin güvenlik yeri olmasını sağlamalarını vacip kılmıştır. Orası emniyet yeri olmalıdır. Hacılar, korku ve tedirginlik içinde olmamalıdırlar. Canlarını ve mallarını emniyette hissetmelidirler. Hacılar» Allah'ın lütuf ve hoşnudîuğunu taleb ederler. Bu durumdaki bir insanın, muhafaza altına alınması gerekir.
İhramdan çıktığınızda ve harem bölgesi dışında bulunduğunuzda, dilediğiniz gibi avlanabilirsiniz. Çünkü yasak olan avlanma, ihrârnhyken ve ih-ramh olunmasa bile harem bölgesinde bulunurken yapılan avlanmadır. Bu iki engelin dışına çıktığınızda avlanmanızdan ve avladığınız hayvanın etini yemekten dolayı günahkâr olmazsınız.
Hudeybiye Senesinde sizi Mescid-i Haram'dan alıkoymalarından dolayı, bir topluluğa olan hıncınız sizi onlara haksız yere saldırıda bulunmaya itmesin. Affedip bağışlamak daha hayırlıdır. İyilik üzerine yardımlasın. İyilik; ts-lâmm emir veya yasak yoluyla istediği, kalbin kendisiyle tatmin olup sükûn bulduğu hayırlı şeylerdir. Başkasının hakkına tecavüz ile,günah üzerine yar-dımlaşmaym. Günah, kalbini etkileyen ve başkaları tarafından farkedilme-sinden endişe ettiğin suçlardır. Bu her iyiliği ve kötülüğü, her hayrı ve şerri içeren kapsamlı bir sözdür. Kur'an-ı Kerim, millete din ve dünya bakımından yarar sağlayacak olan her konuda yardımlaşmamızı emretmektedir. Şüphesiz bu, çok Önemli bi-r sosyolojik ilkedir. Toplurrâıffbireyleri çoğalmış, yönelimleri fazlalaşmış, faydalan sayılamaz olmuştur. Her ne kadar güçlü de olsa bireyin kişisel çabalan milletin tümüne fayda veremez. Şu halde bireyin başkasıyla yardımlaşarak bir dayanışma içine girmesi zorunlu olmaktadır. Bu nedenle hayır dernekleri, bu çağda başarının en büyük desteğini teşkil etmektedirler. Saadet asrında müslümanlar, kitleleşmeye ve bağlantıya gerek gör-meksizin iyilik ve takva üzerine yardımiaşıyorlardı. Çünkü herkes bir ferd olarak Allah ile bağlantı içine girmiş durumdaydı. Ama bu günde bizler, Allah'a çağrının güzel sonuçlar vermesi için metod birliğine şiddetle muhtacız. Ey insanlar, Allah'a karşı gelmekten sakının. Doğrusu Allah, azabı şiddetli olandır. O'ndan sakının. O'nun emrine muhalefet etmekten kaçının. [4]
Haram Yiyecekler
3- Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilenler, —canlan çıkmadan önce kesmenşişseniz, boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından susulmuş, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş olanları— dikili taşlar üzerine boğazlananlar ile fal oklarıy-la kısmet aramanız sîze haram kılındı; bunlar fâsıkhktır. Bugün, inkâr edenler sizi dininizden etmekten umutlarını kesmişlerdir, onlardan korkmayın. Benden korkun. Bugün, size dininizi bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin İçin İslâmiyet'i beğendim. Açlıktan darda kalan, günaha kaymaksızm yiyebilir. Doğrusu Allah Bağışlayan'dır, merhametli olandır. [5]
Açıklama:
Şüphesiz Yüce Allah davarları; karada, havada, denizde yaşayan diğer temiz hayvanları yememizi helâl kıldı. "Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı nimetlerin temiz ve hoşlarını kendinize haram etmeyin."[6] "Size şu okunacaklardan başka davarlar helâl kılınmıştır.”[7] Özetle, dört çeşit şey bize haram kılınmıştır: Ölü, kan, domuz eti ve Allah'tan başkası adına boğazlanan hayvanlar size lı;ırani kılınmıştır. Tefsirini yapmakla olduğumuz. Mai-dc Suresinin bu üçüncü ayetinde haramları on tane olarak belirlenmiştir:
Ölü: Herhangi bir failin eylemi olmaksızın kendiliğinden ölen hayvandır. Fıkhı ıstilahtaysa, şer'İ kesimle boğazlanmamış olan hayvandır. Etini ye-, mek, zararlı olduğu için haram kılınmıştır. Zira çoğunlukla bunlar, bir hastalıktan doİayı Ölürler. Ve hastalığın mikrobu da bedenlerinde kalmış olur. Çünkü mikrob, hastanın ölümünden sonrada onun kanında yaşamaya devam eder. Ama boğazlanırsa, mikropları taşıyan kanın tamamı veya büyük çoğunluğu akıp gider. Kaldı ki temiz ve sağlıklı kimseler bunların etlerini yemekten tiksinirler.
Kan: Bundan maksat, ciğer ve dalak gibi katı kan değil de sıvı kandır. Çünkü Öldürücü mikroplan taşıyan, sıvı kandır. Kaldı ki bu kandan sağlıklı kimseler tiksinirler. Hazmı da zordur. Tıpkı dışkı gibi vücudun zararlı artik-lanndandır. Bü da kanı yemenin asla helâl olmadığım ifade etmektedir.
Domuz Eti: Bu, üçgenin bir ayağıdır. Aslında domuzun eti de, yağı ve kemiği de. haramdır. O, pis bir hayvandır. Pisliklerden ve kokuşmuş, bayatlamış maddelerden başka bir şey yemez. Modern tıp, domuz eti yemenin insan vücudunda tenya ve trişin meydana getirdiğini İspatlamıştır. Kaldı ki domuz eti; hazmı güç bir yiyecektir. Mideye çok zararlıdır. Bazı batılılar, bazı ilaçların yardımı olmazsa, domuz eti yememektedirler. Şunu da belirtelim ki, bazı devletler, domuz kesimini yasaklamışlardır. Böylesine pis bir hayvanın etini yemeyi temiz kimseler kabul ederler mi— İslam dini domuz ve köpeği haram kılarken saldırganlık ve cinayet işlemiş değildir. Zararlı ve tehlikeli oldukları için haram kılınmışlardır. İslâm dini bu hükmü verirken, kendi köpeklerinin bakım ve temizliğiyle ilgilenip, temiz etlerle besleyen bazı kişileri değil de bütün toplumu göz önünde bulundurmuştur.
Allah'tan başkası adına boğazlanan: Cahiliyet devrinde müşrikler, hayvan keserken: "Lut adına, Uzza adına..." diyerek seslerini yükseltirlerdi. Boğazlanırken üzerinde Allah'tan başkasının adının anılmış olduğu hayvanın etini yemek haram olur. Zira böyle bir hayvanın etini yemek, onu kesenin Allah'tan başkasına ibadet etme suçuna ortak olma anlamına gelir. Oysa böyle bir davranışa ortak olmak yerine, protestoda bulunmak gerekir.
Boğulmuş Hayvan: Her ne şekilde olursa olsun, boğularak ölen hayvan da, şer'i kesimle kesilmemiş hayvan türündendir. Ölü hayvan kapsamına girdiği halde Kur'an-i Kerim'İn özel olarak bundan sözetmesi; "Bu hayvan kendiliğinden ölmemiştir." Aksine bir failin eylemiyle ölmütür. Dolayısıyla helaldir." gibi bir zanna kapılmayı s önlemek içindir. Ama şeriat, normal kesimi şart koşmuştur ki insan, yeyip gıdalandığı nesnenin, normal kesim dolayısıyla akıp giden bu pis kandan arınmış olduğuna kesin olarak inansın.
Vurularak ölen hayvan: Bu, şer'i kesim olmaksızın taş veya değnekle vurularak ölen hayvandır. Müşrikler, cahiliyet devrinde bu şekilde öldürülen hayvanların ellerini yerlerdi. Hayvanı vurarak öldürmek, İslâm dinince yasaklanmıştır. Çünkü, bu, hayvanı normal şekilde boğazlamadan daha çok acı verir. Haram kılınması bu sebeptendir. Keskin ucu bulunmayan taş veya değnekle öldürülen, kurutulan küçücük çamur kürecikleriyle, aynı şekilde çakılla öldürülen hayvanlar da bu kapsama girerler. Bütün bunlar ne göz çıkarır, ne bir düşmanı geri çevirir, ne de bir ava sahip kılar. Bunlar, çoğunlukla ölüm sebebi değildirler. Zamanımızda av tüfeklerinde kullanılan kurşunlarla öldürülen hayvanların etlerini yemek, sahih olan görüşe göre şer'an caizdir.
Yuvarlanarak ölen hayvan: Bu: dağ gibi yüksek bir yerden veya kuyuya düşerek ölen hayvandır. Bu, tıpkı ölü hayvan gibidir. Şer'i kesimle kesilmeden etini yemek helâl olmaz. Zaruretten dolayı her hangi bir yerde boğazlamak (öldürücü bir şey, mesela bıçak atarak öldürmek) caiz olur. Bu şekilde öldürülen hayvanın etini yemek helâl olur.
Boynuzlanarak ölen hayvan: Başka bir hayvan tarafından boynuzlana-, rak ölen hayvan da, tıpkı-kendiliğinden ölen hayvan gibi haramdır.
Yırtıcı Hayvan tarafından parçalanan: Bu, kurt ve kaplan gibi yırtıcı hayvanlar tarafından parçalanarak öldürülen hayvandır. Yani yırtıcı hayvanın, parçaladıktan sonra tamamını yemeyip artık olarak bıraktığı kısımdır. Cahi-lİyet döneminde müşrikler, bu artıkları yerlerdi.
Canları çıkmadan kestiklerimiz: Yani boğulmakta olan, vurulan, yuvarlanan, başkası tarafından boynuzlanan, Allah'tan başkası adına boğazlanan ve yırtıcı hayvanlar tarafından parçalanan hayvanlar, henüz canlı iken yetişip kestiğiniz hayvanlar bu haramlık hükmünün dışmdadırlar. Üzerine kavuştuğunuzda, göz kırpacak, el veya ayakla vurabilecek kadar basit de olsa kendisinde hayat varsa, sonra da şer'i kesimle boğazlarsanız helâl olur. Aksi takdirde haramdır. Ölü, domuz eti ve kan, asla helâl olmaz. Şer'i kesimle bo-ğazlansalar da boğazlanmasalar da aynı hükme tabidirler.
Dikili taşlar için boğazlananlar: Haram kılınan on tane hayvanın onuncusu da budur. Cahiliyet devrinde Kabe'nin etrafında üç yüz altmış tane dikili taş vardı. İnsanlar o zaman putlara yakın olmak ve ibadet etmek amacıyla bu taşlar için kurban keserlerdi. Bu da, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanların bir türüdür. Etinin yenilmesi bu nedenle haram kılınmıştır. Kur'an-ı Kerim, cahiliyet dönemi insanlarının helâl saydıkları haram yiyeceklere bir başka sapıklığı ve hurafeyi de eklemiştir. Bu da şudur:
Fal oklarıyla kısmet aramak: Yani ihsanların, kendileri için takdir edilmiş olan kısmeti, fal okları aracılığıyla bilmeleridir. Cahiliyet devrinde bu oklar üç çeşitti. Bir çeşidi şahısla beraber olurdu ki, üç adet oktan ibaretti. Oklardan birinin üzerinde "Yap", diğerinin üzerinde "Yapma", İfadesi yazılıydı. Üçüncüsünün üzerindeyse hiçbir şey yazılı değildi.
Bu okların ikinci çeşidiyse yedi tane olup, üzerlerinde, insanların karşılaştıkları olaylara ilişkin hükümler yazılıydı ve bunlar, Kabe'nin içinde duran Mübel putunun önünde durmaklaydılar. Üçüncü çcşidiyse kumar ve ş;ms okları olup on tane idi. Yedisinin üzerinde paylar yazılıydı. Üçünün üzerindeyse bir şey yazılı değildi.
Cenab-ı Allah, fal okları vasıtasıyla kısmet öğrenmenizi haram kıldı. Bunun hikmeti de şudur: Bu tür hurafelerle uğraşmak, birey ve toplumun çalışma şevkini kırar. Onları tembelliğe, basiretsiz bir şekilde hayat yolunda yürümeye zorlar, insanları falcıların ve kâhinlerin elinde oyuncak haline getirir ki, İslâmiyet bütün bunlardan uzaktır. Zamanımızda çeşitli kağıt, fincan ve muskayla kısmet öğrenmek için fal açma sevdası yaygın hale gelmiştir. Bunların tümü dince reddedilen ve akıllı, bir müslümana yaraşmayan davranışlardır. Bütün bunlar bir yana, tespih veya Mushafı Şerif ile fal açarak kısmeti öğrenmek de İslâmin ve Kur'an'ın reddettiği bir harekettir.
Fıkıh kitaplarında anlatılan istihareyi söz konusu edecek olursak bu, şu şekilde olur: Kişi, istihare niyetiyle nafile olarak iki rek'at namaz kıiar. Sonra da yapmak istediği İş din ve dünyası bakımından hayırlıysa, gönlüne ferahlık verecek duaları okur. Peygamber (s.a.v.) efendimizin istihare için okumuş olduğu duâ, hadis kitaplarında yer almıştır. Size anlatılan haramlar fısktır, günahkarlıktır, akıl ve hikmetle iç içe olan dinin dışına çıkmaktır.
Bugün (Veda' haccı'nın arefe gününde) kâfirler, dininizi mağlup etmekten ümidlerini kesmiştirler. Bu diyarınızda Allah'tan başkasına tapilacağın-dan şeytan da ümidini kesmiştir. Şu halde Allah'tan başkasından korkmayın. Kâfirlerin durumuna aldırmayın. Allah sizi onlardan korumuştur. Allah'tan korkun. O'na karşı gelmekten sakının. O'na hiçbir şeyde ebediyyen muhalefet etmeyin.
Bugün helâli helâl, haramı da haram kılarak dininizi size ikmal ettim. öyle ki her şey; hiçbir kapalılık ve karışıklığa meydan vermeden açık seçik bir biçimde açıklanmış oldu. Düşmanınızın işini bitirdiniz. Üstün eli sizin için kıldım. Üzerinizde nimetimi tamamladım. Artık hiçbir müşrik, sizinle birlikte haccedemeyecektir. Verilen söz gerçekleşti ve Mekke feth.olundu. İnsanlar, Allah'ın dinine akın akın girdiler. Size zafer geldi. Sizin için din olarak İslâmı seçip beğendim. "Kim İslâmdan başka bir din ararsa, o istediği din asla kendisinden kabul olunmaz.”[8]
Buraya kadar sayılan bu on tane haram hayvanların etlerini müslüman-lann yemeleri yasaklanmıştır. Ancak zaruret halinde, mesela bedenine zarar verecek derecede acıkmış olan kimse, kendi canını telef olmaktan kurtaracak kadar bu yiyeceklerden yiyebilir. Bu gibi kimseleri Cenab-ı Allah bağışlar. Allah, yaratıklarına fazlasıyla merhamet edendir. [9]
Helal Yiyecekler
4- Ey Muhammed! Sâna, kendilerine neyin helâl kılındığını soruyorlar, de ki: "Size temiz olanlar helâl kılındı; Allah'ın size öğrettiği üzere alıştırıp yetiştirerek öğrettiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yeyin ve üzerine Allah'ın adını anın. Allah'tan sakının, doğrusu Allah hesabı çabuk görür.
5- Bugün, size temiz olanlar helâl kılındı. Kitab verilenlerin yemeği size helâl sizin yemeğiniz de onlara helâldir. înanan hür ve iffetli kadınlar ve sizden önce kitab verilenlerin hür ve iffetli kadınları —zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızm ve mehirlerini verdiğiniz takdirde— size helâldir. Kim imanı inkâr ederse, şüphesiz amelleri boşa gider.O,âhirettede kaybedenlerdendir. [10]
Bazı Kelimeler:
"Tayyib" kelimesinin çoğulu olup, murdar anlamına gelen habis kelimesinin zıddıdır.Carine kelimesinin çoğulu olup köpekler, kuşlar ve pars gibi avcı hayvanlardır."Teklİb" kökünden alınmış olup köpekleri eğitme anlamına gelir. Sonraları bu kelime, her çeşit hayvanı avcılığa alıştırma anlamında kullanılır olmuştur. Bazıları, bunların hür kadınlar, bazilarıysa zinaya karşı iffetli kadınlar anlamına geldiğini söylemişlerdir. Açıkça zina edenler. Gizlice zina ederek dost tutanlar. Amellerinin sevabı boşa çıktı. [11]
Nüzul Sebebi:
Rivayet olunur ki; Hatim Taî'nin oğlu Adiyy ile, Mühelhel et-Taî'nin oğlu Zeyd, Resulullah (s.a.v.)'a "Ya Rasulullah! Allah ölü hayvanı yemeyi'biz-lere haram kıldı. Bizim için helâl olan nedir?" diye bir soru sordular. Bunun üzerine yukarıdaki ayet-i kerime nazil oldu. Yine rivayete göre; Hatim Taî-nin oğlu Adiyy, Resulullah (S.AY.)'a gelerek, köpeklerin avladıkları hayvanların durumunu sordu. Hz. Peygamber cevap vermedi, neticede bu ayet-i kerime nazil oldu. [12]
Açıklama:
Noksanlıklardan münezzeh yüce Allah; yeme, içme,' giyme süslenme yoluyla kendilerinden yararlanalım diye, göklerde ve yerde ne varsa hepsini emrimize vermiştir. Bu nedenle eşyada aslolan helâllik olmuştur. Ancak burada bazı kimseler özellikle yiyeceklerde hoş ve temiz şeyleri haram, haram kılınan şeyleri de helâl saymışlardır. İnsanların özellikle bu soruyu sormasından sonra Cenab-ı Allah, haram ve helâl kıldığı şeyleri açıklamıştır. Ey Peygamber! Mü'minler, kendilerine hangi yiyeceklerle etlerin helâl kılındığını sorarlar. De ki: Murdar olmayan hoş ve temiz şeyler size helâl kılındı. Eğitilmiş avcı hayvanların avladıkları da sîze helâl kılındı.
Peki, hoş ve temiz şeyler nelerdir? Haram kılındığına ilişkin her hangi bir nass bulunmayan, mutedil mizaçlı ve orta geçimîi temiz kişilerin hoş bulduğu şeylerdir. Önceki sayfalarda saydığımız on tane haram yiyeceğin Karam kılınmış olduğuna ilişkin nass, Kur'an'da varİd olmuştur. İbn Abbas (R.A.) m şöyle dediği rivayet edilir: "Resulullah (s.a.v.), sivri uişi bulunan yırtıcı hayvanları ve pençeli olan kuşları (yemek) den yasakladı." Şafii'ye göre yırtıcı hayvan, İnsanlara ve hayvanlara saldırandır. Ebu Hanifc'yc göre, et yiyen her türlü hayvana yırtıcı hayvan denir. Hakkında nass bulunmayan yiyeceklerin helâl ve temiz, haram ve murdar olmak üzere iki kısma ayrıldığını söylemek mümkündür. Helâl ve haram yiyecekleri birbirinden ayırdetmekte,arap-lardan sağlıklı tabiatlı kimselerin zevki mi esas alınacaktır? Yoksa her insan ve her toplum, kendi zevkine göre mi davranacaktır? Bu hususta iki görüş vardır.
Buhari ve Müslim'in sahihlerinde ve diğer hadis kitaplarında Halİd bin _ Veh'd'den nakledilen bir rivayet ile, Peygamber (s.a.v.) in keler yemekten tiksindiği, ama bunu kendisine soran bir kimseye keler yemeyi caiz kıldığı sabittir.
Bu, kara hayvanları ve kara avı hakkındaki hükümdür. Denizdeki canlılara gelince; bitkilerini de etlerini de yemek helâldir. Kara ve denizde yaşayan kurbağa ve timsahı yemek haramdır. Murdar olduğu için Kaplumbağa ve zehirli olduğu için yılan da bu hükme tabidir. Eğitilmiş av hayvanlarının — avcı tarafından av üzerine sevk edilmesi koşuluyla— avladıkları hayvanlar, normai şer'i kesimle boğazlanmış sayıldıkları için helâldirler. Bunlar, avladıkları hayvanları canlı olarak sahiplerine getirdikleri takdirde sahihleri, avlamış olduklarını boğazlarlar. Avcı hayvanların eğitilmiş olup olmadıkları şöyle belirlenebilir: Sahibi onu avın üzerine gönderdiğinde gider, "dur" dediğinde durur ve avı yakaladığında da hiç yemeyip olduğu gibi sahibine getirip teslim ederse, eğitilmiş demektir. Avladığı hayvandan yerse, cumhuru ulemaya göre avını yememiz helal olmaz. Bu hayvan da, Önceki sayfalarda analttığımız yırtıcı hayvanın parçalamış olduğu hayvan gibidir. Bunun delili, Adiyy bin Hatim'-İn Peygamber (s.a.v.)'den nakletmiş olduğu şu hadis-i şeriftir: "Eğitilmiş köpeklerini (avın üzerine) gönderdiğinde Allah'ın adını anarsan, tuttukları hayvanları ye. Ancak köpeğin avlanıp ta bir kısmını yediği hayvanın etini yeme. Korkarım ki köpek onu kendi için yakalamıştır." Diğer bir rivayette ise Peygamber (s.a.v.) efendimiz şöyle buyurmuştur: "Eğitilmiş köpeğini (avın üzerine) gönderdiğinde üzerine Allah'ın adını an. Yakaladığı hayvanı canlı olarak elegeçirirsen, onu boğazla. Köpek tarafından Öldürülmüş olarak elege-çirirsen, köpek te bir kısmım yememişse onu ye. Zira köpeğin onu yakalamış olması, normal bir boğazlamadır." Bazı kimseler, ayet-i kerimenin dış anlamına tutunarak, köpeğin, avladığı hayvanın bir kısmını yese bile, o hayvanın arta kalan kısmım yemenin helâl olduğunu söylemişlerdir. Ebu Salebe el Hu-şeni'nin rivayet ettiği hadiste: "Köpek ondan yese bite, sen de onu ye." denilmiştir. Bazı kimseler,, köpeğin yediği avın arta kalan kısmı yenilmez, diğer avcı kuşların yediği avın arta kalan kısmı yenilir, demişlerdir. Okla avlanan hayvanların durumu, kendisine sorulduğunda Peygamber (s.a.v.) efendimiz şu cevabı vermiştir: "(Ok ve) yayınla avladığın ve üzerine Allah'ın adını andığın hayvanı ye." Başka bir rivayette "(Kendin) boğazlasan da boğazlama-san da (yiyebilirsin)" denilmiştir. Tüfekle avlanan hayvanlar da okla avlanmış gibidirler. Bazı kimseler, avlanan hayvanın canlı olarak ele geçirilmesi durumunda helâl olabilmesi için, boğazlanmasının şart olduğunu söylemişlerdir. Allah'ın size öğretmiş olduğu eğitim ve düzenlerden, kendilerine öğrettiğiniz eğitimli av hayvanlarının sizler için yakaladıkları avları yeyin. Köpeği avm üzerine salarken, üzerine Allah'ın adını anın. Bazı kimseler, Allah'ın adını anmanın, avı yemeye başlarken şart olduğunu söylemişlerdir. Şu halde ayet-i kerimede geçen Allah adım nmııa, yani besmele .sünnettir. Avcı, av hayvanını ava gönderirken besmele çekmezse, bunun bir sakıncası olmaz. Bu hüküm, İbn Abbas'tan rivayet olunmuştur. Bazıları, besmele çekmenin vacib olduğunu söylemişlerdir.
Bu hükümlere uyma konusunda Allah'tan sakının. Ve bunların sınırı önünde durun. Muhakkak ki Allah, hesabı çabuk görendir. Göklerde ve yerde hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz. Rivayet olunurki Allah, insanların hepsini yarım gün kadar bir süre içinde hesaba çekecektir. Bugün hoş ve temiz şeyler, ayrıntılı bir şekilde size helâl kılındı. Kendilerine kİtab verilen yahudi ve hı-ristiyanların boğazladıkları hayvanların etleri size helâldir. Ama putperestlerin ye Allah'a ortak koşanların boğazladıkları hayvanların etlerini yemeniz size helâl değildir. Hayvanı boğazlarken üzerine Allah'ın adını anmanın zorunlu olduğu söylenmiştir. Kuvvetli görüşe göre, bir hayvanı boğazlarken üzerine Allah'tan başkasının adı anılırsa, etini yemek helâl olmaz. Tabii bu, hayvan boğazlanırken üzerine Allah'tan başkasının adının anıldığını işitmemiz halinde söz konusu olan bir hükümdür. Ama böyle bir şey işitmememiz durumunda, etini yiyebiliriz, eti helâldir.
Ey mü'minler! Sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. Onlara yemek yedirmenizin veya bir şey satmanızın sakıncası yoktur. İffetlerini muhafaza ederek kendileriyle evlenmeniz kastıyla iffetli ve hür mü'mine kadınlarla, kendilerine sizden önce kitab verilenler, —mehirlerini vermek şartıyla— size helâldirler. Flört yapmanız veya gizli dost tutmak istemeniz halinde size helâl olmazlar. İmanın fürû ve usulünü, hüküm ve kanunlarım inkâr eden kimsenin ameli boşa1 çıkar, sevabı yok sayılır. O, ahirette kaybetmişlerdendir. [13]
Bu sure, ayet-i kerimesi dışında medenidir. Buharı ve Müslim'in sahihlerinde Hazreti Ömer (R.A.) den rivayet olunduğuna göre; yalnız bu ayet, veda' haccında arefe günü, Arafatta Peygamber Efendimiz vakfe yaparken inmişti. Bu arefe günü, Cuma gününe denk gelmişti. Surenin ayet sayısı yüz yirmidir.
Bu da Nİsâ Sûresi gibi bir takım ahid ve hükümleri ihtiva etmektedir. Her iki surede de kitap ehlinden ve münafıklardan söz edilmektedir. Nisa Suresinde içkinin haram kılınmasına ortam hazırlanmış, kesin haramhk hükmü ise Maide Suresinde gelmiştir. Rivayet olunduğuna göre Peygamber (S.A.) efendimiz bu sureyi Veda' haccmda okumuş ve şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Maide Suresi, en son nazil olan suredir. Helalini helâl, haramını da haram küm!'[1]
Ahde Vefa
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
1- Ey inananlar! Akidleri yerine getirin. İhramda iken avlanmayı helâl görmeksizin, size bildirilecek olanlar dışında, hayvanlar helâl kılındı; Allah dilediği hükmü verir.
2- Ey İnananlar! Allah'ın nişanelerine, hürmet edilen Ay'a, (Kabe'ye) hediye olan kurbanlığa, gerdanlıklar takılan hayvanlara, Rab'lerinden bol nimet ve rızâ taleb ederek Beyt-i Harâm'a gelenlere sakın hürmetsizlik etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Harâm'dari me-nettiği için, bir topluluğa olan kininiz, aşıri gitmenize sebep olmasın; iyilikte ve fenalıktan sakınmakta yardımlasın, günah işlemek ve aşın gitmekte yardımlaşmayın. Allah'tan sakının, Allah'ın cezası şiddetlidir. [2]
Bazı Kelimeler:
Vefa; Bir şeyi tam ve eksiksiz olarak yerine getirmektir.Kesin söz ve bağlantılar.
Bu kelime hela! ve haram kılınan İle farz kılanan şeyler gibi şer'i sözleşmeleri; insanlar arasında düzenlenen alım satım, nikahlanma gibi akidleri kapsar.Aklı olmayan canlı. Konuşma ve anlama noksanlığı, ayırım gücü ve aklının olmaması bakımından durumu mübhem olduğu İçin benime adını almıştır.
Behime kelimesi örfen kara ve deniz hayvanlarının dört ayaklılarına özgü kılınmıştır.Deve ve sığır demektir. Sığır kelimesi Mandayı da kapsamaktadır. Koyun ve keçiler de bu kapsama girer. Geyiklerle yabani sığırlar ve eşekler de bu türdendir.
Şeire kelimesinin çoğuiu o!up hissetme ve duyurma anlamına gelir. Bu, dini işaretler demektir. Bu kelimeyle, özellikle hac ibadetinde yapılan fiiller amaçlanmaktadır,Harem-İ Şerife hediye edilip oradaki yoksullar için kesilen hayvandır.
"Kılade" kelimesinin çoğulu olup gerdanlık manasına geiinYönelenler, kastedenler.Birbirlerine öfkelenmeleri ve kin gütmeleri.Sizi itmesin.Kalbin kendisiyle tatmin olduğu şey, iyilik.
Suç ve günah. Kalbi etkileyen ve insanlar tarafından farkına varılmasından etulişe edilen kötü şey. [3]
Açıklama:
Bu, Allah ve Resulünden insanlara yapılan Bir açıklamadır. Ey imanla nitelenen ve kalbleri şeytanın kötülüklerinden arınmış olan kimseler! AUah ile veya kendi nefsinizle veyahut diğer İnsanlarla yapmış olduğunuz akidleri, yerine getirin. Şeriatın koyduğu emir ve yasaklara uyun. Ahm-satım ve nikâh gibi muamelelerinizde verdiğiniz söze uyun. Peygamber (s.a.v.) efendimiz buyurmuşlar ki: "Müslümanlarşartlarının yanındadırlar." "Allah'ın kitabında olmayan her şart geçersizdir." "Her kim bizim emrimize uymayan bir davranışta bulunursa, ameli merduttur." Şu halde İslama uygunluğu koşuluyla akidlere ve sözlere, bağlantılara uymak, bunların gereklerini yerine getirmek gerekir.
Kur'an-ı Kerim, kendisinden önce Allah tarafından bizden alınmış olan söz ve ahidleri bize detaylı olarak açıklamaktadır. Bunun yamsıra bizleri akid-lerimize ve sözlerimize bağlanmaya iten ilâhi nimetler de açıklanmıştır.
Dört ayaklı hayvanların hepsi size helal kılınmıştır. Ancak toynuklu olan atlar, katırlar ve eşekler, keza yırtıcı hayvanlar, başkasına saldırırken kullandığı sivri dişleri bulunan hayvanlar bunun dışındadırlar. Ayrıca ihramlıyken avlanmanız da helal değildir. Harem bölgesinde oturmakta olan kimsenin ih-ramlı olmasa bile, ya da haremde bulunmasa dahi hac veya umre ihramında plan kimsenin avlanması ve avladığı hayvanın etini yemesi helâl değildir. Ey mü'minler! Allah, sizin için hayırlı olan dilediği şeye hükmeder. Vermiş olduğu hükümlere dikkatle bakın; bunların iyilik ve kesin doğruların tâ kendileri olduklarını görürsünüz.
Değerli okuyucu! Allah seni korusun ve başarılı kılsın. İyice baktığında, konumuz olan ayetin ahde vefayı emrettiğini, verilen sözü yerine getirmemeyi yasakladığını, genel olarak —bazı istisnalar dışında— dört ayaklı hayvanların etlerini yemeyi helâl kıldığını, Allah'ın kudret ve hikmetini haber verdiğini görürsün. Bütün bunlar, iki satırlık bir ayette anlatılmıştır, yaratıcıların ve şekil verenlerin en güzeli olan Allah'ın sânı yücedir.
Ey iman edenler! Allah'ın nişanelerine saygısızlık etmeyin. Dinî prensipleri, özellikle hac rhenasikini kesinlikle hafife almayın. Yani Allah'ın yasaklarını çiğnemeyin. Müslüman'ların tümüne, hac menasikini eda etme imkânını tanıyın. Haram aylara saygısızlık etmeyin. Haram aylar; Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb olmak üzere dört tanedir. îbn Abbas ve Katade'den rivayet olunduğuna göre bu aylarda, müşriklerle savaşılmaması gerekir. Bu ayların yerlerini diğer aylarla değiştirmeyin. Hareme hediye edilip, gönderilen hayvanların Kabe'ye ulaşmasını engellemeyin veya haksız yere almayın. (Kurbanlık olduğu belli olsun diye) Boynuna gerdanlık takılan hayvanlara da tecavüzde bıılummıytn. Hedy kapsamına girdiği lıaldc gcrdanlıkli hayvanlardan özel olarak söz edilmesi, bunların şerefli olmasından ve. bunlara özen gösterilmesi gerektiğinden dolayıdır. "Gerdanhklı" kelimesiyle, kendilerini emniyette hissetmek için boyunlarına Harem-İ şerifin ağaçlarının kabuklarından yapılma gerdanlıklar takan kâfirler amaçlanmıştır, diyenler de vardır. Harem-i şerife, ziyaret maksadıyla gelenlere de saldırmayın. Yani Cenab-ı Allah, müslümanlara; hac mevsiminin, haccetme yeri olan Harem-i Şerifin güvenlik yeri olmasını sağlamalarını vacip kılmıştır. Orası emniyet yeri olmalıdır. Hacılar, korku ve tedirginlik içinde olmamalıdırlar. Canlarını ve mallarını emniyette hissetmelidirler. Hacılar» Allah'ın lütuf ve hoşnudîuğunu taleb ederler. Bu durumdaki bir insanın, muhafaza altına alınması gerekir.
İhramdan çıktığınızda ve harem bölgesi dışında bulunduğunuzda, dilediğiniz gibi avlanabilirsiniz. Çünkü yasak olan avlanma, ihrârnhyken ve ih-ramh olunmasa bile harem bölgesinde bulunurken yapılan avlanmadır. Bu iki engelin dışına çıktığınızda avlanmanızdan ve avladığınız hayvanın etini yemekten dolayı günahkâr olmazsınız.
Hudeybiye Senesinde sizi Mescid-i Haram'dan alıkoymalarından dolayı, bir topluluğa olan hıncınız sizi onlara haksız yere saldırıda bulunmaya itmesin. Affedip bağışlamak daha hayırlıdır. İyilik üzerine yardımlasın. İyilik; ts-lâmm emir veya yasak yoluyla istediği, kalbin kendisiyle tatmin olup sükûn bulduğu hayırlı şeylerdir. Başkasının hakkına tecavüz ile,günah üzerine yar-dımlaşmaym. Günah, kalbini etkileyen ve başkaları tarafından farkedilme-sinden endişe ettiğin suçlardır. Bu her iyiliği ve kötülüğü, her hayrı ve şerri içeren kapsamlı bir sözdür. Kur'an-ı Kerim, millete din ve dünya bakımından yarar sağlayacak olan her konuda yardımlaşmamızı emretmektedir. Şüphesiz bu, çok Önemli bi-r sosyolojik ilkedir. Toplurrâıffbireyleri çoğalmış, yönelimleri fazlalaşmış, faydalan sayılamaz olmuştur. Her ne kadar güçlü de olsa bireyin kişisel çabalan milletin tümüne fayda veremez. Şu halde bireyin başkasıyla yardımlaşarak bir dayanışma içine girmesi zorunlu olmaktadır. Bu nedenle hayır dernekleri, bu çağda başarının en büyük desteğini teşkil etmektedirler. Saadet asrında müslümanlar, kitleleşmeye ve bağlantıya gerek gör-meksizin iyilik ve takva üzerine yardımiaşıyorlardı. Çünkü herkes bir ferd olarak Allah ile bağlantı içine girmiş durumdaydı. Ama bu günde bizler, Allah'a çağrının güzel sonuçlar vermesi için metod birliğine şiddetle muhtacız. Ey insanlar, Allah'a karşı gelmekten sakının. Doğrusu Allah, azabı şiddetli olandır. O'ndan sakının. O'nun emrine muhalefet etmekten kaçının. [4]
Haram Yiyecekler
3- Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilenler, —canlan çıkmadan önce kesmenşişseniz, boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından susulmuş, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş olanları— dikili taşlar üzerine boğazlananlar ile fal oklarıy-la kısmet aramanız sîze haram kılındı; bunlar fâsıkhktır. Bugün, inkâr edenler sizi dininizden etmekten umutlarını kesmişlerdir, onlardan korkmayın. Benden korkun. Bugün, size dininizi bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin İçin İslâmiyet'i beğendim. Açlıktan darda kalan, günaha kaymaksızm yiyebilir. Doğrusu Allah Bağışlayan'dır, merhametli olandır. [5]
Açıklama:
Şüphesiz Yüce Allah davarları; karada, havada, denizde yaşayan diğer temiz hayvanları yememizi helâl kıldı. "Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı nimetlerin temiz ve hoşlarını kendinize haram etmeyin."[6] "Size şu okunacaklardan başka davarlar helâl kılınmıştır.”[7] Özetle, dört çeşit şey bize haram kılınmıştır: Ölü, kan, domuz eti ve Allah'tan başkası adına boğazlanan hayvanlar size lı;ırani kılınmıştır. Tefsirini yapmakla olduğumuz. Mai-dc Suresinin bu üçüncü ayetinde haramları on tane olarak belirlenmiştir:
Ölü: Herhangi bir failin eylemi olmaksızın kendiliğinden ölen hayvandır. Fıkhı ıstilahtaysa, şer'İ kesimle boğazlanmamış olan hayvandır. Etini ye-, mek, zararlı olduğu için haram kılınmıştır. Zira çoğunlukla bunlar, bir hastalıktan doİayı Ölürler. Ve hastalığın mikrobu da bedenlerinde kalmış olur. Çünkü mikrob, hastanın ölümünden sonrada onun kanında yaşamaya devam eder. Ama boğazlanırsa, mikropları taşıyan kanın tamamı veya büyük çoğunluğu akıp gider. Kaldı ki temiz ve sağlıklı kimseler bunların etlerini yemekten tiksinirler.
Kan: Bundan maksat, ciğer ve dalak gibi katı kan değil de sıvı kandır. Çünkü Öldürücü mikroplan taşıyan, sıvı kandır. Kaldı ki bu kandan sağlıklı kimseler tiksinirler. Hazmı da zordur. Tıpkı dışkı gibi vücudun zararlı artik-lanndandır. Bü da kanı yemenin asla helâl olmadığım ifade etmektedir.
Domuz Eti: Bu, üçgenin bir ayağıdır. Aslında domuzun eti de, yağı ve kemiği de. haramdır. O, pis bir hayvandır. Pisliklerden ve kokuşmuş, bayatlamış maddelerden başka bir şey yemez. Modern tıp, domuz eti yemenin insan vücudunda tenya ve trişin meydana getirdiğini İspatlamıştır. Kaldı ki domuz eti; hazmı güç bir yiyecektir. Mideye çok zararlıdır. Bazı batılılar, bazı ilaçların yardımı olmazsa, domuz eti yememektedirler. Şunu da belirtelim ki, bazı devletler, domuz kesimini yasaklamışlardır. Böylesine pis bir hayvanın etini yemeyi temiz kimseler kabul ederler mi— İslam dini domuz ve köpeği haram kılarken saldırganlık ve cinayet işlemiş değildir. Zararlı ve tehlikeli oldukları için haram kılınmışlardır. İslâm dini bu hükmü verirken, kendi köpeklerinin bakım ve temizliğiyle ilgilenip, temiz etlerle besleyen bazı kişileri değil de bütün toplumu göz önünde bulundurmuştur.
Allah'tan başkası adına boğazlanan: Cahiliyet devrinde müşrikler, hayvan keserken: "Lut adına, Uzza adına..." diyerek seslerini yükseltirlerdi. Boğazlanırken üzerinde Allah'tan başkasının adının anılmış olduğu hayvanın etini yemek haram olur. Zira böyle bir hayvanın etini yemek, onu kesenin Allah'tan başkasına ibadet etme suçuna ortak olma anlamına gelir. Oysa böyle bir davranışa ortak olmak yerine, protestoda bulunmak gerekir.
Boğulmuş Hayvan: Her ne şekilde olursa olsun, boğularak ölen hayvan da, şer'i kesimle kesilmemiş hayvan türündendir. Ölü hayvan kapsamına girdiği halde Kur'an-i Kerim'İn özel olarak bundan sözetmesi; "Bu hayvan kendiliğinden ölmemiştir." Aksine bir failin eylemiyle ölmütür. Dolayısıyla helaldir." gibi bir zanna kapılmayı s önlemek içindir. Ama şeriat, normal kesimi şart koşmuştur ki insan, yeyip gıdalandığı nesnenin, normal kesim dolayısıyla akıp giden bu pis kandan arınmış olduğuna kesin olarak inansın.
Vurularak ölen hayvan: Bu, şer'i kesim olmaksızın taş veya değnekle vurularak ölen hayvandır. Müşrikler, cahiliyet devrinde bu şekilde öldürülen hayvanların ellerini yerlerdi. Hayvanı vurarak öldürmek, İslâm dinince yasaklanmıştır. Çünkü, bu, hayvanı normal şekilde boğazlamadan daha çok acı verir. Haram kılınması bu sebeptendir. Keskin ucu bulunmayan taş veya değnekle öldürülen, kurutulan küçücük çamur kürecikleriyle, aynı şekilde çakılla öldürülen hayvanlar da bu kapsama girerler. Bütün bunlar ne göz çıkarır, ne bir düşmanı geri çevirir, ne de bir ava sahip kılar. Bunlar, çoğunlukla ölüm sebebi değildirler. Zamanımızda av tüfeklerinde kullanılan kurşunlarla öldürülen hayvanların etlerini yemek, sahih olan görüşe göre şer'an caizdir.
Yuvarlanarak ölen hayvan: Bu: dağ gibi yüksek bir yerden veya kuyuya düşerek ölen hayvandır. Bu, tıpkı ölü hayvan gibidir. Şer'i kesimle kesilmeden etini yemek helâl olmaz. Zaruretten dolayı her hangi bir yerde boğazlamak (öldürücü bir şey, mesela bıçak atarak öldürmek) caiz olur. Bu şekilde öldürülen hayvanın etini yemek helâl olur.
Boynuzlanarak ölen hayvan: Başka bir hayvan tarafından boynuzlana-, rak ölen hayvan da, tıpkı-kendiliğinden ölen hayvan gibi haramdır.
Yırtıcı Hayvan tarafından parçalanan: Bu, kurt ve kaplan gibi yırtıcı hayvanlar tarafından parçalanarak öldürülen hayvandır. Yani yırtıcı hayvanın, parçaladıktan sonra tamamını yemeyip artık olarak bıraktığı kısımdır. Cahi-lİyet döneminde müşrikler, bu artıkları yerlerdi.
Canları çıkmadan kestiklerimiz: Yani boğulmakta olan, vurulan, yuvarlanan, başkası tarafından boynuzlanan, Allah'tan başkası adına boğazlanan ve yırtıcı hayvanlar tarafından parçalanan hayvanlar, henüz canlı iken yetişip kestiğiniz hayvanlar bu haramlık hükmünün dışmdadırlar. Üzerine kavuştuğunuzda, göz kırpacak, el veya ayakla vurabilecek kadar basit de olsa kendisinde hayat varsa, sonra da şer'i kesimle boğazlarsanız helâl olur. Aksi takdirde haramdır. Ölü, domuz eti ve kan, asla helâl olmaz. Şer'i kesimle bo-ğazlansalar da boğazlanmasalar da aynı hükme tabidirler.
Dikili taşlar için boğazlananlar: Haram kılınan on tane hayvanın onuncusu da budur. Cahiliyet devrinde Kabe'nin etrafında üç yüz altmış tane dikili taş vardı. İnsanlar o zaman putlara yakın olmak ve ibadet etmek amacıyla bu taşlar için kurban keserlerdi. Bu da, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanların bir türüdür. Etinin yenilmesi bu nedenle haram kılınmıştır. Kur'an-ı Kerim, cahiliyet dönemi insanlarının helâl saydıkları haram yiyeceklere bir başka sapıklığı ve hurafeyi de eklemiştir. Bu da şudur:
Fal oklarıyla kısmet aramak: Yani ihsanların, kendileri için takdir edilmiş olan kısmeti, fal okları aracılığıyla bilmeleridir. Cahiliyet devrinde bu oklar üç çeşitti. Bir çeşidi şahısla beraber olurdu ki, üç adet oktan ibaretti. Oklardan birinin üzerinde "Yap", diğerinin üzerinde "Yapma", İfadesi yazılıydı. Üçüncüsünün üzerindeyse hiçbir şey yazılı değildi.
Bu okların ikinci çeşidiyse yedi tane olup, üzerlerinde, insanların karşılaştıkları olaylara ilişkin hükümler yazılıydı ve bunlar, Kabe'nin içinde duran Mübel putunun önünde durmaklaydılar. Üçüncü çcşidiyse kumar ve ş;ms okları olup on tane idi. Yedisinin üzerinde paylar yazılıydı. Üçünün üzerindeyse bir şey yazılı değildi.
Cenab-ı Allah, fal okları vasıtasıyla kısmet öğrenmenizi haram kıldı. Bunun hikmeti de şudur: Bu tür hurafelerle uğraşmak, birey ve toplumun çalışma şevkini kırar. Onları tembelliğe, basiretsiz bir şekilde hayat yolunda yürümeye zorlar, insanları falcıların ve kâhinlerin elinde oyuncak haline getirir ki, İslâmiyet bütün bunlardan uzaktır. Zamanımızda çeşitli kağıt, fincan ve muskayla kısmet öğrenmek için fal açma sevdası yaygın hale gelmiştir. Bunların tümü dince reddedilen ve akıllı, bir müslümana yaraşmayan davranışlardır. Bütün bunlar bir yana, tespih veya Mushafı Şerif ile fal açarak kısmeti öğrenmek de İslâmin ve Kur'an'ın reddettiği bir harekettir.
Fıkıh kitaplarında anlatılan istihareyi söz konusu edecek olursak bu, şu şekilde olur: Kişi, istihare niyetiyle nafile olarak iki rek'at namaz kıiar. Sonra da yapmak istediği İş din ve dünyası bakımından hayırlıysa, gönlüne ferahlık verecek duaları okur. Peygamber (s.a.v.) efendimizin istihare için okumuş olduğu duâ, hadis kitaplarında yer almıştır. Size anlatılan haramlar fısktır, günahkarlıktır, akıl ve hikmetle iç içe olan dinin dışına çıkmaktır.
Bugün (Veda' haccı'nın arefe gününde) kâfirler, dininizi mağlup etmekten ümidlerini kesmiştirler. Bu diyarınızda Allah'tan başkasına tapilacağın-dan şeytan da ümidini kesmiştir. Şu halde Allah'tan başkasından korkmayın. Kâfirlerin durumuna aldırmayın. Allah sizi onlardan korumuştur. Allah'tan korkun. O'na karşı gelmekten sakının. O'na hiçbir şeyde ebediyyen muhalefet etmeyin.
Bugün helâli helâl, haramı da haram kılarak dininizi size ikmal ettim. öyle ki her şey; hiçbir kapalılık ve karışıklığa meydan vermeden açık seçik bir biçimde açıklanmış oldu. Düşmanınızın işini bitirdiniz. Üstün eli sizin için kıldım. Üzerinizde nimetimi tamamladım. Artık hiçbir müşrik, sizinle birlikte haccedemeyecektir. Verilen söz gerçekleşti ve Mekke feth.olundu. İnsanlar, Allah'ın dinine akın akın girdiler. Size zafer geldi. Sizin için din olarak İslâmı seçip beğendim. "Kim İslâmdan başka bir din ararsa, o istediği din asla kendisinden kabul olunmaz.”[8]
Buraya kadar sayılan bu on tane haram hayvanların etlerini müslüman-lann yemeleri yasaklanmıştır. Ancak zaruret halinde, mesela bedenine zarar verecek derecede acıkmış olan kimse, kendi canını telef olmaktan kurtaracak kadar bu yiyeceklerden yiyebilir. Bu gibi kimseleri Cenab-ı Allah bağışlar. Allah, yaratıklarına fazlasıyla merhamet edendir. [9]
Helal Yiyecekler
4- Ey Muhammed! Sâna, kendilerine neyin helâl kılındığını soruyorlar, de ki: "Size temiz olanlar helâl kılındı; Allah'ın size öğrettiği üzere alıştırıp yetiştirerek öğrettiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yeyin ve üzerine Allah'ın adını anın. Allah'tan sakının, doğrusu Allah hesabı çabuk görür.
5- Bugün, size temiz olanlar helâl kılındı. Kitab verilenlerin yemeği size helâl sizin yemeğiniz de onlara helâldir. înanan hür ve iffetli kadınlar ve sizden önce kitab verilenlerin hür ve iffetli kadınları —zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızm ve mehirlerini verdiğiniz takdirde— size helâldir. Kim imanı inkâr ederse, şüphesiz amelleri boşa gider.O,âhirettede kaybedenlerdendir. [10]
Bazı Kelimeler:
"Tayyib" kelimesinin çoğulu olup, murdar anlamına gelen habis kelimesinin zıddıdır.Carine kelimesinin çoğulu olup köpekler, kuşlar ve pars gibi avcı hayvanlardır."Teklİb" kökünden alınmış olup köpekleri eğitme anlamına gelir. Sonraları bu kelime, her çeşit hayvanı avcılığa alıştırma anlamında kullanılır olmuştur. Bazıları, bunların hür kadınlar, bazilarıysa zinaya karşı iffetli kadınlar anlamına geldiğini söylemişlerdir. Açıkça zina edenler. Gizlice zina ederek dost tutanlar. Amellerinin sevabı boşa çıktı. [11]
Nüzul Sebebi:
Rivayet olunur ki; Hatim Taî'nin oğlu Adiyy ile, Mühelhel et-Taî'nin oğlu Zeyd, Resulullah (s.a.v.)'a "Ya Rasulullah! Allah ölü hayvanı yemeyi'biz-lere haram kıldı. Bizim için helâl olan nedir?" diye bir soru sordular. Bunun üzerine yukarıdaki ayet-i kerime nazil oldu. Yine rivayete göre; Hatim Taî-nin oğlu Adiyy, Resulullah (S.AY.)'a gelerek, köpeklerin avladıkları hayvanların durumunu sordu. Hz. Peygamber cevap vermedi, neticede bu ayet-i kerime nazil oldu. [12]
Açıklama:
Noksanlıklardan münezzeh yüce Allah; yeme, içme,' giyme süslenme yoluyla kendilerinden yararlanalım diye, göklerde ve yerde ne varsa hepsini emrimize vermiştir. Bu nedenle eşyada aslolan helâllik olmuştur. Ancak burada bazı kimseler özellikle yiyeceklerde hoş ve temiz şeyleri haram, haram kılınan şeyleri de helâl saymışlardır. İnsanların özellikle bu soruyu sormasından sonra Cenab-ı Allah, haram ve helâl kıldığı şeyleri açıklamıştır. Ey Peygamber! Mü'minler, kendilerine hangi yiyeceklerle etlerin helâl kılındığını sorarlar. De ki: Murdar olmayan hoş ve temiz şeyler size helâl kılındı. Eğitilmiş avcı hayvanların avladıkları da sîze helâl kılındı.
Peki, hoş ve temiz şeyler nelerdir? Haram kılındığına ilişkin her hangi bir nass bulunmayan, mutedil mizaçlı ve orta geçimîi temiz kişilerin hoş bulduğu şeylerdir. Önceki sayfalarda saydığımız on tane haram yiyeceğin Karam kılınmış olduğuna ilişkin nass, Kur'an'da varİd olmuştur. İbn Abbas (R.A.) m şöyle dediği rivayet edilir: "Resulullah (s.a.v.), sivri uişi bulunan yırtıcı hayvanları ve pençeli olan kuşları (yemek) den yasakladı." Şafii'ye göre yırtıcı hayvan, İnsanlara ve hayvanlara saldırandır. Ebu Hanifc'yc göre, et yiyen her türlü hayvana yırtıcı hayvan denir. Hakkında nass bulunmayan yiyeceklerin helâl ve temiz, haram ve murdar olmak üzere iki kısma ayrıldığını söylemek mümkündür. Helâl ve haram yiyecekleri birbirinden ayırdetmekte,arap-lardan sağlıklı tabiatlı kimselerin zevki mi esas alınacaktır? Yoksa her insan ve her toplum, kendi zevkine göre mi davranacaktır? Bu hususta iki görüş vardır.
Buhari ve Müslim'in sahihlerinde ve diğer hadis kitaplarında Halİd bin _ Veh'd'den nakledilen bir rivayet ile, Peygamber (s.a.v.) in keler yemekten tiksindiği, ama bunu kendisine soran bir kimseye keler yemeyi caiz kıldığı sabittir.
Bu, kara hayvanları ve kara avı hakkındaki hükümdür. Denizdeki canlılara gelince; bitkilerini de etlerini de yemek helâldir. Kara ve denizde yaşayan kurbağa ve timsahı yemek haramdır. Murdar olduğu için Kaplumbağa ve zehirli olduğu için yılan da bu hükme tabidir. Eğitilmiş av hayvanlarının — avcı tarafından av üzerine sevk edilmesi koşuluyla— avladıkları hayvanlar, normai şer'i kesimle boğazlanmış sayıldıkları için helâldirler. Bunlar, avladıkları hayvanları canlı olarak sahiplerine getirdikleri takdirde sahihleri, avlamış olduklarını boğazlarlar. Avcı hayvanların eğitilmiş olup olmadıkları şöyle belirlenebilir: Sahibi onu avın üzerine gönderdiğinde gider, "dur" dediğinde durur ve avı yakaladığında da hiç yemeyip olduğu gibi sahibine getirip teslim ederse, eğitilmiş demektir. Avladığı hayvandan yerse, cumhuru ulemaya göre avını yememiz helal olmaz. Bu hayvan da, Önceki sayfalarda analttığımız yırtıcı hayvanın parçalamış olduğu hayvan gibidir. Bunun delili, Adiyy bin Hatim'-İn Peygamber (s.a.v.)'den nakletmiş olduğu şu hadis-i şeriftir: "Eğitilmiş köpeklerini (avın üzerine) gönderdiğinde Allah'ın adını anarsan, tuttukları hayvanları ye. Ancak köpeğin avlanıp ta bir kısmını yediği hayvanın etini yeme. Korkarım ki köpek onu kendi için yakalamıştır." Diğer bir rivayette ise Peygamber (s.a.v.) efendimiz şöyle buyurmuştur: "Eğitilmiş köpeğini (avın üzerine) gönderdiğinde üzerine Allah'ın adını an. Yakaladığı hayvanı canlı olarak elegeçirirsen, onu boğazla. Köpek tarafından Öldürülmüş olarak elege-çirirsen, köpek te bir kısmım yememişse onu ye. Zira köpeğin onu yakalamış olması, normal bir boğazlamadır." Bazı kimseler, ayet-i kerimenin dış anlamına tutunarak, köpeğin, avladığı hayvanın bir kısmını yese bile, o hayvanın arta kalan kısmım yemenin helâl olduğunu söylemişlerdir. Ebu Salebe el Hu-şeni'nin rivayet ettiği hadiste: "Köpek ondan yese bite, sen de onu ye." denilmiştir. Bazı kimseler,, köpeğin yediği avın arta kalan kısmı yenilmez, diğer avcı kuşların yediği avın arta kalan kısmı yenilir, demişlerdir. Okla avlanan hayvanların durumu, kendisine sorulduğunda Peygamber (s.a.v.) efendimiz şu cevabı vermiştir: "(Ok ve) yayınla avladığın ve üzerine Allah'ın adını andığın hayvanı ye." Başka bir rivayette "(Kendin) boğazlasan da boğazlama-san da (yiyebilirsin)" denilmiştir. Tüfekle avlanan hayvanlar da okla avlanmış gibidirler. Bazı kimseler, avlanan hayvanın canlı olarak ele geçirilmesi durumunda helâl olabilmesi için, boğazlanmasının şart olduğunu söylemişlerdir. Allah'ın size öğretmiş olduğu eğitim ve düzenlerden, kendilerine öğrettiğiniz eğitimli av hayvanlarının sizler için yakaladıkları avları yeyin. Köpeği avm üzerine salarken, üzerine Allah'ın adını anın. Bazı kimseler, Allah'ın adını anmanın, avı yemeye başlarken şart olduğunu söylemişlerdir. Şu halde ayet-i kerimede geçen Allah adım nmııa, yani besmele .sünnettir. Avcı, av hayvanını ava gönderirken besmele çekmezse, bunun bir sakıncası olmaz. Bu hüküm, İbn Abbas'tan rivayet olunmuştur. Bazıları, besmele çekmenin vacib olduğunu söylemişlerdir.
Bu hükümlere uyma konusunda Allah'tan sakının. Ve bunların sınırı önünde durun. Muhakkak ki Allah, hesabı çabuk görendir. Göklerde ve yerde hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz. Rivayet olunurki Allah, insanların hepsini yarım gün kadar bir süre içinde hesaba çekecektir. Bugün hoş ve temiz şeyler, ayrıntılı bir şekilde size helâl kılındı. Kendilerine kİtab verilen yahudi ve hı-ristiyanların boğazladıkları hayvanların etleri size helâldir. Ama putperestlerin ye Allah'a ortak koşanların boğazladıkları hayvanların etlerini yemeniz size helâl değildir. Hayvanı boğazlarken üzerine Allah'ın adını anmanın zorunlu olduğu söylenmiştir. Kuvvetli görüşe göre, bir hayvanı boğazlarken üzerine Allah'tan başkasının adı anılırsa, etini yemek helâl olmaz. Tabii bu, hayvan boğazlanırken üzerine Allah'tan başkasının adının anıldığını işitmemiz halinde söz konusu olan bir hükümdür. Ama böyle bir şey işitmememiz durumunda, etini yiyebiliriz, eti helâldir.
Ey mü'minler! Sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. Onlara yemek yedirmenizin veya bir şey satmanızın sakıncası yoktur. İffetlerini muhafaza ederek kendileriyle evlenmeniz kastıyla iffetli ve hür mü'mine kadınlarla, kendilerine sizden önce kitab verilenler, —mehirlerini vermek şartıyla— size helâldirler. Flört yapmanız veya gizli dost tutmak istemeniz halinde size helâl olmazlar. İmanın fürû ve usulünü, hüküm ve kanunlarım inkâr eden kimsenin ameli boşa1 çıkar, sevabı yok sayılır. O, ahirette kaybetmişlerdendir. [13]