Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    HZ. EBU BEKİR ES-SIDDÎK (R.A) HAKKINDA GENİŞ BİLGİ

    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    HZ. EBU BEKİR ES-SIDDÎK (R.A) HAKKINDA GENİŞ BİLGİ Empty HZ. EBU BEKİR ES-SIDDÎK (R.A) HAKKINDA GENİŞ BİLGİ

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 10:54 am

    HZ. EBU BEKİR ES-SIDDÎK (R.A)

    İsmi Abdullah'tır. Künyesi Ebu Bekir'dir. Araplar arasında künye ile çağırmak âdet olduğundan, Ebu Bekir adıyla meşhur olmuştur. Hz. Ebu Bekir'in nesebi Murre'ye varır. Murre ise Rasûlullah'ın yedinci batından dedesidir. Böylece ikisinin de nesebi burada birleşmektedir.
    Hz. Ebu Bekir (r.a), nazik ve canayakm biriydi. Şişman değildi. Sakalını ve saçını kına ile boyamayı severdi .

    Hz. Ebu Bekir (R.A)'İn İlk Müslümanlardan Oluşu

    Hassan b. Sabit, İbni Abbas, Esma bt. Ebî Bekir ve İbrahim en-Nâhaî, Hz. Ebu Bekir'in Kureyş'ten İslâm'ı ilk seçen kişi olduğunda ittifak etmişlerdir.
    Hassan, Hz. Ebu Bekir (r.a) için şu beyitleri okuyordu:
    "Eğer sadık bir dostu anıp üzüleceksen,
    Kardeşin Ebu Bekir'i hatırla güzel işleriyle.
    O, peygamberden sonra en iyisiydi yaratıkların,
    Ve en adili, günahtan en sakınan.
    O, omuzladığı davaya en vefakâr,
    O, peygamberi doğrulayan ilk insan.
    O, en tehlikeli anda Muhammed'e yâr.
    Düşmanlar dağı çepeçevre sarıp tırmandığında,
    İkinin ikincisiydi, yüksek mağarada.
    Ondaki Rasûl aşkını görünce bildiler,
    Hiç kimse denk olamazdı bu kahramana".

    Hz. Ebu Bekir (R.A)'İn Doğumu


    Ebu Bekir'in annesi Ümmü'l-Hayr'ın, doğan her oğlu ölürdü. Hz. Ebu Bekir (r.a) dünyaya gelince, annesi onu kucağına alıp Kabe'ye götürdü.

    "Ey Kabe'nin sahibi Rabbim! Senden bu çocuğumu bana bağışlamanı, uzun ömürlü olmasını diliyorum" dedi. O anda bir ses işitildi:
    "Ey Allah'ın kulu! Kucağındaki çocuk kurtulacak" dedi. Üm-mü'1-Hayr bunu işitince şükür secdesine vardı.
    Ebu Bekir es-Siddîk (r.a), Allah Rasûlü'nü tasdikte öncüdür. "Atîk" (çok köle azad eden) lakabıyla anılmaktadır. Yaptığı ve yapacağı işlerde Allah (c.c) tarafından desteklenmiştir. Hz. Peygamber (S.A.V)'in yerleşik hayat ve yolculuktaki arkadaşıdır. Her durumda onun en şefkatli yoldaşıdır. Ölümünden sonra da, ilâhî nurlarla aydınlanmış Ravza'da Rasûlullah'la yan yana bulunmaktadır. Yüce Kur'an'da şahsına has övgü ile anılmaktadır ki, bu övgü ile o, seçkin kulların tümünü geride bırakmıştır. Aradan asırlar geçmesine rağmen onun izzet ve şerefine bir gölge düşmemiştir. Onun ulaştığı zirveye kuvvet ve görüş sahiplerinden hiç biri, him-met ve gayretlerine rağmen yetişememiştir. Çünkü tüm gizlileri bilen Allah; "Onlar mağarada iken o (Ebu Bekir), ikinin ikincisiy-di " buyurmaktadır. Diğer bazı âyet ve hadislerde de benzeri şeyler mevcuttur. Nassların ve diğer rivayetlerin, onun faziletini tasdik ettiği bilinmektedir. Bu haberler kuvvet bakımından güneşin ışıklarını en kesif bir şekilde yaydığı andaki durumu gibidir. Ebu Bekir (r.a) faziletlilerin faziletlisidir. O, İslâm yolunda çabalayıp didinenlerin hepsini geride bırakmıştır. Onun hakkında "...elbette içinizden (Mekke'nin) feth(in)den önce (Hak yolunda) harcayan ve savaşan(lar Ötekilerle) bir olmaz..." âyeti inmiştir. Ebu Bekir (r.a), davranışlarındaki ihlas sebebiyle ümmetin en Önünde yer almıştır. Allah (c.c)'tan kendisine, daima hak yolu gösteren bir seçme hassası vermesini dilemiştir. Mal, mülk ve fâni şeylerden sıyrılıp, kendisine hedef olarak tevhidin ikâmesini seçmiştir. Bu niyet ve çabası sebebiyle imtihan ve sıkıntılara maruz kalmıştır. O, ister cevher ister a'râz (burada manevî ve maddî menfaat sağlayan şeyler kastediliyor) ne olursa olsun, kendisi için değerli gösterilen her şeyi Allah (c.c) için terketti. Halkın beğenisinden sarfı nazar edip kendisini Hak'ka verdi.
    Tasavvuf, yolların çoğaldığı anda İslâmî hakikatleri sıkıca sarılmaktır.


    En son Admin tarafından Ptsi Mayıs 03, 2010 11:01 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    HZ. EBU BEKİR ES-SIDDÎK (R.A) HAKKINDA GENİŞ BİLGİ Empty Geri: HZ. EBU BEKİR ES-SIDDÎK (R.A) HAKKINDA GENİŞ BİLGİ

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 10:56 am

    Rasûlullah (S.A.V)'IN Vefatında Hz. Ebu Bekir (R.A)'İn Gösterdiği Metanet

    İbni Abbas (r.a) anlatıyor:
    Hz. Peygamber (S.A.V) vefat ettiğinde Ebu Bekir (r.a), halka bir şeyler anlatan Ömer (r.a)'in yanma kadar gitti ve ona; "Ey Ömer! Otursana" dedi. Ömer oturmak istemedi. Ebu Bekir ikinci defa; "Ey Ömer! Oturf dedi. Sonra şehadet getirerek sözüne devam etti:
    "Bundan sonra derim ki; sizden kim Muhammed'e ibadet ediyorsa, bilsin ki Muhammed ölmüştür, kim de Allah'a kulluk ediyorsa, bilsin ki Allah diridir ve hiçbir zaman ölmez. Allah (c.c) şöyle buyurmuştur: "Muhammed ancak bir elçidir. Nitekim ondan önce de elçiler gelmiştir. O kendiliğinden vefat ederse ya da birile-rince katledilirse siz gerisin geri mi döneceksiniz... .
    Vallahi, sanki Ebu Bekir (r.a) bu âyeti okuyuncaya kadar, ashab böyle bir âyetin indirilmiş olduğunu bilmiyordu -öylesine şaşkınlık içindeydiler-. Orada bulunanların tümü bu âyeti -âdeta-ondan Öğrendiler. Sesini işitebildiğimiz herkes bu âyeti okuyordu.
    İbni Şihab, bu konuda Said İbnu'l-Müseyyeb'den gelen bir rivayette Ömer (r.a)'in şöyle dediğini nakletmektedir:
    "Allah'a yemin olsun ki, Ebu Bekir'i bu âyeti okurken işittiğimde oturdum. Ayaklarım, ayakta durmama imkân vermiyordu. Yerin altına girecektim âdeta. O bu ayeti okuyunca anladım ki, Rasûlullah (S.A.V) vefat etmiş".
    Ebu Bekir (r.a), güzel ve köklü bir vefa duygusuyla, iyilik yollarının en övgüye layık olanında yürürdü.
    Tasavvuf, Samed (hiçbir şeye muhtaç olmayan) ve Ferd (tek) olan Allah'a kul olmaktır.

    Gerçek Hami Kim ?

    Hz. Aişe (r.a) anlatıyor:
    Kureyş'in ileri gelenleri, İbnu'd-Dığne'nin Ebu Bekir'i
    himaye talebini kabul ettiler ve ona; "Ebu Bekir'e git ve Rabbına evde ibadet etmesini söyle. Evinde dilediği kadar namaz kılsın ve Kur'an okusun. Bize eza vermesin namaz ve Kur'ân kıraatini evinin dışında açıktan yapmasın" dediler.
    Ebu Bekir (r.a) söylenilenleri yaptı. Bir zaman sonra fırsat doğunca evinin bahçesine bir mescid yaptı. Orada namaz kılıp Kur'an okumaya başladı. Müşriklerin kadınları ve çocukları çevresine toplaştılar. Bu halinden hoşlanmışçasma ona ilgiyle bakıyorlardı. Ebu Bekir (r.a) çok ağlayan biriydi. Kur'ân okurken gözyaşlarını tutamazdı. Bu hâli Kureyş'in ileri gelenlerini korkuttu. İbnu'd-Dığne'ye haber gönderip gerekeni yapmasını istediler. Bunun üzerine o, Ebu Bekir'e gelip şöyle dedi:
    "Ey Ebu Bekir! Seni hangi şartla himayeme aldığımı biliyorsun. Ya bu şartlara razı olup gereğini yaparsın ya da himayemden çıkarsın. Çünkü ben, Arap cemiyetinin, anlaşma yaptığım biriyle anlaşmamı sebepsiz yere bozduğum intibaını taşımasını arzulamıyorum".
    Bu söz üzerine Ebu Bekir (r.a); WO halde himayeni sana iade ediyorum. Ben Allah'ın ve peygamberinin himayesine razıyım" buyurdu. Hz. Peygamber (S.A.V) o vakit Mekke'de bulunuyorlardı.

    Hz. Ebu Bekir (R.A)'İn Tefsir Ettiği Bir Âyet

    Esved b. Hilâl, Ebu Bekir (r.a)'in, arkadaşlarına şöyle dediğini nakleder:
    "Rabbimiz Allah'tır deyip sonra da dosdoğru olanlar...' ve "îman edenler ve imanlarına zulüm katmayanlar..." âyetleri hakkında ne dersiniz?".
    Orada bulunanlar; "Rabbimiz Allah'tır deyip sonra da dosdoğru olanlar, ona buna boyun eğmeyenler ve yaltaklanmayanlar-dır. imanlarına zulüm katmayanlar ise, imanlarına hata ve eksiklik sokmayanlardır, şeklinde tefsir edilebilir" dediler. Bu açıklama üzerine Ebu Bekir (r.a) dedi ki:
    "Siz âyeti uygun olmayan bir mânâya hamledip yorumladı-; nız. Halbuki "Rabbimiz Allah'tır deyip dosdoğru olanlar", Al\ lah'tan başka bir varlığa ilâh diye iltifat etmeyenler mânâsındq-dır. "îmanlarına zulüm katmayanlar" ise îmanlarına şirk katmayanlardır".

    Hz. Ebu Bekir (R.A)'İn Zühdü Ve Takvası

    Ebu Bekir (r.a), bu dünyadan geri duran, âhiret için ise bütün gücüyle çalışan bir şahsiyetti.
    Tasavvuf, dünyayı dokuz talâkla boşamak ve onunla bir daha bir araya gelmeme hususunda azimkar olmaktır.
    Zeyd b. Erkam (r.a) anlatıyor:
    Ebu Bekir (r.a) bir defasında içecek istedi. Kendisine, içlerinde bal ve su bulunan iki kap getirildi. Kaplardan biri kendisine sunulunca ağlamaya başladı, etrafındaki eri de ağlattı. Sonra sustu fakat diğerleri susmadılar. Tekrar ağlamaya başladı. O kadar ağladı ki, orada bulunanlar artık soru soramayacaklarını sandılar. Daha sonra Hz. Ebu Bekir yüzünü silip kendine geldi. Yanında bulunanlar:
    "Seni bu şekilde ağlamaya seukeden şey nedir?" diye sordular. Ebu Bekir (r.a) şöyle cevap verdi:
    Rasûlullah (S.A.V) ile birlikte bulunuyordum. Kendisinden bir şeyi kovarak şöyle diyordu: "Uzaklaş benden! Uzaklaş benden!" Fakat yanında hiçbir kimseyi de görememiştim. Dedim ki: "Ey Allah'ın Elçisi! Görüyorum ki, kendinden bir şey kovuyorsun; fakat ortalıkta bir şeyler de göremiyorum. Ne buyurursun?" Rasûlullah (S.A.V) şöyle buyurdular! "Dünya, içindeki her şeyle birlikte bana gösterildi. Ona uzaklaş benden dedim o da durdu ve şöyle dedi: Yeminler olsun, sen benden kaçıp kurtulsan da senden sonrakiler benden kaçamayacaktır".
    İşte ben de, dünya sevgisinin beni kuşatmasından korktum. Budur beni ağlatan.
    "Canım da çıksa bu lokmayı çıkarırdım..." Ebu Bekir (r.a) ciddiyetten ayrılmaz, sınırı aşmazdı.
    Tasavvuf, padişahlar padişahı olan Allah'ın rızâsına varma yolunda ciddiyet göstermektir.
    Yine Zeyd b. Erkam (r.a) anlatıyor:
    Ebu Bekir (r.a)'in bir kölesi vardı. Efendisi Ebu Bekir'e bir akşam yemek getirmişti. Ebu Bekir de ondan bir lokma aldı. Köle Ebu Bekir'e: "Ne oldu sana! Her akşam bana, yemeğin nereden olduğunu soruyordun. Fakat bu akşam sormadın?" deyince Ebu Bekir (r.a):
    "Böyle yapmama sebep, açlıktır. Peki nereden getirdin bu yiyeceği?" dedi. Köle olayı şöyle anlattı:
    "Cahiliye günlerinde bir kavme uğramıştım. Onlara okuyup üfürdüm ve şifa dileğinde bulundum, onlar da bana bir şeyler vaa-dettiler. Bu gün onlara uğramak nasip oldu. Düğün yapıyorlardı ve bana getirdiğim bu yemeği verdiler".
    Ebu Bekir (r.a):
    "Beni az kalsın helake götürüyordun", dedi ve elini boğazına sokup kustu. Artık bir şey çıkmıyordu. Ona; "Sudan başka bir şey çıkmıyor, yeter artık", dediler. Fakat o bir bardak su istedi. Getirilen suyu içti, tekrar içinde bulunan her şeyi çıkarmak için kusmaya çalıştı. Ona; "Allah sana acısın! Bütün bunlar bir lokma yemek için mi?" denilince o:
    "Canım da birlikte çıkacak olsa çıkarırdım. Rasûlullah (S.A.V)'ı şöyle buyururken işittim: 'Haramdan gıdalanan her vücuda cehennem hak olmuştur'. Ben de vücudumun bu lokmadan istifade etmesinden korktum".
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    HZ. EBU BEKİR ES-SIDDÎK (R.A) HAKKINDA GENİŞ BİLGİ Empty Geri: HZ. EBU BEKİR ES-SIDDÎK (R.A) HAKKINDA GENİŞ BİLGİ

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 10:57 am

    Hz. Ebu Bekir (R.A)'İn Hz. Peygamber (S.A.V)'E Olan Sevgisi

    Tasavvuf, sevgilinin hasretiyle ateşler içinde kalmaktır.
    Ebu Bekir (r.a)'in kızı Esma (r.a) der ki:
    Ebu Bekir ailesine bir imdat çağrısı geldi. Ona, "Arkadaşın
    Muhammed'e yetiş' dediler. Babam Ebu Bekir yanımızdan ayrıldı, saçı örgülüydü. Sonra mescide girdi ve müşriklere:
    "Yazıklar olsun size! Rabbim Allah'tır diyen ve size Rabbiniz-den apaçık deliller getiren bir adamı mı öldüreceksiniz?".
    Bu söz üzerine müşrikler Hz. Peygamber (S.A.V)'i bırakıp Ebu Bekir'in üzerine hücum ettiler. Bir zaman sonra Ebu Bekir bize geldi. Öylesine bitkindi ki elini kaldırıp saç örgülerine değdiremi-yordu. Beraberinde Rasûlullah (S.A.V) da vardı. O şöyle diyordu: "Ey celâl ve ikram sahibi olan Allah'ım! Senin şanın yücedir".

    Onlara Allah Ve Rasûlü'nü Bıraktım

    Ebu Bekir (r.a), kendisini tehlikeye maruz bırakarak hakir ve kimsesizleri himaye ederdi.
    Tasavvuf, bütün güç ve kuvveti, nimetlerin vericisi olan Allah'a vakfetmektir.
    "Rasûlullah (S.A.V), bizden tasaddukta bulunmamızı istedi. O zaman sahip olduğum mal, bu emri yerine getirmeye fazlasıyla yeterdi. Kendi kendime; 'Bugün Ebu Bekir'i geçeceğim, çünkü onu hiçbir gün geçemedim' dedim. Sonra malımın yarısını alıp getirdim". Rasûlullah (S.A.V) bana:
    "Ailene ne bıraktın?" diye sorunca, bir mislini geride bıraktığımı söyledim. Ebu Bekir, yanındaki bütün malları getirmişti. Rasûlullah (S.A.V):
    "Sen ailene ne bıraktın?" diye sorunca, Ebu Bekir:
    "Onlara Allah ve Rasûlünü bıraktım" dedi. Ben ise dayanamayıp:
    "Ben seni hiçbir şeyde geçemeyeceğim" dedim.

    Hz. Ebu Bekir (R.A)'İn Vefası

    Ebu Bekir (r.a) dostluğunda samimi, kardeşliğinde ise vefalı
    Tasavvuf, gönülle mücadelede bütün gücü ve gayreti sarfetmek, iç dünyayı temizlemede bütün eksikleri gider-mektir.
    Enes b. Mâlik (r.a) naklediyor:
    Hicret esnasında, akşamleyin mağaraya geldiklerinde Ebu Bekir (r.a) dedi ki:
    "Ey Allah'ın Rasûlü, müsaade et mağaraya önce ben gireyim. İçeride yılan veya başka bir şey olursa önce bana gelsin".
    Rasûlullah (S.A.V) onun girmesine müsaade etti, o da girip elleriyle etrafı yoklamaya başladı. Bir deliğe rastladı ve elbisesinden bir parça koparıp deliği tıkadı. Böylece elbisesinin tamamını kullandı. Fakat tıkanmayan bir delik kalmıştı. O deliği de ayak topu-ğuyla kapattı. Sonra Hz. Peygamber (S.A.V)'i çağırdı. Sabah olup etraf aydınlanınca Rasûlullah (S.A.V) Ebu Bekir (r.a)'e dönüp:
    "Ne oldu elbisene ey Ebu Bekir?" diye seslendi. Ebu Bekir (r.a) ne yaptığını ona anlattı. Hz. Peygamber (S.A.V) ellerini yukarı kaldırıp:
    "Ey Allah'ım! Kıyamet günü Ebu Bekir'in benimle birlikte olmasını senden niyaz ediyorum" buyurdu. Bunun üzerine Yüce Allah Peygamberine; "Allah duanı kabul etti" diye vahyetti.

    Hz. Ebu Bekir (R.A)'Den Hikmetli Sözler

    Zeyd b. Eşlem babasından rivayetle şöyle demektedir:
    Bir defasında Ömer (r.a) Ebu Bekir (r.a)'in huzuruna girdi. Ebu Bekir (r.a), kendi dilinden tutmuş çekiyordu. Ömer ona; "Vazgeç bu yaptığından, Allah acısın sana" deyince o şöyle cevap verdi:
    "Bu dil beni ne hallere düşürdü".
    Bir başka mecliste Ebu Bekir (r.a) şöyle dedi:
    "Ne mutlu o günlerde ölene".
    Kendisine; "O günler hangi günlerdir?" diye sorulunca o şu cevabı verdi:
    "İslâm'ın ilk günlerinde çekilen zorluk ve sıkıntı günleridir".
    Ebu Salih anlatıyor:
    "Yemenliler Ebu Bekir (r.a)'in halifelik günlerinde yanına gelip, ondan Kur'ân dinlediklerinde ağlamaya başladılar. Bunun üzerine Ebu Bekir (r.a) dedi ki:
    "Biz de katı kalpliydik. Sonra da bunlar gibi kalplerimiz yumuşacık oldu".
    Hz. Ebu Bekir (r.a)'in bu sözü, kalplerin Allah bilgisiyle (ma-rifetullah) huzura kavuştuğu anlamına gelir.
    Urve b. ez-Zübeyr, babasından şu haberi rivayet etmektedir: Ebu Bekir (r.a) müslümanlara şöyle bir hitabede bulundu:
    "Ey müslümanlar topluluğu! Allah'tan haya duyunuz, O'na karşı edepli olunuz. Ben açık bir alanda ihtiyacımı gidermek istediğimde bile Allah'tan haya ettiğimden Ötürü elbisemle üzerimi örtüyorum".
    Ebu's-Sefer'den gelen haber ise şöyledir:
    Ebu Bekir (r.a) hasta olmuştu. Arkadaşları onu ziyaret ettiler. Ona; "Sana doktor çağıralım mı?" dediklerinde Ebu Bekir (r.a):
    "Tabip beni gördü" dedi. Arkadaşları:
    "Peki ne dedi sana?" diye sordular. Onun cevabı şu oldu:
    "O, ben istediğimi yaparım, dedi".
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    HZ. EBU BEKİR ES-SIDDÎK (R.A) HAKKINDA GENİŞ BİLGİ Empty Geri: HZ. EBU BEKİR ES-SIDDÎK (R.A) HAKKINDA GENİŞ BİLGİ

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 11:00 am

    Fani Dünya

    Abdurrahman b. Avf (r.a) der ki:
    "Kendisini ölüme götüren hastalığı esnasında Ebu Bekir'in huzuruna girip selam verdim. Ağzından şu sözler çıktı:
    "Gördüm ki, dünya size doğru gelmekte. Niçin geliyor ki? O sizi kuşatıyor. Bana öyle geliyor ki, sizler de ipekten perde ve döşemeler, atlastan yastık ve şilteler edinecek ve yün yataklarda yatmaktan, hurma dikeni üzerinde yatıyormuşçasına acı duyacaksınız. Allah'a yeminler olsun ki, birinizin öne çıkıp -herhangi bir had (şer'î ceza) olmaksızın,başının vurulması, kendisi için, dünyanın bu sefâhet denizinde yüzmesinden daha iyidir .
    Yahya b. Kesîr, bir hutbesinde Ebu Bekir (r.a)'in şöyle söylediğini rivayet etmektedir:
    "Gençlikleriyle keyiflenen güzel yüzlü gençler nerede? Medâin
    şehrini kurup etrafını surlarla çeviren krallar nerede? Nerede savaş meydanlarında zafer kazananlar? Zaman onları yok etti. Şimdi onlar, mezarlarının karanlığındadırlar. Acele etmelisin acele! Kurtulmaya bak kurtulmaya!".
    Abdullah b. Akım anlatıyor:
    Ebu Bekir (r.a) bize şöyle hitap etti:
    "Allah'a hamd ve Rasûlüne selamdan sonra derim ki, size takvayı ve şanına yakışan bir biçimde Allah'ı anmanızı tavsiye ederim. Ümidi korkuya katmanızı ve istekte bulunurken yüzsüzlük göstermemenizi de tavsiye ederim. Çünkü Allah Teala, Zekeriya (a.s)'yı ve ailesini överek şöyle buyurdu: 'Gerçekten onlar hayır işlere koşarlar, umarak ve korkarak bize duâ ederlerdi ve bize derin saygı duyarlardı^. Ey Allah'ın kulları! Yine biliniz ki, Allah, hakkını sizlere emanet etmiş ve bunun için sizden sözler almıştır. Sizden ebedî hayâta karşılık, geçici ve az şeyler satın almıştır, işte Allah'ın Kitabı Kur'an, onun güzellikleri bitmez, yol gösteren nuru sönmez. Onun sözlerini tasdik edip, gereğini icra ediniz. Karanlık bir gün için gözlerinizi onunla nurlandırınız. O sizi kendisine ibadet için yarattı ve size, yaptıklarınızı gören Kirâmen Kâtibin meleklerini refakatçi yaptı. Ve yine biliniz ki, sizler bilemeyeceğiniz bir ecel içinde gününüzü geçirip dolaşıyorsunuz. Şayet Allah'a ibadet etmekte olduğunuz bir vakit, ecellerinizi sona erdirmeye gücünüz yeterse bunu yapın, fakat Allah'ın iradesi olmadan bunu asla yapamazsınız. Ecelleriniz bitmeden önce, size verilen mühlet içinde hayırlarda yarışın. Yoksa dünya, sizi amellerin en kötüsünü işlemeye sürükler. Kendi dışındakilerin hayatlarıyla ilgilenip kendi öz canlarını unutan nice kavimler vardır. Şurası muhakkak ki, onların benzerleri hâlâ vardır. Acele ediniz, acele ediniz! Kurtuluşa koşunuz, kurtuluşa koşunuz! Andolsun ki işini çabuk yapan, sizden başka istekliler vardır".
    Amr b. Dînar (r.a), bir konuşmasında, Ebu Bekir (r.a)'in şöyle dediğini naklediyor:
    "O'na olan ihtiyacınız sebebiyle, Allah için size, Rabbinizden korkmanızı, layıkı veçhile O'nu anmanızı ve O'ndan af talebinde bulunmanızı öğütlüyorum. Çünkü O, günahları bağışlar". Yukarıda Abdullah b. Akîm'in anlattığına ilaveten şöyle dedi:
    "Şunu iyi biliniz ki, Allah'a ihlasla ibadet ettiğiniz ölçüde, itaat etmiş ve hakkınızı korumuş olursunuz. Vergilerinizi sizden öncekilerin yaptığı gibi veriniz ve bunları gelecekte size yararı dokunacak hibe ve hediyeler kabilinden sayınız. Böylece fakirlik ve muhtaç günlerinizde, sizden önceki seleflerinize bağlılık göstermiş olursunuz. Ve sonra düşünün ey Allah'ın kulları, sizden öncekiler dün neredeydiler, bugün neredeler? Toprağı işleyip ıslah eden krallar nerede? İsimleri ve bıraktıkları hatıralar unutuldu. Onlar bugün şu iki haldedirler: Zulümlerine karşılık işte onların bomboş kalan evleri. Onlar, kabirlerinin karanlığıyla başbaşalar. Şimdi onlardan hiçbirini duyuyor musun, yahut onların gizli bir sesini işitiyor musun? Nerededir tanıdığınız dost ve kardeşleriniz? Böylece onlar bedbaht bir hayata lâyık oldular. Şüphe yok ki, Allah'ın kullarıyla arasında bir nesep bağı yoktur, Allah'ın insana iyilikte bulunması, ancak O'na itaat ve emrine uymak sebebiyle olur. Şurası bir gerçek ki, hiçbir hayır ve iyiliğin karşılığında cehennem yoktur ve hiçbir şer ve kötülüğe mukabil cennet yoktur. İşte bunları size söylüyorum, kendim ve sizler için Allah'tan bağışlanma diliyorum".
    Naim b. Nemha, Ebu Bekir (r.a)'in hutbesinde şu ifadelerin de yer aldığını söyler:
    "Bilmiyor musunuz ki, siz belli bir ecel içinde günlerinizi geçiriyor ve gezip dolaşıyorsunuz". Naim, Abdullah b. Akım'in anlattıklarına ilaveten şöyle dedi:
    "Allah rızası gözetilmeyen sözde, Allah yolunda harcanmayan malda, cahilliği yumuşaklığına galebe çalan kişide ve Allah yolunda kınayanın kınamasından korkan kulda hayır yoktur",
    Abdurrahman b. Abdullah b. Sabit anlatıyor: Ebu Bekir (r.a) öleceği vakit, Ömer (r.a)'i çağırıp şöyle dedi:
    "Ey Ömer! Allah'tan kork. Bilmelisin ki, Allah için gündüz yapılması gereken bir ameli Allah gece kabul etmez, gece yapılması gereken bir ameli de gündüz kabul etmez. Farzı eda etmedikçe, nafileyi kabul etmez. Dünya hayatında hakka tabi olup ciddiyet göstermesi sebebiyle, kıyamet günü terazisinin hayır kefesi ağır gelenin terazisi ağır gelmiş demektir. Kefesine hak konan terazinin kefesi ağır gelecektir. Dünya hayatında batıl işlerle uğraşması sebebiyle kıyamet günü terazisinin hayır kefesi hafif gelenin terazisi hafif gelmiş demektir. Kefesine batıl konan terazinin yarın hafif gelmesi kaçınılmazdır. Yüce Allah, cennet ehlini anınca, yaptıkları güzel işler sebebiyle hatalarını bağışladı. Sen onları andığında; 'Onlarla birlikte olamamaktan korkuyorum" dersin. Yüce Allah cehennemlikleri anınca, kötü amelleriyle andı ve bazı iyi işlerini yüzlerine çarptı. Sen de onları andığında; "Bunlarla birlikte olmamayı umuyorum' dersin. Kul, Allah'a karşı ümit ve korku halinde bulunur, Allah beni şöyle şöyle mükâfatlandırsa diye temennilerde bulunmaz. Fakat O'nun rahmetinden ümit de kesmez. Ey Ömer! Şayet bu öğütlerimi tutarsan senin için Ölümden daha güzel bir gayb yoktur. Şayet bu öğütlerime kulak asarsan, iyice dinlersen, senin için ölümden daha hoş bir gayb yoktur.
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    HZ. EBU BEKİR ES-SIDDÎK (R.A) HAKKINDA GENİŞ BİLGİ Empty Geri: HZ. EBU BEKİR ES-SIDDÎK (R.A) HAKKINDA GENİŞ BİLGİ

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 03, 2010 11:00 am

    Allah Sana Bakmıyor ki...
    Hz. Âişe (r.a) şöyle der:
    "Elbiselerimi giymiştim. Evin içinde yürüyerek eteklerime bakıyordum. Elbiseler ve etek üzerime uymuştu^ Tam o sırada babam Ebu Bekir içeri girdi ve şöyle seslendi: "Ey Âişe! Şu anda Allah'ın sana (iyi nazarla) bakmadığını bilmiyor musun?".
    Yine Hz. Âişe (r.a)'den naklediliyor:
    "Bir defasında yeni bir gömlek giymiştim. Ona bakınmaya başladım. Pek hoşuma gitmişti. Babam Ebu Bekir dedi ki:
    "Neden bakıyorsun öyle? Allah sana bakmıyor ki...". "Bu nedendi?'?' dedim. O şöyle cevapladı:
    "Bilmez misin ki, bir kula dünya süsleri sebebiyle ucub (kendini beğenme) gelirse, o zineti bırakıncaya kadar Allah bakmaz .
    Bu söz üzerine gömleği çıkarıp tasadduk ettim. Ebu Bekir (r.a) dedi ki:
    "Umulur ki bu davranışın, yaptığın hayata keffaret olur". Habib b. Damra anlatıyor:
    "Ebû Bekir (r.a)'in oğullarından biri ölmek üzereydi. Genç çocuk o esnada yastığa bakmaktaydı. Vefat edince çocuğun yanında bulunanlar, babası Ebu Bekir'e; 'Oğlunu vefat esnasında yastığa bakarken gördük' dediler. Çocuğun başını yastıktan kaldırdıktı)
    larında, yastığın altında beş -veya altı- dinar buldular. Bunu gören Ebu Bekir (r.a) elini vurarak şöyle diyordu:
    "İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciûn (Hepimiz Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz), yavrucuğum! Senin teninin o dinarlara dokunmuş olduğunu sanmıyorum".
    Ebu Bekir b. Muhammed el-Ensârî, Hz. Ebu Bekir (r.a)'e şöyle denildiğini nakleder:
    "Ey Allah Rasûlü (S.A.V)'nün Halifesi! Bedir Savaşı'na katılanlardan zekât toplama memuru tayin etmeyecek misin?" Bu soru üzerine o şöyle der:
    "Ben onların yüksek derecelerinden haberdarım, işte bu sebeple onları dünya ile kirletmek istemiyorum".
    Kays şöyle demektedir:
    "Ebu Bekir, müşriklerce taşlar altına gömülen Bilal'i beş ukiyye altın karşılığında satın aldı. Müşrikler ona; (Şayet bir ukiyyeye kadar ısrar etseydin, yine onu sana satardık' dediklerinde o şöyle buyurdu:
    "Şayet siz yüz ukiyyeye kadar ısrar etseydiniz, onu yine alır .

    Hz. Ebu Bekir (R.A)'İn Vefatı

    Hz. Ömer'in oğlu Abdullah şöyle diyor:
    Ebu Bekir'in ölümüne yol açan hastalık, Muhammed (S.A.V)'in vefatından sonra başlamıştır. Peygamberimiz irtihal edince Ebu Bekir yavaş yavaş zayıflamaya başladı. Bu olaydan çok sarsılan Ebu Bekir sonunda vefat etti.
    Bazılarına göre ise Hz. Ebu Bekir soğuk bir günde aldığı boy abdestinden ötürü hastalanmış ve vefat etmiştir.
    Siyer yazarları onun H. 13 senesinde Cümâde'l-Ahire'nin bitimine sekiz gün kala, salı günü akşamla yatsı arası vefat ettiğini söylerler. Vasiyetinde, cenazesini hanımı Esmâ'nın yıkamasını söylemiştir. Esma onu yıkamış, Hz. Ömer'in kıldırdığı namazdan sonra Rasûlullah'm yan tarafına defnedilmiştir.

      Forum Saati C.tesi Eyl. 21, 2024 9:29 am