Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 8:59 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 1. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    الم ﴿١﴾
    Diyanet :
    Elif Lâm Mîm.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 2. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْحَیُّ الْقَيُّومُ ﴿٢﴾
    Diyanet :
    Allah (c.c), kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Diridir, kayyumdur.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 3. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَاَنْزَلَ التَّوْرٰیةَ وَالْاِنْجٖيلَ ﴿٣﴾
    Diyanet :
    (3-4) O, sana Kitab’ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat’ı ve İncil’i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti. Furkan’ı da indirdi. Şüphesiz, Allah (c.c)’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah (c.c), mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 4. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    مِنْ قَبْلُ هُدًى لِلنَّاسِ وَاَنْزَلَ الْفُرْقَانَ اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدٖيدٌ وَاللّٰهُ عَزٖيزٌ ذُو انْتِقَامٍ ﴿٤﴾
    Diyanet :
    (3-4) O, sana Kitab’ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat’ı ve İncil’i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti. Furkan’ı da indirdi. Şüphesiz, Allah (c.c)’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah (c.c), mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 5. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ اللّٰهَ لَا يَخْفٰى عَلَيْهِ شَیْءٌ فِى الْاَرْضِ وَلَا فِى السَّمَاءِ ﴿٥﴾
    Diyanet :
    Şüphesiz yerde ve gökte Allah (c.c)’a hiçbir şey gizli kalmaz.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 6. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    هُوَ الَّذٖى يُصَوِّرُكُمْ فِى الْاَرْحَامِ كَيْفَ يَشَاءُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ ﴿٦﴾
    Diyanet :
    O, sizi rahimlerde, dilediği gibi şekillendirendir. O’ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 7. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    هُوَ الَّذٖى اَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ اٰيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ اُمُّ الْكِتَابِ وَاُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَاَمَّا الَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاءَ تَاْوٖيلِهٖ وَمَا يَعْلَمُ تَاْوٖيلَهُ اِلَّا اللّٰهُ وَالرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ يَقُولُونَ اٰمَنَّا بِهٖ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّا اُولُوا الْاَلْبَابِ ﴿٧﴾
    Diyanet :
    O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah (c.c) bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:14 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:00 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 8. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ ﴿٨﴾
    Diyanet :
    (Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 9. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    رَبَّنَا اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فٖيهِ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْمٖيعَادَ ﴿٩﴾
    Diyanet :
    “Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah (c.c) va’dinden dönmez.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 10. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِىَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْپًا وَاُولٰئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِ ﴿١٠﴾
    Diyanet :
    Şüphesiz, inkâr edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah (c.c)’a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar ateşin yakıtıdırlar.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 11. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    كَدَاْبِ اٰلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا فَاَخَذَهُمُ اللّٰهُ بِذُنُوبِهِمْ وَاللّٰهُ شَدٖيدُ الْعِقَابِ ﴿١١﴾
    Diyanet :
    (Bunların durumu) Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir: Âyetlerimizi yalanladılar. Allah (c.c) da onları günahlarıyla yakaladı. Allah (c.c), azabı çok şiddetli olandır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 12. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قُلْ لِلَّذٖينَ كَفَرُوا سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ اِلٰى جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمِهَادُ ﴿١٢﴾
    Diyanet :
    İnkâr edenlere de ki: “Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena yataktır!”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 13. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قَدْ كَانَ لَكُمْ اٰيَةٌ فٖى فِئَتَيْنِ الْتَقَتَا فِئَةٌ تُقَاتِلُ فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ وَاُخْرٰى كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُمْ مِثْلَيْهِمْ رَاْىَ الْعَيْنِ وَاللّٰهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهٖ مَنْ يَشَاءُ اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِاُولِى الْاَبْصَارِ ﴿١٣﴾
    Diyanet :
    Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah (c.c) yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah (c.c) da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 14. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنٖينَ وَالْقَنَاطٖيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْاَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَاٰبِ ﴿١٤﴾
    Diyanet :
    Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah (c.c)’ın katındadır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 15. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قُلْ اَؤُنَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذٰلِكُمْ لِلَّذٖينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا وَاَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِ وَاللّٰهُ بَصٖيرٌ بِالْعِبَادِ ﴿١٥﴾
    Diyanet :
    De ki: “Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah (c.c)’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah (c.c)’ın rızası vardır.” Allah (c.c), kullarını hakkıyla görendir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 16. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَلَّذٖينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اِنَّنَا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ ﴿١٦﴾
    Diyanet :
    (16-17) (Bunlar), “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru” diyenler, sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah (c.c) yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah (c.c)’tan) bağışlanma dileyenlerdir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 17. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَلصَّابِرٖينَ وَالصَّادِقٖينَ وَالْقَانِتٖينَ وَالْمُنْفِقٖينَ وَالْمُسْتَغْفِرٖينَ بِالْاَسْحَارِ ﴿١٧﴾
    Diyanet :
    (16-17) (Bunlar), “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru” diyenler, sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah (c.c) yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah (c.c)’tan) bağışlanma dileyenlerdir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 18. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ وَالْمَلٰئِكَةُ وَاُولُوا الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ ﴿١٨﴾
    Diyanet :
    Allah (c.c), melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilâh olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. O’ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 19. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ الدّٖينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَرٖيعُ الْحِسَابِ ﴿١٩﴾
    Diyanet :
    Şüphesiz Allah (c.c) katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah (c.c)’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah (c.c) hesabı çok çabuk görendir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 20. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَاِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ اَسْلَمْتُ وَجْهِىَ لِلّٰهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ وَقُلْ لِلَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ وَالْاُمِّيّٖنَ ءَاَسْلَمْتُمْ فَاِنْ اَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْا وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ وَاللّٰهُ بَصٖيرٌ بِالْعِبَادِ ﴿٢٠﴾
    Diyanet :
    Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah (c.c)’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: “Siz de İslâm’ı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâm’a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah (c.c), kullarını hakkıyla görendir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 21. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ الَّذٖينَ يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّٖنَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَيَقْتُلُونَ الَّذٖينَ يَاْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَلٖيمٍ ﴿٢١﴾
    Diyanet :
    Allah (c.c)’ın âyetlerini inkâr edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 22. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اُولٰـئِكَ الَّذٖينَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرٖينَ ﴿٢٢﴾
    Diyanet :
    Onlar, amelleri, dünyada da, ahirette de boşa gitmiş kimselerdir. Onların hiç yardımcıları da yoktur.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 23. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ اُوتُوا نَصٖيبًا مِنَ الْكِتَابِ يُدْعَوْنَ اِلٰى كِتَابِ اللّٰهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلّٰى فَرٖيقٌ مِنْهُمْ وَهُمْ مُعْرِضُونَ ﴿٢٣﴾
    Diyanet :
    Kendilerine Kitap’tan bir pay verilenleri görmüyor musun ki, aralarında hüküm vermesi için Allah (c.c)’ın Kitabına çağrılıyorlar da sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyor.



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:14 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:00 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 24. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلَّا اَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ وَغَرَّهُمْ فٖى دٖينِهِمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ ﴿٢٤﴾
    Diyanet :
    Bunun sebebi, onların, “Bize, ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır.” demeleridir. Uydurageldikleri şeyler dinleri konusunda kendilerini aldatmıştır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 25. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَكَيْفَ اِذَا جَمَعْنَاهُمْ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فٖيهِ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ﴿٢٥﴾
    Diyanet :
    Bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün için bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandığı tamamen ödendiği vakit, hâlleri nice olacaktır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 26. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِى الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ بِيَدِكَ الْخَيْرُ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ ﴿٢٦﴾
    Diyanet :
    De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah (c.c)’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 27. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    تُولِجُ الَّيْلَ فِى النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِى الَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَیَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَیِّ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿٢٧﴾
    Diyanet :
    “Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 28. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    لَا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرٖينَ اَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنٖينَ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللّٰهِ فٖى شَیْءٍ اِلَّا اَنْ تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقٰیةً وَيُحَذِّرُكُمُ اللّٰهُ نَفْسَهُ وَاِلَى اللّٰهِ الْمَصٖيرُ ﴿٢٨﴾
    Diyanet :
    Mü’minler, mü’minleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah (c.c) ile bir ilişiği kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız başkadır. Allah (c.c), asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah (c.c)’adır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 29. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قُلْ اِنْ تُخْفُوا مَا فٖى صُدُورِكُمْ اَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللّٰهُ وَيَعْلَمُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ ﴿٢٩﴾
    Diyanet :
    De ki: “İçinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah (c.c) onu bilir. Göklerdeki her şeyi, yerdeki her şeyi de bilir. Allah (c.c), her şeye hakkıyla gücü yetendir.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 30. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُوءٍ تَوَدُّ لَوْ اَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ اَمَدًا بَعٖيدًا وَيُحَذِّرُكُمُ اللّٰهُ نَفْسَهُ وَاللّٰهُ رَؤُفٌ بِالْعِبَادِ ﴿٣٠﴾
    Diyanet :
    Herkesin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü hazır bulacağı günde kişi, kötülükleri ile kendi arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. Yine Allah (c.c), sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Allah (c.c), kullarını çok esirgeyicidir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 31. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُونٖى يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحٖيمٌ ﴿٣١﴾
    Diyanet :
    De ki: “Eğer Allah (c.c)’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah (c.c) da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah (c.c) çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 32. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قُلْ اَطٖيعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِرٖينَ ﴿٣٢﴾
    Diyanet :
    De ki: “Allah (c.c)’a ve Peygamber’e itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah (c.c) kâfirleri sevmez.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 33. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰى اٰدَمَ وَنُوحًا وَاٰلَ اِبْرٰهٖيمَ وَاٰلَ عِمْرٰنَ عَلَى الْعَالَمٖينَ ﴿٣٣﴾
    Diyanet :
    (33-34) Şüphesiz Allah (c.c), Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah (c.c), her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 34. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍ وَاللّٰهُ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌ ﴿٣٤﴾
    Diyanet :
    (33-34) Şüphesiz Allah (c.c), Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah (c.c), her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 35. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِذْ قَالَتِ امْرَاَتُ عِمْرٰنَ رَبِّ اِنّٖى نَذَرْتُ لَكَ مَا فٖى بَطْنٖى مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنّٖى اِنَّكَ اَنْتَ السَّمٖيعُ الْعَلٖيمُ ﴿٣٥﴾
    Diyanet :
    Hani, İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” demişti.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 36. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ اِنّٖى وَضَعْتُهَا اُنْثٰى وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْاُنْثٰى وَاِنّٖى سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَاِنّٖى اُعٖيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجٖيمِ ﴿٣٦﴾
    Diyanet :
    Onu doğurunca, “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.” -Oysa Allah (c.c), onun ne doğurduğunu daha iyi bilir- “Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 37. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَاَنْبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّا كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقًا قَالَ يَا مَرْيَمُ اَنّٰى لَكِ هٰـذَا قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿٣٧﴾
    Diyanet :
    Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah (c.c) katından” diye cevap verirdi. Zira Allah (c.c), dilediğine hesapsız rızık verir.



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:15 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:01 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 38. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لٖى مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً اِنَّكَ سَمٖيعُ الدُّعَاءِ ﴿٣٨﴾
    Diyanet :
    Orada Zekeriya Rabbine dua etti: “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin” dedi.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 39. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَنَادَتْهُ الْمَلٰئِكَةُ وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلّٖى فِى الْمِحْرَابِ اَنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيٰـى مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِیًّا مِنَ الصَّالِحٖينَ ﴿٣٩﴾
    Diyanet :
    Zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona, “Allah (c.c) sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 40. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ لٖى غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِىَ الْكِبَرُ وَامْرَاَتٖى عَاقِرٌ قَالَ كَذٰلِكَ اللّٰهُ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ ﴿٤٠﴾
    Diyanet :
    Zekeriya, “Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Allah (c.c), “Öyledir, ama Allah (c.c) dilediğini yapar” dedi.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 41. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قَالَ رَبِّ اجْعَلْ لٖى اٰيَةً قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍ اِلَّا رَمْزًا وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَثٖيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِىِّ وَالْاِبْكَارِ ﴿٤١﴾
    Diyanet :
    Zekeriya, “Rabbim! (çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet ver” dedi. Allah (c.c) da şöyle dedi: “Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 42. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَاِذْ قَالَتِ الْمَلٰئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰيكِ وَطَهَّرَكِ وَاصْطَفٰيكِ عَلٰى نِسَاءِ الْعَالَمٖينَ ﴿٤٢﴾
    Diyanet :
    Hani melekler, “Ey Meryem! Allah (c.c), seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 43. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَا مَرْيَمُ اقْنُتٖى لِرَبِّكِ وَاسْجُدٖى وَارْكَعٖى مَعَ الرَّاكِعٖينَ ﴿٤٣﴾
    Diyanet :
    “Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (O’nun huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et” demişlerdi.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 44. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    ذٰلِكَ مِنْ اَنْبَاءِ الْغَيْبِ نُوحٖيهِ اِلَيْكَ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ اِذْ يُلْقُونَ اَقْلَامَهُمْ اَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ اِذْ يَخْتَصِمُونَ ﴿٤٤﴾
    Diyanet :
    (Ey Muhammed!) Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak diye kalemlerini (kur’a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 45. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِذْ قَالَتِ الْمَلٰئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُ اِسْمُهُ الْمَسٖيحُ عٖيسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَجٖيهًا فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّبٖينَ ﴿٤٥﴾
    Diyanet :
    Hani melekler şöyle demişti: “Ey Meryem! Allah (c.c), seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah (c.c)’a çok yakın olanlardandır.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 46. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَيُكَلِّمُ النَّاسَ فِى الْمَهْدِ وَكَهْلًا وَمِنَ الصَّالِحٖينَ ﴿٤٦﴾
    Diyanet :
    “O, beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 47. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قَالَتْ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ لٖى وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْنٖى بَشَرٌ قَالَ كَذٰلِكِ اللّٰهُ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ اِذَا قَضٰى اَمْرًا فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ﴿٤٧﴾
    Diyanet :
    (Meryem), “Ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?” dedi. Allah (c.c), “Öyle ama, Allah (c.c) dilediğini yaratır. O, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir” dedi.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 48. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَيُعَلِّمُهُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرٰیةَ وَالْاِنْجٖيلَ ﴿٤٨﴾
    Diyanet :
    Ve Allah (c.c) ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretecek.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 49. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَرَسُولًا اِلٰى بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ اَنّٖى قَدْ جِئْتُكُمْ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ اَنّٖى اَخْلُقُ لَكُمْ مِنَ الطّٖينِ كَهَيْپَةِ الطَّيْرِ فَاَنْفُخُ فٖيهِ فَيَكُونُ طَيْرًا بِاِذْنِ اللّٰهِ وَاُبْرِئُ الْاَكْمَهَ والْاَبْرَصَ وَاُحْيِ الْمَوْتٰى بِاِذْنِ اللّٰهِ وَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا تَاْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَ فٖى بُيُوتِكُمْ اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَةً لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ ﴿٤٩﴾
    Diyanet :
    Allah (c.c), onu İsrailoğullarına bir Peygamber olarak gönderecek (ve o da onlara şöyle diyecek): “Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mucize getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim. O da Allah (c.c)’ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah (c.c)’ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mü’minler iseniz bunda sizin için elbette bir ibret vardır.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 50. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَیَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَلِاُحِلَّ لَكُمْ بَعْضَ الَّذٖى حُرِّمَ عَلَيْكُمْ وَجِئْتُكُمْ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُونِ ﴿٥٠﴾
    Diyanet :
    “Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim ve Rabbiniz tarafından size bir mucize de getirdim. Artık Allah (c.c)’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 51. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ اللّٰهَ رَبّٖى وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هٰـذَا صِرَاطٌ مُسْتَقٖيمٌ ﴿٥١﴾
    Diyanet :
    “Şüphesiz Allah (c.c), benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 52. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَلَمَّا اَحَسَّ عٖيسٰى مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ اَنْصَارٖى اِلَى اللّٰهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَاشْهَدْ بِاَنَّا مُسْلِمُونَ ﴿٥٢﴾
    Diyanet :
    İsa, onların inkârlarını sezince, “Allah (c.c) yolunda yardımcılarım kim?” dedi. Havariler, “Biziz Allah (c.c) yolunun yardımcıları. Allah (c.c)’a iman ettik. Şahit ol, biz müslümanlarız” dediler.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 53. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    رَبَّنَا اٰمَنَّا بِمَا اَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدٖينَ ﴿٥٣﴾
    Diyanet :
    “Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber’e uyduk. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz.”



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:15 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:01 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 54. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِرٖينَ ﴿٥٤﴾
    Diyanet :
    Onlar tuzak kurdular. Allah (c.c) da tuzak kurdu. Allah (c.c), tuzak kuranların en hayırlısıdır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 55. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا عٖيسٰى اِنّٖى مُتَوَفّٖيكَ وَرَافِعُكَ اِلَیَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ الَّذٖينَ كَفَرُوا وَجَاعِلُ الَّذٖينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذٖينَ كَفَرُوا اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ ثُمَّ اِلَیَّ مَرْجِعُكُمْ فَاَحْكُمُ بَيْنَكُمْ فٖيمَا كُنْتُمْ فٖيهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿٥٥﴾
    Diyanet :
    Hani Allah (c.c) şöyle buyurmuştu: “Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 56. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَاَمَّا الَّذٖينَ كَفَرُوا فَاُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدٖيدًا فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرٖينَ ﴿٥٦﴾
    Diyanet :
    “İnkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim. Onların hiç yardımcıları da olmayacaktır.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 57. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَاَمَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفّٖيهِمْ اُجُورَهُمْ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمٖينَ ﴿٥٧﴾
    Diyanet :
    “İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah (c.c) onların mükâfatlarını tastamam verecektir. Allah (c.c), zalimleri sevmez.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 58. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    ذٰلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ الْاٰيَاتِ وَالذِّكْرِ الْحَكٖيمِ ﴿٥٨﴾
    Diyanet :
    (Ey Muhammed!) Bunu (bildirdiklerimizi) biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur’an’dan okuyoruz.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 59. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ مَثَلَ عٖيسٰى عِنْدَ اللّٰهِ كَمَثَلِ اٰدَمَ خَلَقَهُ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ قَالَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ﴿٥٩﴾
    Diyanet :
    Şüphesiz Allah (c.c) katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 60. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْمُمْتَرٖينَ ﴿٦٠﴾
    Diyanet :
    Hak Rabbindendir. O hâlde, sakın şüphe edenlerden olma.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 61. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَمَنْ حَاجَّكَ فٖيهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ اَبْنَاءَنَا وَاَبْنَاءَكُمْ وَنِسَاءَنَا وَنِسَاءَكُمْ وَاَنْفُسَنَا واَنْفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْ لَعْنَتَ اللّٰهِ عَلَى الْكَاذِبٖينَ ﴿٦١﴾
    Diyanet :
    Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım. Sonra gönülden dua edelim de, Allah (c.c)’ın lânetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 62. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ هٰـذَا لَهُوَ الْقَصَصُ الْحَقُّ وَمَا مِنْ اِلٰـهٍ اِلَّا اللّٰهُ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهُوَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ ﴿٦٢﴾
    Diyanet :
    Şüphesiz bu (İsa hakkındaki) gerçek kıssadır. Allah (c.c)’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz Allah (c.c), mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 63. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ بِالْمُفْسِدٖينَ ﴿٦٣﴾
    Diyanet :
    Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah (c.c) fesat çıkaranları çok iyi bilir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 64. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قُلْ يَا اَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا اِلٰى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ اَلَّا نَعْبُدَ اِلَّا اللّٰهَ وَلَا نُشْرِكَ بِهٖ شَيْپًا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِاَنَّا مُسْلِمُونَ ﴿٦٤﴾
    Diyanet :
    De ki: “Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah (c.c)’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah (c.c)’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.” Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun, biz müslümanlarız.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 65. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تُحَاجُّونَ فٖى اِبْرٰهٖيمَ وَمَا اُنْزِلَتِ التَّوْرٰيةُ وَالْاِنْجٖيلُ اِلَّا مِنْ بَعْدِهٖ اَفَلَا تَعْقِلُونَ ﴿٦٥﴾
    Diyanet :
    Ey kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?




    (ÂLİ İMRÂN suresi 66. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    هَا اَنْتُمْ هٰؤُلَاءِ حَاجَجْتُمْ فٖيمَا لَكُمْ بِهٖ عِلْمٌ فَلِمَ تُحَاجُّونَ فٖيمَا لَيْسَ لَكُمْ بِهٖ عِلْمٌ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ﴿٦٦﴾
    Diyanet :
    İşte siz böyle kimselersiniz! Diyelim ki biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız. Ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah (c.c) bilir, siz bilmezsiniz.



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:15 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:02 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 67. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    مَا كَانَ اِبْرٰهٖيمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلٰـكِنْ كَانَ حَنٖيفًا مُسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكٖينَ ﴿٦٧﴾
    Diyanet :
    İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah (c.c)’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. Allah (c.c)’a ortak koşanlardan da değildi.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 68. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ اَوْلَى النَّاسِ بِاِبْرٰهٖيمَ لَلَّذٖينَ اتَّبَعُوهُ وَهٰـذَا النَّبِىُّ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَاللّٰهُ وَلِىُّ الْمُؤْمِنٖينَ ﴿٦٨﴾
    Diyanet :
    Şüphesiz, insanların İbrahim’e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed) ve mü’minlerdir. Allah (c.c) da mü’minlerin dostudur.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 69. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَدَّتْ طَائِفَةٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يُضِلُّونَكُمْ وَمَا يُضِلُّونَ اِلَّا اَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ ﴿٦٩﴾
    Diyanet :
    Kitap ehlinden bir grup sizi saptırabilmeyi çok arzu etti. Oysa sadece kendilerini saptırıyorlar, fakat farkına varmıyorlar.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 70. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَاَنْتُمْ تَشْهَدُونَ ﴿٧٠﴾
    Diyanet :
    Ey Kitap ehli! (Gerçeğe) şahit olduğunuz hâlde, niçin Allah (c.c)’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?




    (ÂLİ İMRÂN suresi 71. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٧١﴾
    Diyanet :
    Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?




    (ÂLİ İMRÂN suresi 72. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَقَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اٰمِنُوا بِالَّذٖى اُنْزِلَ عَلَى الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَجْهَ النَّهَارِ وَاكْفُرُوا اٰخِرَهُ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴿٧٢﴾
    Diyanet :
    Kitap ehlinden bir grup, “Mü’minlere indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkâr edin, belki onlar (size bakarak) dönerler” dedi.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 73. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلَا تُؤْمِنُوا اِلَّا لِمَنْ تَبِعَ دٖينَكُمْ قُلْ اِنَّ الْهُدٰى هُدَى اللّٰهِ اَنْ يُؤْتٰى اَحَدٌ مِثْلَ مَا اُوتٖيتُمْ اَوْ يُحَاجُّوكُمْ عِنْدَ رَبِّكُمْ قُلْ اِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللّٰهِ يُؤْتٖيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ ﴿٧٣﴾
    Diyanet :
    “Sizin dininize uyandan başkasına inanmayın” (dediler). De ki: “Şüphesiz hidayet, Allah (c.c)’ın hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)?” De ki: “Lütuf Allah (c.c)’ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah (c.c), lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 74. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهٖ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظٖيمِ ﴿٧٤﴾
    Diyanet :
    O, rahmetini dilediğine has kılar. Allah (c.c), büyük lütuf sahibidir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 75. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَمِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ اِنْ تَاْمَنْهُ بِقِنْطَارٍ يُؤَدِّهٖ اِلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ اِنْ تَاْمَنْهُ بِدٖينَارٍ لَا يُؤَدِّهٖ اِلَيْكَ اِلَّا مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَائِمًا ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِى الْاُمِّيّٖنَ سَبٖيلٌ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ ﴿٧٥﴾
    Diyanet :
    "Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, “Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur” demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah (c.c)’a karşı yalan söylerler.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 76. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    بَلٰى مَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِهٖ وَاتَّقٰى فَاِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّقٖينَ ﴿٧٦﴾
    Diyanet :
    Hayır! (Gerçek, onların dediği değil.) Kim sözünü yerine getirir ve Allah (c.c)’a karşı gelmekten sakınırsa, şüphesiz Allah (c.c) da sakınanları sever.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 77. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ الَّذٖينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَاَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَلٖيلًا اُولٰـئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِى الْاٰخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللّٰهُ وَلَا يَنْظُرُ اِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَلَا يُزَكّٖيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ ﴿٧٧﴾
    Diyanet :
    Şüphesiz, Allah (c.c)’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah (c.c), kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 78. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَاِنَّ مِنْهُمْ لَفَرٖيقًا يَلْوُنَ اَلْسِنَتَهُمْ بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ ﴿٧٨﴾
    Diyanet :
    Onlardan (Kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitab’dan olmadığı hâlde Kitab’dan sanasınız diye (okudukları) Kitap’tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve, “Bu, Allah (c.c) katındandır” derler. Hâlbuki o, Allah (c.c) katından değildir. Bile bile Allah (c.c)’a karşı yalan söylerler.



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:15 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:02 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 79. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    مَا كَانَ لِبَشَرٍ اَنْ يُؤْتِيَهُ اللّٰهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا لٖى مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰـكِنْ كُونُوا رَبَّانِيّٖنَ بِمَا كُنْتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنْتُمْ تَدْرُسُونَ ﴿٧٩﴾
    Diyanet :
    Allah (c.c)’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, “Allah (c.c)’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) “Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah (c.c)’ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 80. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلَا يَاْمُرَكُمْ اَنْ تَتَّخِذُوا الْمَلٰئِكَةَ وَالنَّبِيّٖنَ اَرْبَابًا اَيَاْمُرُكُمْ بِالْكُفْرِ بَعْدَ اِذْ اَنْتُمْ مُسْلِمُونَ ﴿٨٠﴾
    Diyanet :
    Onun size, “Melekleri ve peygamberleri ilâhlar edinin.” diye emretmesi de düşünülemez. Siz müslüman olduktan sonra, o size hiç inkârı emreder mi?




    (ÂLİ İMRÂN suresi 81. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَاِذْ اَخَذَ اللّٰهُ مٖيثَاقَ النَّبِيّٖنَ لَمَا اٰتَيْتُكُمْ مِنْ كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِهٖ وَلَتَنْصُرُنَّهُ قَالَ ءَاَقْرَرْتُمْ وَاَخَذْتُمْ عَلٰى ذٰلِكُمْ اِصْرٖى قَالُوا اَقْرَرْنَا قَالَ فَاشْهَدُوا وَاَنَا مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِدٖينَ ﴿٨١﴾
    Diyanet :
    Hani, Allah (c.c) peygamberlerden, “Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye söz almış ve, “Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah (c.c) da, “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 82. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَمَنْ تَوَلّٰى بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ ﴿٨٢﴾
    Diyanet :
    Artık bundan sonra kim yüz çevirirse, işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 83. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَفَغَيْرَ دٖينِ اللّٰهِ يَبْغُونَ وَلَهُ اَسْلَمَ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَاِلَيْهِ يُرْجَعُونَ ﴿٨٣﴾
    Diyanet :
    Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez O’na boyun eğmişken ve O’na döndürülüp götürülecekken onlar Allah (c.c)’ın dininden başkasını mı arıyorlar?




    (ÂLİ İMRÂN suresi 84. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قُلْ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَا اُنْزِلَ عَلَيْنَا وَمَا اُنْزِلَ عَلٰى اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَمَا اُوتِىَ مُوسٰى وَعٖيسٰى وَالنَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ ﴿٨٤﴾
    Diyanet :
    De ki: “Allah (c.c)’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz O’na teslim olanlarız.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 85. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ دٖينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِى الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرٖينَ ﴿٨٥﴾
    Diyanet :
    Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 86. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    كَيْفَ يَهْدِى اللّٰهُ قَوْمًا كَفَرُوا بَعْدَ اٖيمَانِهِمْ وَشَهِدُوا اَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الظَّالِمٖينَ ﴿٨٦﴾
    Diyanet :
    İman ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra inkâr eden bir toplumu Allah (c.c) nasıl doğru yola eriştirir? Allah (c.c), zalim toplumu doğru yola iletmez.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 87. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اُولٰـئِكَ جَزَاؤُهُمْ اَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّٰهِ وَالْمَلٰئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَعٖينَ ﴿٨٧﴾
    Diyanet :
    İşte onların cezası; Allah (c.c)’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetinin üzerlerine olmasıdır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 88. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    خَالِدٖينَ فٖيهَا لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ ﴿٨٨﴾
    Diyanet :
    Onun (lânetin) içinde ebedî kalacaklardır. Onların azabı hafifletilmez, onlara göz açtırılmaz.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 89. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِلَّا الَّذٖينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَحٖيمٌ ﴿٨٩﴾
    Diyanet :
    Ancak bundan sonra tövbe edip kendilerini düzeltenler müstesnadır. Şüphesiz Allah (c.c) çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 90. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا بَعْدَ اٖيمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَنْ تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْ وَاُولٰئِكَ هُمُ الضَّالُّونَ ﴿٩٠﴾
    Diyanet :
    Şüphesiz iman ettikten sonra inkâr eden, sonra da inkârda ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların ta kendileridir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 91. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْ اَحَدِهِمْ مِلْءُ الْاَرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدٰى بِهٖ اُولٰـئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرٖينَ ﴿٩١﴾
    Diyanet :
    Şüphesiz inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 92. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَیْءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِهٖ عَلٖيمٌ ﴿٩٢﴾
    Diyanet :
    Sevdiğiniz şeylerden Allah (c.c) yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah (c.c) onu bilir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 93. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    كُلُّ الطَّعَامِ كَانَ حِـلًّا لِبَنٖى اِسْرَایٖٔلَ اِلَّا مَا حَرَّمَ اِسْرَایٖٔلُ عَلٰى نَفْسِهٖ مِنْ قَبْلِ اَنْ تُنَزَّلَ التَّوْرٰيةُ قُلْ فَاْتُوا بِالتَّوْرٰيةِ فَاتْلُوهَا اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ ﴿٩٣﴾
    Diyanet :
    Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helâl idi. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun.”



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:15 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:03 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 94. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَمَنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ ﴿٩٤﴾
    Diyanet :
    Artık bundan sonra Allah (c.c)’a karşı kim yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 95. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قُلْ صَدَقَ اللّٰهُ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ اِبْرٰهٖيمَ حَنٖيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكٖينَ ﴿٩٥﴾
    Diyanet :
    De ki: “Allah (c.c), doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen İbrahim’in dinine uyun. O, Allah (c.c)’a ortak koşanlardan değildi.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 96. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ اَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذٖى بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمٖينَ ﴿٩٦﴾
    Diyanet :
    Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 97. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فٖيهِ اٰيَاتٌ بَيِّـنَاتٌ مَقَامُ اِبْرٰهٖيمَ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ اٰمِنًا وَلِلّٰهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ اِلَيْهِ سَبٖيلًا وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِىٌّ عَنِ الْعَالَمٖينَ ﴿٩٧﴾
    Diyanet :
    Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah (c.c)’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah (c.c) bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey O’na muhtaçtır.)




    (ÂLİ İMRÂN suresi 98. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قُلْ يَا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَاللّٰهُ شَهٖيدٌ عَلٰى مَا تَعْمَلُونَ ﴿٩٨﴾
    Diyanet :
    De ki: “Ey kitab ehli! Allah (c.c), yaptıklarınızı görüp dururken Allah (c.c)’ın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 99. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قُلْ يَا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًا وَاَنْتُمْ شُهَدَاءُ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ ﴿٩٩﴾
    Diyanet :
    De ki: “Ey kitab ehli! (Gerçeği) görüp bildiğiniz hâlde, niçin Allah (c.c)’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermeğe yeltenerek inananları Allah (c.c)’ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah (c.c), yaptıklarınızdan habersiz değildir.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 100. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اِنْ تُطٖيعُوا فَرٖيقًا مِنَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ يَرُدُّوكُمْ بَعْدَ اٖيمَانِكُمْ كَافِرٖينَ ﴿١٠٠﴾
    Diyanet :
    Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 101. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَاَنْتُمْ تُتْلٰى عَلَيْكُمْ اٰيَاتُ اللّٰهِ وَفٖيكُمْ رَسُولُهُ وَمَنْ يَعْتَصِمْ بِاللّٰهِ فَقَدْ هُدِىَ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقٖيمٍ ﴿١٠١﴾
    Diyanet :
    Size Allah (c.c)’ın âyetleri okunup dururken ve Allah (c.c)’ın Resûlü de aranızda iken dönüp nasıl inkâr edersiniz? Kim Allah (c.c)’a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle o, doğru yola iletilmiştir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 102. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِهٖ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ ﴿١٠٢﴾
    Diyanet :
    Ey iman edenler! Allah (c.c)’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 103. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمٖيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِهٖ اِخْوَانًا وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَا كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِهٖ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ ﴿١٠٣﴾
    Diyanet :
    Hep birlikte Allah (c.c)’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah (c.c)’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah (c.c) size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:15 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:03 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 104. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاُولٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿١٠٤﴾
    Diyanet :
    Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 105. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلَا تَكُونُوا كَالَّذٖينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاُولٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظٖيمٌ ﴿١٠٥﴾
    Diyanet :
    Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 106. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ فَاَمَّا الَّذٖينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ اَكَفَرْتُمْ بَعْدَ اٖيمَانِكُمْ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ ﴿١٠٦﴾
    Diyanet :
    O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 107. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَاَمَّا الَّذٖينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَفٖى رَحْمَةِ اللّٰهِ هُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ ﴿١٠٧﴾
    Diyanet :
    Yüzleri ağaranlar ise Allah (c.c)’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 108. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    تِلْكَ اٰيَاتُ اللّٰهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ وَمَا اللّٰهُ يُرٖيدُ ظُلْمًا لِلْعَالَمٖينَ ﴿١٠٨﴾
    Diyanet :
    İşte bunlar Allah (c.c)’ın, sana hak olarak okuduğumuz âyetleridir. Allah (c.c), âlemlere hiç zulüm etmek istemez.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 109. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ ﴿١٠٩﴾
    Diyanet :
    Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah (c.c)’ındır. Bütün işler ancak Allah (c.c)’a döndürülür.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 110. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَوْ اٰمَنَ اَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَاَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ ﴿١١٠﴾
    Diyanet :
    Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah (c.c)’a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 111. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    لَنْ يَضُرُّوكُمْ اِلَّا اَذًى وَاِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْاَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ ﴿١١١﴾
    Diyanet :
    Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım da edilmez.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 112. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ اَيْنَ مَا ثُقِفُوا اِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللّٰهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ وَبَاؤُ بِغَضَبٍ مِنَ اللّٰهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الْمَسْكَنَةُ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ الْاَنْبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ ﴿١١٢﴾
    Diyanet :
    Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah (c.c)’ın ve (mü’min) insanların güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır. Onlar Allah (c.c)’ın gazabına uğradılar ve yoksulluk onları kapladı. Bunun sebebi onların; Allah (c.c)’ın âyetlerini inkâr ediyor ve peygamberleri haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmekte ve (Allah (c.c)’ın koyduğu) sınırları çiğnemekte oluşları idi.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 113. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    لَيْسُوا سَوَاءً مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اُمَّةٌ قَائِمَةٌ يَتْلُونَ اٰيَاتِ اللّٰهِ اٰنَاءَ الَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ ﴿١١٣﴾
    Diyanet :
    Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah (c.c)’ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 114. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَيَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِى الْخَيْرَاتِ وَاُولٰئِكَ مِنَ الصَّالِحٖينَ ﴿١١٤﴾
    Diyanet :
    Onlar, Allah (c.c)’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 115. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَمَا يَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ يُكْفَرُوهُ وَاللّٰهُ عَلٖيمٌ بِالْمُتَّقٖينَ ﴿١١٥﴾
    Diyanet :
    Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah (c.c), kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 116. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِىَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْپًا وَاُولٰئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ ﴿١١٦﴾
    Diyanet :
    İnkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah (c.c)’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 117. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    مَثَلُ مَا يُنْفِقُونَ فٖى هٰـذِهِ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَثَلِ رٖيحٍ فٖيهَا صِرٌّ اَصَابَتْ حَرْثَ قَوْمٍ ظَلَمُوا اَنْفُسَهُمْ فَاَهْلَكَتْهُ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّٰهُ وَلٰـكِنْ اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ ﴿١١٧﴾
    Diyanet :
    Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgârın durumu gibidir. Allah (c.c), onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 118. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَا يَاْلُونَكُمْ خَبَالًا وَدُّوا مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ اَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفٖى صُدُورُهُمْ اَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْاٰيَاتِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ ﴿١١٨﴾
    Diyanet :
    Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 119. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    هَا اَنْتُمْ اُولَاءِ تُحِبُّونَهُمْ وَلَا يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّهٖ وَاِذَا لَقُوكُمْ قَالُوا اٰمَنَّا وَاِذَا خَلَوْا عَضُّوا عَلَيْكُمُ الْاَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِ قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْ اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿١١٩﴾
    Diyanet :
    İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz; onlar ise, bütün kitaplara iman ettiğiniz hâlde, sizi sevmezler. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizden ölün!” Şüphesiz Allah (c.c), göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 120. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَاِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَا وَاِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْپًا اِنَّ اللّٰهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحٖيطٌ ﴿١٢٠﴾
    Diyanet :
    Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah (c.c)’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah (c.c) onların işlediklerini kuşatmıştır.



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:15 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:03 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 121. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَاِذْ غَدَوْتَ مِنْ اَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِنٖينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِ وَاللّٰهُ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌ ﴿١٢١﴾
    Diyanet :
    Hani sen mü’minleri (Uhud’da) savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden (evinden) ayrılmıştın. Allah (c.c), hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 122. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِذْ هَمَّتْ طَائِفَتَانِ مِنْكُمْ اَنْ تَفْشَلَا وَاللّٰهُ وَلِيُّهُمَا وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿١٢٢﴾
    Diyanet :
    Hani sizden iki takım (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. Hâlbuki Allah (c.c) onların yardımcısı idi. Mü’minler, yalnız Allah (c.c)’a tevekkül etsinler.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 123. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ بِبَدْرٍ وَاَنْتُمْ اَذِلَّةٌ فَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿١٢٣﴾
    Diyanet :
    Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah (c.c) size Bedir’de yardım etmişti. O hâlde Allah (c.c)’a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 124. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِنٖينَ اَلَنْ يَكْفِيَكُمْ اَنْ يُمِدَّكُمْ رَبُّكُمْ بِثَلٰثَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰئِكَةِ مُنْزَلٖينَ ﴿١٢٤﴾
    Diyanet :
    Hani sen mü’minlere, “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 125. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    بَلٰى اِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا وَيَاْتُوكُمْ مِنْ فَوْرِهِمْ هٰـذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُمْ بِخَمْسَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰئِكَةِ مُسَوِّمٖينَ ﴿١٢٥﴾
    Diyanet :
    Evet, sabrettiğiniz ve Allah (c.c)’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 126. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَمَا جَعَلَهُ اللّٰهُ اِلَّا بُشْرٰى لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُمْ بِهٖ وَمَا النَّصْرُ اِلَّا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ الْعَزٖيزِ الْحَكٖيمِ ﴿١٢٦﴾
    Diyanet :
    Allah (c.c), bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah (c.c) katındadır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 127. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    لِيَقْطَعَ طَرَفًا مِنَ الَّذٖينَ كَفَرُوا اَوْ يَكْبِتَهُمْ فَيَنْقَلِبُوا خَائِبٖينَ ﴿١٢٧﴾
    Diyanet :
    Bir de Allah (c.c) bunu, inkâr edenlerden bir kısmını helâk etsin veya perişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler diye yaptı.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 128. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    لَيْسَ لَكَ مِنَ الْاَمْرِ شَیْءٌ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ اَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَاِنَّهُمْ ظَالِمُونَ ﴿١٢٨﴾
    Diyanet :
    Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah (c.c), ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 129. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحٖيمٌ ﴿١٢٩﴾
    Diyanet :
    Göklerdeki her şey ve yerdeki her şey Allah (c.c)’ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah (c.c), çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 130. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَاْكُلُوا الرِّبٰوا اَضْعَافًا مُضَاعَفَةً وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿١٣٠﴾
    Diyanet :
    Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah (c.c)’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 131. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَاتَّقُوا النَّارَ الَّتٖى اُعِدَّتْ لِلْكَافِرٖينَ ﴿١٣١﴾
    Diyanet :
    Kâfirler için hazırlanmış ateşten sakının.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 132. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَاَطٖيعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ﴿١٣٢﴾
    Diyanet :
    Allah (c.c)’a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 133. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَسَارِعُوا اِلٰى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُ اُعِدَّتْ لِلْمُتَّقٖينَ ﴿١٣٣﴾
    Diyanet :
    Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah (c.c)’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 134. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَلَّذٖينَ يُنْفِقُونَ فِى السَّرَّاءِ وَالضَّرَّاءِ وَالْكَاظِمٖينَ الْغَيْظَ وَالْعَافٖينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنٖينَ ﴿١٣٤﴾
    Diyanet :
    Onlar bollukta ve darlıkta Allah (c.c) yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah (c.c), iyilik edenleri sever.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 135. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَالَّذٖينَ اِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً اَوْ ظَلَمُوا اَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللّٰهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلَّا اللّٰهُ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلٰى مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ ﴿١٣٥﴾
    Diyanet :
    Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah (c.c)’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah (c.c)’tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir.



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:16 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:04 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 136. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اُولٰـئِكَ جَزَاؤُهُمْ مَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا وَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِلٖينَ ﴿١٣٦﴾
    Diyanet :
    İşte onların mükâfatı Rab’leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedî kalacaklardır. (Allah (c.c) yolunda) çalışanların mükâfatı ne güzeldir!




    (ÂLİ İMRÂN suresi 137. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ سُنَنٌ فَسٖيرُوا فِى الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبٖينَ ﴿١٣٧﴾
    Diyanet :
    Sizden önce(ki milletlerin başından) nice olaylar gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin dolaşın da yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu bir görün.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 138. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    هٰـذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّقٖينَ ﴿١٣٨﴾
    Diyanet :
    Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, Allah (c.c)’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 139. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ ﴿١٣٩﴾
    Diyanet :
    Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 140. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنْ يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِثْلُهُ وَتِلْكَ الْاَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللّٰهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَاءَ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمٖينَ ﴿١٤٠﴾
    Diyanet :
    Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk da (Müşrikler de Bedir’de) benzeri bir yara almıştı. İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz. (Bazen bir topluma iyi ya da kötü günler gösteririz, bazen öbürüne.) Allah (c.c), sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. Allah (c.c), zalimleri sevmez.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 141. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلِيُمَحِّصَ اللّٰهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَيَمْحَقَ الْكَافِرٖينَ ﴿١٤١﴾
    Diyanet :
    Bir de Allah (c.c), iman edenleri arındırmak ve küfre sapanları mahvetmek için böyle yapar.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 142. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذٖينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِرٖينَ ﴿١٤٢﴾
    Diyanet :
    Yoksa siz; Allah (c.c), içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?




    (ÂLİ İMRÂN suresi 143. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلَقَدْ كُنْتُمْ تَمَنَّوْنَ الْمَوْتَ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَلْقَوْهُ فَقَدْ رَاَيْتُمُوهُ وَاَنْتُمْ تَنْظُرُونَ ﴿١٤٣﴾
    Diyanet :
    Andolsun, siz ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 144. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَمَا مُحَمَّدٌ اِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ اَفَاٸِنْ مَاتَ اَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلٰى اَعْقَابِكُمْ وَمَنْ يَنْقَلِبْ عَلٰى عَقِبَيْهِ فَلَنْ يَضُرَّ اللّٰهَ شَيْپًا وَسَيَجْزِى اللّٰهُ الشَّاكِرٖينَ ﴿١٤٤﴾
    Diyanet :
    Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah (c.c)’a hiçbir zarar veremez. Allah (c.c), şükredenleri mükâfatlandıracaktır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 145. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ اَنْ تَمُوتَ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِ كِتَابًا مُؤَجَّلًا وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِهٖ مِنْهَا وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الْاٰخِرَةِ نُؤْتِهٖ مِنْهَا وَسَنَجْزِى الشَّاكِرِينَ ﴿١٤٥﴾
    Diyanet :
    Hiçbir kimse Allah (c.c)’ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 146. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَكَاَيِّنْ مِنْ نَبِىٍّ قَاتَلَ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَثٖيرٌ فَمَا وَهَنُوا لِمَا اَصَابَهُمْ فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ وَمَا ضَعُفُوا وَمَا اسْتَكَانُوا وَاللّٰهُ يُحِبُّ الصَّابِرٖينَ ﴿١٤٦﴾
    Diyanet :
    Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah (c.c) dostu çarpıştı da bunlar Allah (c.c) yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah (c.c), sabredenleri sever.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 147. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ اِلَّا اَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَاِسْرَافَنَا فٖى اَمْرِنَا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ ﴿١٤٧﴾
    Diyanet :
    Onların sözleri ancak, “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et” demekten ibaretti.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 148. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَاٰتٰیهُمُ اللّٰهُ ثَوَابَ الدُّنْيَا وَحُسْنَ ثَوَابِ الْاٰخِرَةِ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنٖينَ ﴿١٤٨﴾
    Diyanet :
    Allah (c.c) da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükâfatını verdi. Allah (c.c), güzel davrananları sever.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 149. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اِنْ تُطٖيعُوا الَّذٖينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلٰى اَعْقَابِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِرٖينَ ﴿١٤٩﴾
    Diyanet :
    Ey iman edenler! Siz eğer kâfir olanlara uyarsanız sizi gerisin geriye (küfre) çevirirler de büsbütün hüsrana uğrarsınız.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 150. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    بَلِ اللّٰهُ مَوْلٰیكُمْ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِرٖينَ ﴿١٥٠﴾
    Diyanet :
    Hayır! Yalnız Allah (c.c) yardımcınızdır. O, yardımcıların en hayırlısıdır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 151. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    سَنُلْقٖى فٖى قُلُوبِ الَّذٖينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ بِمَا اَشْرَكُوا بِاللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهٖ سُلْطَانًا وَمَاْوٰیهُمُ النَّارُ وَبِئْسَ مَثْوَى الظَّالِمٖينَ ﴿١٥١﴾
    Diyanet :
    Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah (c.c)’a ortak koştuklarından dolayı; inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. Barınakları da cehennemdir. Zalimlerin kalacakları yer ne kötüdür.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 152. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللّٰهُ وَعْدَهُ اِذْ تَحُسُّونَهُمْ بِاِذْنِهٖ حَتّٰى اِذَا فَشِلْتُمْ وَتَنَازَعْتُمْ فِى الْاَمْرِ وَعَصَيْتُمْ مِنْ بَعْدِ مَا اَرٰيكُمْ مَا تُحِبُّونَ مِنْكُمْ مَنْ يُرٖيدُ الدُّنْيَا وَمِنْكُمْ مَنْ يُرٖيدُ الْاٰخِرَةَ ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْ وَلَقَدْ عَفَا عَنْكُمْ وَاللّٰهُ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ ﴿١٥٢﴾
    Diyanet :
    Andolsun, Allah (c.c), izniyle, onları (müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan va’dini gerçekleştirdi. Nihayet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra, za’f gösterdiniz. (Peygamber’in verdiği) emir konusunda tartıştınız ve emre karşı geldiniz. İçinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. Sonra sizi denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi. (Kaçıp hezimete uğradınız. Buna rağmen) sizi bağışladı. Allah (c.c), mü’minlere karşı çok lütufkârdır.



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:16 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:04 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 153. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُنَ عَلٰى اَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ فٖى اُخْرٰیكُمْ فَاَثَابَكُمْ غَمًّا بِغَمٍّ لِكَيْلَا تَحْزَنُوا عَلٰى مَا فَاتَكُمْ وَلَا مَا اَصَابَكُمْ وَاللّٰهُ خَبٖيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿١٥٣﴾
    Diyanet :
    Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah (c.c), size keder üstüne keder verdi ki, (bu durumlara alışasınız ve daha sonra) elinizden gidene, ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah (c.c), yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 154. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    ثُمَّ اَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِ الْغَمِّ اَمَنَةً نُعَاسًا يَغْشٰى طَائِفَةً مِنْكُمْ وَطَائِفَةٌ قَدْ اَهَمَّتْهُمْ اَنْفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللّٰهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِ يَقُولُونَ هَلْ لَنَا مِنَ الْاَمْرِ مِنْ شَیْءٍ قُلْ اِنَّ الْاَمْرَ كُلَّهُ لِلّٰهِ يُخْفُونَ فٖى اَنْفُسِهِمْ مَا لَا يُبْدُونَ لَكَ يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الْاَمْرِ شَیْءٌ مَا قُتِلْنَا هٰهُنَا قُلْ لَوْ كُنْتُمْ فٖى بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذٖينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ اِلٰى مَضَاجِعِهِمْ وَلِيَبْتَلِىَ اللّٰهُ مَا فٖى صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحِّصَ مَا فٖى قُلُوبِكُمْ وَاللّٰهُ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿١٥٤﴾
    Diyanet :
    Sonra o kederin ardından (Allah (c.c)) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah (c.c)’a karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; “Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok” diyorlardı. De ki: “Bütün iş, Allah (c.c)’ındır.” Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki: “Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik.” De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gideceklerdi. Allah (c.c), bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak için yaptı. Allah (c.c), göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 155. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ الَّذٖينَ تَوَلَّوْا مِنْكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ اِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطَانُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُوا وَلَقَدْ عَفَا اللّٰهُ عَنْهُمْ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ حَلٖيمٌ ﴿١٥٥﴾
    Diyanet :
    İki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip kaçanları, şeytan ancak yaptıkları bazı hatalardan dolayı yoldan kaydırmak istemişti. Ama yine de Allah (c.c) onları affetti. Kuşkusuz Allah (c.c) çok bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).




    (ÂLİ İMRÂN suresi 156. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذٖينَ كَفَرُوا وَقَالُوا لِاِخْوَانِهِمْ اِذَا ضَرَبُوا فِى الْاَرْضِ اَوْ كَانُوا غُزًّى لَوْ كَانُوا عِنْدَنَا مَا مَاتُوا وَمَا قُتِلُوا لِيَجْعَلَ اللّٰهُ ذٰلِكَ حَسْرَةً فٖى قُلُوبِهِمْ وَاللّٰهُ يُحْيٖى وَيُمٖيتُ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصٖيرٌ ﴿١٥٦﴾
    Diyanet :
    Ey iman edenler! Kardeşleri sefere veya savaşa çıktığında onlar hakkında, “Onlar bizim yanımızda olsalardı, ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi” diyen inkârcılar gibi olmayın. Allah (c.c), bunu (bu düşünceyi) onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. Allah (c.c), yaşatır ve öldürür. Allah (c.c), yaptıklarınızı görmektedir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 157. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلَئِنْ قُتِلْتُمْ فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ اَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ ﴿١٥٧﴾
    Diyanet :
    Andolsun, eğer Allah (c.c) yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah (c.c)’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 158. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلَئِنْ مُتُّمْ اَوْ قُتِلْتُمْ لَاِلَى اللّٰهِ تُحْشَرُونَ ﴿١٥٨﴾
    Diyanet :
    Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de, Allah (c.c)’ın huzurunda toplanacaksınız.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 159. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلٖيظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِى الْاَمْرِ فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلٖينَ ﴿١٥٩﴾
    Diyanet :
    Allah (c.c)’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah (c.c)’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah (c.c)’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah (c.c), tevekkül edenleri sever.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 160. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنْ يَنْصُرْكُمُ اللّٰهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ وَاِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذٖى يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِهٖ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿١٦٠﴾
    Diyanet :
    Allah (c.c) size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü’minler, ancak Allah (c.c)’a tevekkül etsinler.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 161. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَمَا كَانَ لِنَبِىٍّ اَنْ يَغُلَّ وَمَنْ يَغْلُلْ يَاْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ثُمَّ تُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ﴿١٦١﴾
    Diyanet :
    Hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi düşünülemez. Kim hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir.



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:16 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:05 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 162. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللّٰهِ كَمَنْ بَاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللّٰهِ وَمَاْوٰیهُ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصٖيرُ ﴿١٦٢﴾
    Diyanet :
    Allah (c.c)’ın rızasına uyan kimse, Allah (c.c)’ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? O, ne kötü varılacak yerdir!




    (ÂLİ İMRÂN suresi 163. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    هُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ اللّٰهِ وَاللّٰهُ بَصٖيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ ﴿١٦٣﴾
    Diyanet :
    Onlar (insanlar) Allah (c.c)’ın katında derece derecedirler. Allah (c.c), onların yaptıklarını görmektedir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 164. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    لَقَدْ مَنَّ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ اِذْ بَعَثَ فٖيهِمْ رَسُولًا مِنْ اَنْفُسِهِمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِهٖ وَيُزَكّٖيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَفٖى ضَلَالٍ مُبٖينٍ ﴿١٦٤﴾
    Diyanet :
    Andolsun, Allah (c.c), mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 165. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَوَ لَمَّا اَصَابَتْكُمْ مُصٖيبَةٌ قَدْ اَصَبْتُمْ مِثْلَيْهَا قُلْتُمْ اَنّٰى هٰـذَا قُلْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اَنْفُسِكُمْ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ ﴿١٦٥﴾
    Diyanet :
    Onların (müşriklerin) başına (Bedir’de) iki mislini getirdiğiniz bir musibet (Uhud’da) sizin başınıza geldiğinde, “Bu, nereden başımıza geldi?” dediniz, öyle mi? De ki: “O (musibet), kendinizdendir.” Şüphesiz Allah (c.c)’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 166. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَمَا اَصَابَكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ فَبِاِذْنِ اللّٰهِ وَلِيَعْلَمَ الْمُؤْمِنٖينَ ﴿١٦٦﴾
    Diyanet :
    (166-167) İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah (c.c)’ın izniyledir. Bu da mü’minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi. Onlara (münafıklara), “Gelin, Allah (c.c) yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi de onlar, “Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik” dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Oysa Allah (c.c), içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 167. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلِيَعْلَمَ الَّذٖينَ نَافَقُوا وَقٖيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا قَاتِلُوا فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ اَوِ ادْفَعُوا قَالُوا لَوْ نَعْلَمُ قِتَالًا لَاتَّبَعْنَاكُمْ هُمْ لِلْكُفْرِ يَوْمَئِذٍ اَقْرَبُ مِنْهُمْ لِلْاٖيمَانِ يَقُولُونَ بِاَفْوَاهِهِمْ مَا لَيْسَ فٖى قُلُوبِهِمْ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا يَكْتُمُونَ ﴿١٦٧﴾
    Diyanet :
    (166-167) İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah (c.c)’ın izniyledir. Bu da mü’minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi. Onlara (münafıklara), “Gelin, Allah (c.c) yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi de onlar, “Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik” dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Oysa Allah (c.c), içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 168. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَلَّذٖينَ قَالُوا لِاِخْوَانِهِمْ وَقَعَدُوا لَوْ اَطَاعُونَا مَا قُتِلُوا قُلْ فَادْرَؤُا عَنْ اَنْفُسِكُمُ الْمَوْتَ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ ﴿١٦٨﴾
    Diyanet :
    (Onlar), kendileri oturup kaldıkları hâlde kardeşleri için, “Eğer bize uysalardı, öldürülmezlerdi” diyen kimselerdir. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz kendinizden ölümü savın.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 169. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذٖينَ قُتِلُوا فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ اَمْوَاتًا بَلْ اَحْيَاءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ ﴿١٦٩﴾
    Diyanet :
    (169-170) Allah (c.c) yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah (c.c)’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 170. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَرِحٖينَ بِمَا اٰتٰیهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِهٖ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذٖينَ لَمْ يَلْحَقُوا بِهِمْ مِنْ خَلْفِهِمْ اَلَّا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿١٧٠﴾
    Diyanet :
    (169-170) Allah (c.c) yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah (c.c)’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:16 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:05 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 171. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَفَضْلٍ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يُضٖيعُ اَجْرَ الْمُؤْمِنٖينَ ﴿١٧١﴾
    Diyanet :
    (Şehitler) Allah (c.c)’ın nimetine, keremine ve Allah (c.c)’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 172. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَلَّذٖينَ اسْتَجَابُوا لِلّٰهِ وَالرَّسُولِ مِنْ بَعْدِ مَا اَصَابَهُمُ الْقَرْحُ لِلَّذٖينَ اَحْسَنُوا مِنْهُمْ وَاتَّقَوْا اَجْرٌ عَظٖيمٌ ﴿١٧٢﴾
    Diyanet :
    Onlar yaralandıktan sonra Allah (c.c)’ın ve Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve Allah (c.c)’a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükâfat vardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 173. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَلَّذٖينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ اٖيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيلُ ﴿١٧٣﴾
    Diyanet :
    Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve “Allah (c.c) bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 174. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَانْقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَفَضْلٍ لَمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللّٰهِ وَاللّٰهُ ذُو فَضْلٍ عَظٖيمٍ ﴿١٧٤﴾
    Diyanet :
    Bundan dolayı Allah (c.c)’tan bir nimet ve lütufla kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan geri döndüler ve Allah (c.c)’ın rızasına uydular. Allah (c.c), büyük lütuf sahibidir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 175. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّمَا ذٰلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ اَوْلِيَاءَهُ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ ﴿١٧٥﴾
    Diyanet :
    O şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mü’min iseniz, benden korkun.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 176. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلَا يَحْزُنْكَ الَّذٖينَ يُسَارِعُونَ فِى الْكُفْرِ اِنَّهُمْ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْپًا يُرٖيدُ اللّٰهُ اَلَّا يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِى الْاٰخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظٖيمٌ ﴿١٧٦﴾
    Diyanet :
    Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, Allah (c.c)’a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah (c.c), onlara ahirette bir pay vermemek istiyor. Onlar için büyük azap vardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 177. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ الَّذٖينَ اشْتَرَوُا الْكُفْرَ بِالْاٖيمَانِ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْپًا وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ ﴿١٧٧﴾
    Diyanet :
    İman karşılığında küfrü satın alanlar Allah (c.c)’a hiçbir zarar veremezler. Onlar için elem verici bir azap vardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 178. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا اَنَّمَا نُمْلٖى لَهُمْ خَيْرٌ لِاَنْفُسِهِمْ اِنَّمَا نُمْلٖى لَهُمْ لِيَزْدَادُوا اِثْمًا وَلَهُمْ عَذَابٌ مُهٖينٌ ﴿١٧٨﴾
    Diyanet :
    İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz, onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 179. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    مَا كَانَ اللّٰهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنٖينَ عَلٰى مَا اَنْتُمْ عَلَيْهِ حَتّٰى يَمٖيزَ الْخَبٖيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَجْتَبٖى مِنْ رُسُلِهٖ مَنْ يَشَاءُ فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِهٖ وَاِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا فَلَكُمْ اَجْرٌ عَظٖيمٌ ﴿١٧٩﴾
    Diyanet :
    Allah (c.c), pisi temizden ayırıncaya kadar mü’minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah (c.c), size gaybı bildirecek de değildir. Fakat Allah (c.c), peygamberlerinden dilediğini seçer (gaybı ona bildirir). O hâlde, Allah (c.c)’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah (c.c)’a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükâfat vardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 180. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذٖينَ يَبْخَلُونَ بِمَا اٰتٰیهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِهٖ هُوَ خَيْرًا لَهُمْ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِهٖ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَلِلّٰهِ مٖيرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبٖيرٌ ﴿١٨٠﴾
    Diyanet :
    Allah (c.c)’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah (c.c)’ındır. Allah (c.c), yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 181. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    لَقَدْ سَمِعَ اللّٰهُ قَوْلَ الَّذٖينَ قَالُوا اِنَّ اللّٰهَ فَقٖيرٌ وَنَحْنُ اَغْنِيَاءُ سَنَكْتُبُ مَا قَالُوا وَقَتْلَهُمُ الْاَنْبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَنَقُولُ ذُوقُوا عَذَابَ الْحَرٖيقِ ﴿١٨١﴾
    Diyanet :
    Allah (c.c); “Şüphesiz, Allah (c.c) fakirdir, biz zenginiz” diyenlerin sözünü elbette duydu. Onların dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız ve, “Tadın yangın azabını!” diyeceğiz.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 182. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْدٖيكُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبٖيدِ ﴿١٨٢﴾
    Diyanet :
    “Bu, kendi ellerinizin (önceden yapıp) gönderdiklerinin karşılığıdır.” Allah (c.c), kullara asla zulmedici değildir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 183. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَلَّذٖينَ قَالُوا اِنَّ اللّٰهَ عَهِدَ اِلَيْنَا اَلَّا نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتّٰى يَاْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ تَاْكُلُهُ النَّارُ قُلْ قَدْ جَاءَكُمْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلٖى بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالَّذٖى قُلْتُمْ فَلِمَ قَتَلْتُمُوهُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ ﴿١٨٣﴾
    Diyanet :
    Onlar, “Allah (c.c), bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti” dediler. De ki: “Benden önce size nice peygamberler, açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi. Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?”



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:16 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:05 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 184. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَاِنْ كَذَّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ جَاؤُ بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَالْكِتَابِ الْمُنٖيرِ ﴿١٨٤﴾
    Diyanet :
    Eğer seni yalanladılarsa, senden önce açık delilleri, hikmetli sayfaları ve aydınlatıcı kitabı getiren peygamberler de yalanlanmıştı.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 185. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَاِنَّمَا تُوَفَّوْنَ اُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَاُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ ﴿١٨٥﴾
    Diyanet :
    Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 186. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    لَتُبْلَوُنَّ فٖى اَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذٖينَ اَشْرَكُوا اَذًى كَثٖيرًا وَاِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِ ﴿١٨٦﴾
    Diyanet :
    Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah (c.c)’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah (c.c)’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 187. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَاِذْ اَخَذَ اللّٰهُ مٖيثَاقَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُ فَنَبَذُوهُ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ وَاشْتَرَوْا بِهٖ ثَمَنًا قَلٖيلًا فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ ﴿١٨٧﴾
    Diyanet :
    Hani Allah (c.c), kendilerine kitap verilenlerden, “Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz” diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür!




    (ÂLİ İMRÂN suresi 188. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    لَا تَحْسَبَنَّ الَّذٖينَ يَفْرَحُونَ بِمَا اَتَوْا وَيُحِبُّونَ اَنْ يُحْمَدُوا بِمَا لَمْ يَفْعَلُوا فَلَا تَحْسَبَنَّهُمْ بِمَفَازَةٍ مِنَ الْعَذَابِ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ ﴿١٨٨﴾
    Diyanet :
    Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi seven kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için elem dolu bir azap vardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 189. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ ﴿١٨٩﴾
    Diyanet :
    Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah (c.c)’ındır. Allah (c.c), her şeye hakkıyla gücü yetendir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 190. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اِنَّ فٖى خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَاٰيَاتٍ لِاُولِى الْاَلْبَابِ ﴿١٩٠﴾
    Diyanet :
    Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 191. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    اَلَّذٖينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فٖى خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ ﴿١٩١﴾
    Diyanet :
    Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah (c.c)’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 192. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    رَبَّنَا اِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ اَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمٖينَ مِنْ اَنْصَارٍ ﴿١٩٢﴾
    Diyanet :
    “Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 193. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    رَبَّنَا اِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادٖى لِلْاٖيمَانِ اَنْ اٰمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَاٰمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّپَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْاَبْرَارِ ﴿١٩٣﴾
    Diyanet :
    “Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 194. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    رَبَّنَا وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمٖيعَادَ ﴿١٩٤﴾
    Diyanet :
    “Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize va’dettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, va’dinden dönmezsin.”



    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 9:16 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler Empty Geri: Ali İmran Suresi Arapçası,Türkçesi ve Diğer Bilgiler

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 9:06 am

    (ÂLİ İMRÂN suresi 195. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ اَنّٖى لَا اُضٖيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِنْكُمْ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍ فَالَّذٖينَ هَاجَرُوا وَاُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَاُوذُوا فٖى سَبٖيلٖى وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَاُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّپَاتِهِمْ وَلَاُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ ثَوَابًا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ ﴿١٩٥﴾
    Diyanet :
    Rableri, onlara şu karşılığı verdi: “Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah (c.c) katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükâfatın en güzeli Allah (c.c) katındadır.”




    (ÂLİ İMRÂN suresi 196. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذٖينَ كَفَرُوا فِى الْبِلَادِ ﴿١٩٦﴾
    Diyanet :
    Kâfirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 197. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    مَتَاعٌ قَلٖيلٌ ثُمَّ مَاْوٰیهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمِهَادُ ﴿١٩٧﴾
    Diyanet :
    (Onların bu refahı) az bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası!




    (ÂLİ İMRÂN suresi 198. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    لٰكِنِ الَّذٖينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا نُزُلًا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ لِلْاَبْرَارِ ﴿١٩٨﴾
    Diyanet :
    Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah (c.c) katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah (c.c) katında olan şeyler iyiler için daha hayırlıdır.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 199. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    وَاِنَّ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَمَا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ خَاشِعٖينَ لِلّٰهِ لَا يَشْتَرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَنًا قَلٖيلًا اُولٰـئِكَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ اِنَّ اللّٰهَ سَرٖيعُ الْحِسَابِ ﴿١٩٩﴾
    Diyanet :
    Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah (c.c)’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah (c.c)’a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah (c.c)’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah (c.c), hesabı çabuk görendir.




    (ÂLİ İMRÂN suresi 200. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)




    يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿٢٠٠﴾
    Diyanet :
    Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah (c.c)’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.


      Forum Saati C.tesi Eyl. 21, 2024 11:37 am