HZ. ALİ B. EBÎ TÂLİB (R.A)
Babası Ebu Tâlib idi. Ebu Tâlib'in adı Abdi Menaf idi. Dedesi Abdülmuttalib, onun babası da Haşim idi. Hz. Ali'nin annesi, Esed kızı Fâtima'dır. Fâtıma'nm dedesi Hâşim'dir. Babası da annesi de Hâşimî olan ilk halife odur.
Hz. Ali kuvvetli, iri gözlü ve son derece yakışıklı biriydi. Hafif dolgun, saçları dökük, sakalı gür ve göğsü kıllı idi. Orta boylu, kalın pazuluydu. Sürekli gülümseyen bir siması vardı.
Hz. Ali'nin nesli, Hasan ve Hüseyin'den, Muhammed b. Hanefiye'den ve Kelb kabilesinden olan hanımının oğlu Abbas ile Tağleboğulları'ndan olan hanımının oğlu Ömer'den devam etmiştir .
Hz. Ali (R.A)'Nin Şahsiyeti
Ali b. Ebî Tâlib (r.a), kavmin efendisi, Peygamber âşığı ve Allah (c.c)'m sevgilisidir. İlim şehrinin kapısı ve sohbetlerin önde gelen ismidir. Küçük işaretlerden büyük mânâlar çıkarma kabiliyetine sahip olup, hak yola girenlerin sancağı, Allah (c.c)'a itaat edenlerin ışığı, muttakîlerin dostu ve adaleti ayakta tutanların ön-cüsüdür. Ashab içinde Hz. Peygamber (s.a.v) 'in davetine icabet eden inananların ilki, hüküm çıkarma ve köklü inanç bakımından en kuvvetlileri, en yumuşak huyluları ve en âlimleridir. O, muttakîlerin numunesi, marifetullah sırrına erenlerin deliliydi. Tevhîdî hakikatleri bildirir, fıkıh ilminin mühim noktalarına işaret ederdi. Anlayan bir kalbi, çok soran bir dili ve işittiğini hiç unutmayan bir kulağı vardı. Verdiği sözü tutar, fitnelerin kaynağını kurutmaya çalışırdı. Türlü türlü imtihanlardan geçmiş, fakat yine de kötülüğe düşmekten korunmuştur. Sözlerinden dönüp ahitlerini bozanları kovmuş, zalimlerin burnunu yere sürtmüş ve dinden ayrılıp mür-ted olanları mağlup ve perişan etmiştir. Allah (c.c)'a bağlılığı son-suzdur .
Tasavvuf, sevgiliye boyun eğmek ve ilâhî sınırlara tecavüz etmemek için boş şeylerle mücadele etmektir.
Sancağın Hz. Ali (R.A)'Ye Verilişi Ve Gözünün İyileşmesi
Sehl b. Sa'd, Hz. Peygamber (s.a.v) 'in Hayber gazvesinde şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
"Bu sancağı öyle bir adama vereceğim ki, Allah (c.c) onun eliyle fethi müyesser kılacaktır. O, Allah ve Rasûlünü sever, Allah ve Rasûlü de onu sever".
Bu konuşma üzerine sancağın kime verileceği hususunda bir kargaşa oldu. Sonra Peygamber (s.a.v) ashaba;
"Ali b. Ebî Tâlib nerede?" diye seslendi. Oradakiler; "Gözü ağrıyor" dediler. Hz. Peygamber (s.a.v) onlara; "Birini gönderin, Ali gelsin" diye emretti.
Ali (r.a) getirildi. Rasûlullah (s.a.v) Ali (r.a)'nin gözüne tükürüğünden sürüp dua etti. Ali (r.a)'nin gözü, sanki az önce hiç ağrımı-yormuşçasına tamamen iyileşti. Sonra Rasûlullah (s.a.v) sancağı Ali (r.a)'ye verdi. Bunun üzerine Ali (r.a) şöyle dedi:
"Bizim gibi -müslüman- oluncaya kadar onlarla savaşacağım».
Hz. Peygamber Ali (r.a)'ye şunları söyledi:
"Elçilerini onların yanına gönder ve kendilerini îslâm'a davet et. Ayrıca kendilerine, yapmakla sorumlu oldukları hükümleri de bildir. Vallahi, Allah'ın senin vasıtanla bir kişiye hidayet vermesi, senin için cennet nimetlerinden daha hayırlıdır".
Seleme b. Ekvâ anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) Ebu Bekir
(r.a)'e Hayber Kalesi'nde savaşması için sancağı vermişti. Ebu Bekir (r.a), bütün gayretine rağmen kaleyi fethedemeden döndü. Peygamber (s.a.v) ertesi gün Ömer (r.a)'i gönderdi. Ömer (r.a) de orada savaştı. Fakat büyük çabasına rağmen o da kaleyi fethedemeden geri döndü. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Yarın sancağı öyle birine vereceğim ki o, Allah (c.c) ve Rasûlünün sevgisiyle dopdoludur ve Allah (c.c) onun eliyle fethi gerçekleştirecektir. O, firar da etmeyecektir*'. Bunun üzerine sancak Ali'ye verildi ve kale fethedildi.
Hasan b. Ali (r.a)'den naklediliyor: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Bana Arab'ın efendisini çağırın -Ali'yi kasdediyor-"'. Hz. Aişe;
"Sen Arab'ın efendisi değil misin ey Allah'ın Rasûlü?" diye sorunca Rasûlullah (s.a.v) şu cevabı verdi:
"Ben âdemoğlunun efendisiyim, Ali de Arab'ın efendisidir".
Ali (r.a) gelince, Rasûlullah (s.a.v) Ensar'a haber gönderdi. Onlar da geldiler. Hz. Peygamber (s.a.v) toplanan nıüslümanlara şöyle dedi:
"Ey Ensar topluluğu! Size, kendisine tutunduğunuz takdirde sapıtmayacağınız birini söyleyeyim mi?". Ensar;
"Evet yâ Rasûlallah" dediler. Rasûlullah da şöyle buyurdu:
"Bu Ali'dir. Onu benim sevgimle seviniz, bana değer verdiğiniz gibi ona değer veriniz. Cebrail bana, size söylediğim şeyleri emretti".
Babası Ebu Tâlib idi. Ebu Tâlib'in adı Abdi Menaf idi. Dedesi Abdülmuttalib, onun babası da Haşim idi. Hz. Ali'nin annesi, Esed kızı Fâtima'dır. Fâtıma'nm dedesi Hâşim'dir. Babası da annesi de Hâşimî olan ilk halife odur.
Hz. Ali kuvvetli, iri gözlü ve son derece yakışıklı biriydi. Hafif dolgun, saçları dökük, sakalı gür ve göğsü kıllı idi. Orta boylu, kalın pazuluydu. Sürekli gülümseyen bir siması vardı.
Hz. Ali'nin nesli, Hasan ve Hüseyin'den, Muhammed b. Hanefiye'den ve Kelb kabilesinden olan hanımının oğlu Abbas ile Tağleboğulları'ndan olan hanımının oğlu Ömer'den devam etmiştir .
Hz. Ali (R.A)'Nin Şahsiyeti
Ali b. Ebî Tâlib (r.a), kavmin efendisi, Peygamber âşığı ve Allah (c.c)'m sevgilisidir. İlim şehrinin kapısı ve sohbetlerin önde gelen ismidir. Küçük işaretlerden büyük mânâlar çıkarma kabiliyetine sahip olup, hak yola girenlerin sancağı, Allah (c.c)'a itaat edenlerin ışığı, muttakîlerin dostu ve adaleti ayakta tutanların ön-cüsüdür. Ashab içinde Hz. Peygamber (s.a.v) 'in davetine icabet eden inananların ilki, hüküm çıkarma ve köklü inanç bakımından en kuvvetlileri, en yumuşak huyluları ve en âlimleridir. O, muttakîlerin numunesi, marifetullah sırrına erenlerin deliliydi. Tevhîdî hakikatleri bildirir, fıkıh ilminin mühim noktalarına işaret ederdi. Anlayan bir kalbi, çok soran bir dili ve işittiğini hiç unutmayan bir kulağı vardı. Verdiği sözü tutar, fitnelerin kaynağını kurutmaya çalışırdı. Türlü türlü imtihanlardan geçmiş, fakat yine de kötülüğe düşmekten korunmuştur. Sözlerinden dönüp ahitlerini bozanları kovmuş, zalimlerin burnunu yere sürtmüş ve dinden ayrılıp mür-ted olanları mağlup ve perişan etmiştir. Allah (c.c)'a bağlılığı son-suzdur .
Tasavvuf, sevgiliye boyun eğmek ve ilâhî sınırlara tecavüz etmemek için boş şeylerle mücadele etmektir.
Sancağın Hz. Ali (R.A)'Ye Verilişi Ve Gözünün İyileşmesi
Sehl b. Sa'd, Hz. Peygamber (s.a.v) 'in Hayber gazvesinde şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
"Bu sancağı öyle bir adama vereceğim ki, Allah (c.c) onun eliyle fethi müyesser kılacaktır. O, Allah ve Rasûlünü sever, Allah ve Rasûlü de onu sever".
Bu konuşma üzerine sancağın kime verileceği hususunda bir kargaşa oldu. Sonra Peygamber (s.a.v) ashaba;
"Ali b. Ebî Tâlib nerede?" diye seslendi. Oradakiler; "Gözü ağrıyor" dediler. Hz. Peygamber (s.a.v) onlara; "Birini gönderin, Ali gelsin" diye emretti.
Ali (r.a) getirildi. Rasûlullah (s.a.v) Ali (r.a)'nin gözüne tükürüğünden sürüp dua etti. Ali (r.a)'nin gözü, sanki az önce hiç ağrımı-yormuşçasına tamamen iyileşti. Sonra Rasûlullah (s.a.v) sancağı Ali (r.a)'ye verdi. Bunun üzerine Ali (r.a) şöyle dedi:
"Bizim gibi -müslüman- oluncaya kadar onlarla savaşacağım».
Hz. Peygamber Ali (r.a)'ye şunları söyledi:
"Elçilerini onların yanına gönder ve kendilerini îslâm'a davet et. Ayrıca kendilerine, yapmakla sorumlu oldukları hükümleri de bildir. Vallahi, Allah'ın senin vasıtanla bir kişiye hidayet vermesi, senin için cennet nimetlerinden daha hayırlıdır".
Seleme b. Ekvâ anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) Ebu Bekir
(r.a)'e Hayber Kalesi'nde savaşması için sancağı vermişti. Ebu Bekir (r.a), bütün gayretine rağmen kaleyi fethedemeden döndü. Peygamber (s.a.v) ertesi gün Ömer (r.a)'i gönderdi. Ömer (r.a) de orada savaştı. Fakat büyük çabasına rağmen o da kaleyi fethedemeden geri döndü. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Yarın sancağı öyle birine vereceğim ki o, Allah (c.c) ve Rasûlünün sevgisiyle dopdoludur ve Allah (c.c) onun eliyle fethi gerçekleştirecektir. O, firar da etmeyecektir*'. Bunun üzerine sancak Ali'ye verildi ve kale fethedildi.
Hasan b. Ali (r.a)'den naklediliyor: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Bana Arab'ın efendisini çağırın -Ali'yi kasdediyor-"'. Hz. Aişe;
"Sen Arab'ın efendisi değil misin ey Allah'ın Rasûlü?" diye sorunca Rasûlullah (s.a.v) şu cevabı verdi:
"Ben âdemoğlunun efendisiyim, Ali de Arab'ın efendisidir".
Ali (r.a) gelince, Rasûlullah (s.a.v) Ensar'a haber gönderdi. Onlar da geldiler. Hz. Peygamber (s.a.v) toplanan nıüslümanlara şöyle dedi:
"Ey Ensar topluluğu! Size, kendisine tutunduğunuz takdirde sapıtmayacağınız birini söyleyeyim mi?". Ensar;
"Evet yâ Rasûlallah" dediler. Rasûlullah da şöyle buyurdu:
"Bu Ali'dir. Onu benim sevgimle seviniz, bana değer verdiğiniz gibi ona değer veriniz. Cebrail bana, size söylediğim şeyleri emretti".