Sekizinci Bolum
iLMLERiN TAKSIMATI
ilm, tek ma’nâ ve hakîkatden ibâret ise de, çeşidli bakımlardan bir
çok kısma ayrılır.
ilm, bir bakımdan kadîm ve muhdes [başlangıcı olmıyan ve sonradan
yaratılan] ve bir bakımdan tasavvur ve tasdîk [hükm ifâde etmiyen ve
hükm ifâde eden] kısmlarına ayrılır.
ilm, bir bakımdan da üç kısma ayrılır. Bu üç kısm şunlardır: Bir kısmı
bizzat sâbitdir, vardır. Bir kısmı his ile idrâk olunur, bilinir. Bir kısmı da
kıyâs ile bilinir.
ilm-i kadîm, Allahü teâlânın zâtı ile bulunup, kulların sonradan öğ-
rendikleri ilmlerine benzemez.
ilm-i muhdes üç kısma ayrılır. Birinci kısm, ilm-i bedîhî, ikinci kısm,
ilm-i zarûrî, üçüncü kısm, ilm-i istidlâlîdir.
ilm-i bedîhî, takdîm-i mukaddemeye [delîle] muhtâç olmayan ilmdir.
insanın kendi varlığını bilmesi, bütünün parçasından dahâ büyük
olduğunu bilmek gibi ki, bunlar ilm-i bedîhinin misâlidir.
ilm-i zarûrî, takdîm-i mukaddemeye muhtâc olmayan ilmdir [bu
ilmde de delîle ihtiyâç yokdur]. Beş duyu organı ile elde edilen ilmden ibâretdir.
ilm-i istidlâlî, takdîm-i mukaddemeye muhtâc olan ilmdir [delîl ile bilinen
ilmdir]. Bir yaratıcının varlığını ve diğer varlıkların ise sonradan yaratı
ldıklarını delîllerle bilmek gibi.
Aynı şeklde ilm, mevzû’ların ihtilâşarı cihetinden [konularının farklı
lığı bakımından] da birçok kısma ayrılır. Bu kısmların ba’zısına ilm,
ba’zısına san’at denir. Büyük âlimlerin yapmış oldukları bu taksîmât
şöyledir:
1– Allame Hafid hazretlerinin taksimi olup, o da ulûm-u müdevvenenin
[derlenip toplanmış olan ilmlerin] iki kısma ayrılmasından ibâretdir.
Birinci kısm: Kur’ân-ı kerîmin lafzları, lafz ve isnâd bakımından sünnet-
i nebeviyyenin beyânı, Kur’ân-ı kerîmin tefsîr ve te’vîli, Kur’ân-ı kerîm
ile sünnet-i nebeviyyeden elde edilen ahkâm-ı asliyye-i i’tikâdiyye [temel
i’tikâd bilgileri] ile, ahkâm-ı fürûiyye-i ameliyyenin [fıkh bilgilerinin] isbâtı,
veyâhud usûlden [edille-i şer’iyyeden], fürû’un [fıkh bilgilerinin] is-
– 36 –
tinbâtına [çıkarılmasına] esâs olan küllî kâideler, usûl ve fürû’ bilgilerini
kitâb ve sünnetden çıkarmaya yardımcı olan edebî ilmlere dâir ülemâ-i
kirâm hazretleri [âlimler] tarafından derlenen ilmlerdir.
ikinci kısm: Eşyânın mâhiyyetini ve nasıl kullanılacaklarını kendi aklları
na göre araşdırmak için, felsefecilerin derledikleri ilmdir.
Allâme Hafîd hazretleri tarafından, ilm-i kırâet, ilm-i hadîs-i şerîf, ilmi
usûl-i hadîs, ilm-i tefsîr-i şerîf, ilm-i kelâm, ilm-i fıkh, ilm-i usûl-i fıkh, ilmi
edeb, şer’î ilmler olarak sayılmışdır. ilm-i tasavvuf ise, tâife-i sôfiyyeden
seçilmişler için, husûsî bir ilmdir diye beyân edilmişdir. ilm-i münâzara,
ilm-i hilâf, ilm-i cedel, şer’î ilmler arasında sayılmadığı gibi, felsefecilerin
ilmleri arasında da gösterilmemişdir. Münâzaradan maksad, doğruyu
ortaya çıkarmak olduğu gibi, cedel ve hilâfdan maksad da, muhâtabı
ilzâm etmek, ya’nî iknâ edici delîller ile susdurmakdır. Bu sebeble fıkh
âlimleri tarafından hilâf ilmine dâir kitâblar yazılmış ve fıkh mes’elelerinde
bu ilmden fâidelenilmişdir. Hükemânın ilm-i hilâfa dâir kitâb yazdıkları
ma’lûm olmadığından [bilinmediğinden] ilm-i hilâfı, şer’î ilmlerden saymak
münâsib görülmüşdür. Hükemâ, hikmete dâir bahsleri ilm-i münâzara
üzerine binâ etmişler ise de, aralarında ilm-i münâzarayı tedvîn etmemişlerdir.
2– (Fevaid-i hakaniyye) adı ile ma’lûm olan kitâbda beyân edildi-
ğine göre, ilm, iki meşhûr kısmdan ibâretdir.
Birinci kısm: ilmlerin, nazarî ve amelî olmasından ibâretdir. Nazarî,
amelin keyfiyyeti ile alâkalı değildir. Amelî ise, amelin keyfiyyeti ile alâkalı
dır.
ikinci kısm: Âlet ilmi olan ve olmayan ilmlerden ibâretdir. Başka bir
şeyin elde edilmesine âlet olmayıp, kendisi maksad olan ilmlere, (alet olmayan)
ilmler denir. Başka bir şeyin elde edilmesine âlet olan ve kendisi
maksad olmayan ilmlere, (alet ilmleri) denir.
Kendisi başka şeyin elde edilmesine âlet olan ilmin, işin keyfiyyeti
ile alâkalı olması ve işin keyfiyyeti ile alâkalı olan ilmin de bizzat başka
şeyin elde edilmesine âlet olması lâzımdır. Âlet olmak demek, bir
işin yapılmasına yardımcı olmak ma’nâsınadır. Yine bizzat başka şeyin
elde edilmesine âlet, ya’nî yardımcı olmayan ilm, amelin keyfiyyeti ile alâkalı
değildir. Bizzat amelin keyfiyyetine âid olmayan ilm, başka şeyin elde
edilmesine âlet olamaz. Buna göre, nazarî ve âlet olmamak ifâdeleri
aynı ma’nâdadır.
Nazarî ve amelî kelimeleri üç ma’nâda kullanılır.
Birincisi, ilmlerin mutlak taksîminde zikr olunan şeklden, ma’nâdan
ibâretdir. Mantık, hikmet-i ameliyye ve tıbb-ı amelî ve ilm-i hıyâta [terzilik
ilmi] temâmen işin keyfiyyeti ile alâkalı uygulamaya bağlı, olduğundan,
ilmlerin amelî kısmına dâhildir. ilmin amelî kısmı, yâ zihne âid yâhud da
– 37 –
zihnin dışına âid olur. Meselâ, ilm-i mantık zihnîdir ve ilm-i tıb ise, zihnin
dışında uygulamaya bağlı bir ilmdir.
ikinci kısm, hikmetin taksîminde kullanılan ma’nâdan ibâretdir.
Hükemâ, ilm-i hikmeti, cismlerin hâllerini olduğu gibi, beşer tâkâti nisbetinde
bilmekdir, diye ta’rîf etmişlerdir. Sonra bu cismlerin, iş ve amel cinsinden
olup, zikr olunan ef’al ve amelin [iş ve amelin] beşer kudreti ve ihtiyârı
yla meydâna geldiğini veyâ gelmediğini beyân etmişler. Birincisine,
hikmet-i ameliye, ikincisine, hikmet-i nazariye demişlerdir. Hikmet-i
ameliye denmesi dünyâ ve âhiretin nizâmına ve salâhına sebeb olmasından
dolayıdır.
Üçüncü kısm, san’atın taksîminde kullanılan ma’nâdır. Ya’nî amel
ile alâkalı olan ilm, yâ amelî veyâ nazarîdir. Amelî olan ilm, iş yapmaya ve
çalışmaya bağlıdır. Nazarî ilm ise böyle değildir. Buna göre fıkh, nahv,
mantık, hikmet-i ameliyye ve tıbb-ı amelî ilmleri, ilmlerin ameli kısmından
değildir. Çünki, bunların meydâna gelmesi, iş yapmaya bağlı değildir. ilmi
hıyâta [terzilik], ilm-i hıyâke [dokumacılık] ve ilm-i hacamât ise, iş yapmaya
bağlı olduğundan, ilmin amelî kısmındandır.
3– (Fevaid-i hakaniyye)de beyân edildiği üzere, ilm, hükmî ve
gayr-i hükmî olarak iki kısma ayrılır.
Gayr-i hükmî olan ilmler, dînî ilmler ve dînî olmayan diye iki kısma
ayrılır. Dînî ilmler de mahmûd, mezmûm ve mübâh kısmlarına ayrılır.
ilmin bu şeklde taksîm edilmesinin sebebine gelince, ilm, zemânları
n ve mekânların değişmesi veyâ devletlerin ve milletlerin değişmesi ile
değişmez. Yâhud zikr olunan değişikliklerle değişir.
Bahs edilen değişikliklerden etkilenmeyen ilmlere ulûm-i hikemiyye
denildiği gibi, zemânın geçmesiyle aynen devâm etmeleri bakımından
da ulûm-i hakîkıyye denir.
Zemânların ve mekânların, devletlerin ve milletlerin değişmesi ile de-
ğişen ilmler, yâ tecribeye ve işiterek öğrenmeye ve bunlardan başkası-
na bağlı olmaksızın, vahy-i ilâhîye âid ve Peygamberlerden “aleyhimüsselâm”
öğrenilir ki, böyle ilmlere, ulûm-i dîniyye denildiği gibi, ulûm-i şer’iyye
de denilir. Yâhud ilmler, tecribe ve işiterek öğrenmeye ve bunlardan
başkasına bağlıdır. Böyle ilmler, ilm-i tıb ve hesâb gibi ulûm-i gayr-i dîniyyeden
sayılır.
ilm-i tıb, bedenlerin sıhhati için ve ilm-i hesâb da mu’âmeleler,
vasiyyetlerin yerine getirilmesi ve mîrâsların taksîmi için zarûrî olduğundan
mahmûddur [övülmüşdür]. Eğer ilm netîcesi medh edilmeyen bir ilm
olursa, mezmûm [zemmedilen] ilm olur. Sihr, tılsımât, şa’beze [hokkabazlı
k] ilmleri gibi ilmler, böyledir. Ulûm-i gayr-i dîniyyeden mübâh olan ilmler
ise, yalan bulunmayan ilmlerdir. Bunlar şi’r ve peygamberler târîhi ve
benzeri ilmlerdir.
– 38 –
ilmlerde bahs edilen bu farklılıklar, ilmlerin gâyeleri bakımındandır.
Yoksa ilm, aslında ilm olması bakımından zem ve inkâr edilmez. Çünki bir
şeyi bilmek, o şeyi bilmemekden evlâdır.
4– (fiifa-i muteellim) sâhibinin zikr ve beyân etdiğine göre, her bir
ilm yâ doğrudan maksaddır veyâhud doğrudan maksad değildir.
Bizzat [doğrudan] maksad olan ilm, ulûm-i hikemiyyedir. Bu da yâ
i’tikâd yâ da amel ile alâkalıdır. i’tikâd ile alâkalı olan ilm, hikmet-i nazariyyedir.
Amel ile alâkalı olan ilm ise, hikmet-i ameliyyedir.
(Hikmet-i nazariyye), a’lâ ve ednâ ve evsat olmak üzere üç kısma
ayrılır.
Birinci kısm, ilm-i ilâhî, ikinci kısm, ilm-i tabî’î, üçüncü kısm, ilm-i
rıyâdîdir. Nazar [düşünme, inceleme], yâ maddesiz olan şeylerle veyâ zihnde
ve hâricde maddî olan şeylerle alâkalıdır. Buna ilm-i tabî’î denir. Yâhud
nazar, sâdece zihnde maddelerden ayrılabilen şeylerle alâkalıdır. Buna
da ilm-i riyâdî denir. ilm-i riyâdî dört kısma ayrılır. Çünki, nazar-ı riyâdîde
ortak noktada birleşen bir takım parçaların takdîri, yâ mümkin olur
yâ mümkin olmaz. Bunlardan herbirisi de, yâ o şeyde yerleşmiş olur yâhud
da olmaz.
ilm-i riyâdînin bahs edilen dört kısmından birincisi, hendese, ikincisi,
hey’et, üçüncüsü, aded, dördüncüsü mûsîkî ilmleridir.
(Hikmet-i ameliyye) iki kısmdır. Birisi ilm-i siyâsî, diğeri ilm-i ahlâkdı
r. Çünki nazar, yâ insanın hâline mahsûs olur, yâ da olmaz. insanın
hâline mahsûs olmayan nazar, ilm-i siyâsîdir. Bu ilm yâ dünyâ ve âhıret
işlerinde herkesin ıslâhı ile alâkalıdır. Bu da ilm-i şerî’at ile alâkalıdır. Yâ
da insanların işlerinin yürütülmesi ve herkesin sözbirliğidir ki, bu da ahkâm-ı
siyâsiyyeden ve diğer bir ta’birle, ahkâm-ı sultâniyyeden ibâretdir.
Nazar, belli bir topluluğa mahsûs olur ise, buna (tedbir-i menzil)
denir.
Kendisi maksad olmayan ilm, diğer ilmlerde hatâdan korunmaya ve
doğruya ulaşmaya bir âletdir. Bu âlet ile yâ ma’nâlarda hatâdan korunmak
istenir, yâhud da lafz (söz) veyâ yazı bakımından ma’nânın idrâki elde
edilir. Birincisi, ilm-i mantıkdır. ikincisi, ilm-i edeb ile kendisinde delâlet-
i lisâniyye ile delâlet-i beyâniyyeden bahs olunan ilmdir. Delâlet-i lisâniyye
yâ delâlet-i ifrâdiyye ile delâlet-i terkîbiyyeye mahsûs olur. Veyâhud
ifrâd (kelime) ve terkîb (cümle) arasında müşterek olur. Delâlet-i ifrâdiyye
yâ kelimelerden bahs eder ise, ilm-i lügatdır. Yâhud da kelimelerin
sıgalarından bahs eder, bu da ilm-i sarfdır.
Delâlât-i terkîbiyye, yâ veznli söze mahsûsdur yâ da veznli söze
mahsûs değildir. Veznli söze âid olan ilm, eğer beytlerin sonlarına
mahsûs olursa, ilm-i kâfiye, eğer beytlerin sonlarına mahsûs olmazsa,
– 39 –
ilm-i arûz adı verilir.
Veznli [ölçülü] söze mahsûs olmayan ilm, ma’nânın aslını ifâde etme
husûsunda, yâ hatâdan korunmayı îcâb etdirir ki, bu (ilm-i nahv)dir.
Yâhud da asl ma’nânın ifâdesinde hatâdan korunmaya te’sîri olmaz ki,
bu da (ilm-i belagat)dır. Zikri geçen ifrâd (kelime) ve terkîb (cümle) arası
nda müşterek olan ilme, (ilm-i fesahat) denir. Sözün, hâlin îcâb etdirdiğ
i duruma tatbîkinde hatâdan korunmaya vâsıta olan ilme (ilm-i me’ani)
denir. Delâletin çeşidleriyle sözün açık ve kapalı olduğundan bahs eden
ilme (ilm-i beyan) denir. Fekat ilm-i fesâhat, kelimeler bir araya getirilirken,
güzellik bakımından hatâdan korunma maksadını da taşırsa, o zemân
buna (ilm-i bedi’) denir.
5– (Miftah-us-se’ade) sâhibinin zikr ve beyân etdiği taksîmdir:
fiöyle ki, eşyâ için dört mertebede ya’nî “kitâbet (yazmak)”, “ibâre (söz,
ifâde)”, “ezhân (zihnler)”, “a’yân (gözle görülen maddeler)”de mevcûd
olup, bu dört mertebeden hepsi birbirine vesîle olur. Çünki hat (yazı) lafzlara,
lafzlar, zihnlerdeki ma’nâya, zihndeki ma’nâlar da eşyâya delâlet eder.
Vücûd aynî ise [Varlık gözle görülür ise], aslî ve hakîkîdir. Zihndeki varlığı
n hakîkî veyâ mecâzî olduğunda ihtilâf olunmuş ise de, vücûd-i lafzî
ve vücûd-i zihnî kat’î olarak mecâzîdir. O hâlde kitâbet, elfâz ve ezhâna
[yazı, söz ve zihne] âid olan ilmler, âlet ilmleridir. Eşyâ [zihnin dışındaki
şeyler] ile alâkalı olan ilm, yâ amelî ve yâhud nazarîdir. Amelî olan ilm, kendisinin
elde edilmesi maksad olmayan başka bir ilmin elde edilmesi
maksad edilen ilmdir. Nazarî olan ilm ise, kendisinin elde edilmesi maksad
olunan ilmdir. ilmin amelî ve nazarî kısmlarından herbiri yâ şerî’atden
alınmışdır. Buna ilm-i şer’î denir. Veyâhud sâdece aklın muktezâsı bakı-
mındandır ki, buna da ilm-i hikemî denir.
Bu ta’rîşere göre, ilmler için asllar ve her aslın çeşidleri ve bu çeşidlerin
kolları vardır. Bütün ilmler, ister usûl, ister fürû’ olsun, mevzû’ları
ve ismleri bakımından pekçok nev’lere ayrılır. (Miftah-us-se’ade)
sâhibi, ilmleri geniş bir şeklde kısmlara ayırdıkdan sonra, ilmlerin usûl ve
fürû’unu, [asllarını ve kollarını] aşağıdaki şeklde sıralamışdır.
I– Ulum-i hattıyye [Hat ilmleri]:
1– ilm-i edevât-i hat,
2– ilm-i kavânîn-i kitâbet,
3– ilm-i tahsîn-i hurûf,
4– ilm-i keyfiyet-i tevellüd-i hutût an usûlihâ,
5– ilm-i tertîb-i hurûf-i teheccî,
6– ilm-i terkîb-i eşkâl-i besâit-i hurûf,
7– ilm-i imlâyı hatt-ı arabî,
– 40 –
8– ilm-i hatt-ı mushaf,
9– ilm-i hatt-i arûz.
II– Lafzlar ile alakalı ilmler:
10– ilm-i mehâric-i hurûf,
11– ilm-i lügat,
12– ilm-i vad’,
13– ilm-i iştikâk,
14– ilm-i tasrîf,
15– ilm-i nahv,
16– ilm-i me’ânî,
17– ilm-i beyân,
18– ilm-i bedi’,
19– ilm-i arûz,
20– ilm-i kavâfî,
21– ilm-i karz-i şi’r,
22– ilm-i mebâdi-i şi’r,
23– ilm-i inşâ,
24– ilm-i mebâdi-i inşâ ve edevâtihî,
25– ilm-i muhâdara,
26– ilm-i devâvîn,
27– ilm-i tevârîh,
(Ulum-i arabiyyenin kollarından sayılan ilmler)
28– ilm-i emsâl,
29– ilm-i vakâyı-i ümem ve rusûmihim,
30– ilm-i isti’malat-i elfâz,
31– ilm-i teressül,
32– ilm-i şurût ve sicillât,
33– ilm-i ehâcî ve uğlûtât,
34– ilm-i elgâz,
35– ilm-i mu’ammâ,
36– ilm-i tashîf,
37– ilm-i maklûb,
38– ilm-i cinâs,
39– ilm-i müsâmerât-i mülûk,
– 41 –
40– ilm-i hikâyât-i sâlihîn,
41– ilm-i ahbâr-i enbiyâ aleyhimüsselâm,
42– ilm-i megâzî ve siyer,
43– ilm-i târih-i hülefâ,
44– ilm-i tabakât-i kurrâ,
45– ilm-i tabakât-i müfessirîn,
46– ilm-i tabakât-i muhaddisîn,
47– ilm-i siyer-i sahâbeti,
48– ilm-i tabakât-i şâfi’iyye,
49– ilm-i tabakât-i hanefiyye,
50– ilm-i tabakât-i mâlikiyye,
51– ilm-i tabakât-i hanâbile,
52– ilm-i tabakât-i nuhât,
53– ilm-i tabakât-i etıbbâ.
III– Zihnde ma’kulatı saniyeden bahs eden ilmler:
54– ilm-i mantık,
55– ilm-i âdâb-i ders,
56– ilm-i nazar,
57– ilm-i cedel,
58– ilm-i hilâf.
IV– Maddeye aid ilmler:
59– ilm-i ilâhî,
60– ilm-i tabî’î,
61– Ulûm-i riyâdiyye,
Aksam-ı ulum-ı riyadıyye [Ulum-i riyadiyyenin kısmları]:
62– ilm-i aded,
63– ilm-i hendese,
64– ilm-i hey’et,
65– ilm-i mûsikî,
Furu’-i ilm-i ilahi [ilm-i ilahinin kolları]:
66– ilm-i ma’rifet-i nefs-i insâniyye,
67– ilm-i ma’rifet-i nefs-i melekiyye,
68– ilm-i ma’rifet-i me’âd,
– 42 –
69– ilm-i emârât-i nübüvvet,
70– ilm-i makâlât-i firak,
Furu’-i ilm-i tabi’i [ilm-i tabi’in kolları]:
71– ilm-i tıb,
72– ilm-i baytara,
73– ilm-i beyzera,
74– ilm-i nebât,
75– ilm-i hayevân,
76– ilm-i fellâha,
77– ilm-i me’âdin,
78– ilm-i cevâhir,
79– ilm-i kevni ve fesâd,
80– ilm-i kavs-i kuzah,
81– ilm-i firâset,
82– ilm-i ta’bîr-i rü’yâ,
83– ilm-i ahkâm-ı nücûm,
84– ilm-i sihr,
85– ilm-i tılsımât,
86– ilm-i simyâ,
87– ilm-i kimyâ,
Furu’-i ilm-i tıb [Tıb ilminin kolları]:
88– ilm-i teşrîh,
89– ilm-i kehhâle,
90– ilm-i etıme,
91– ilm-i saydele,
92– ilm-i tabh-i eşribe ve me’âcîn,
93– ilm-i kal-i âsâr min-es-siyâb,
94– ilm-i terkîb-i envâ-i midâd,
95– ilm-i cerrâha,
96– ilm-i fasd,
97– ilm-i hacâmat,
98– ilm-i mekâdîr ve evzân,
– 43 –
Furu’-i ilm-i firaset [ilm-i firasetin kolları]:
99– ilm-i şâmât ve hıylân,
100– ilm-i esârîr,
101– ilm-i ektâf,
102– ilm-i ıyâfet-i eser,
103– ilm-i kıyâfet-i beşer,
104– ilm-i ihtidâ bil-berârî ve akfâr,
105– ilm-i riyâfe,
106– ilm-i istinbât,
107– ilm-i nüzûl-i gays,
108– ilm-i ırâfe,
109– ilm-i ihtilâc,
Furu’-i ilm-i ahkam-ı nucum [Ahkam-ı nucum ilminin kolları]:
110– ilm-i ihtiyârât,
111– ilm-i reml,
112– ilm-i fâl,
113– ilm-i kur’a,
114– ilm-i tayere,
Furu’-i ilm-i sihr [Sihr ilminin kolları]:
115– ilm-i kehânet,
116– ilm-i neyrencât,
117– ilm-i havâs,
118– ilm-i rukâ,
119– ilm-i azâim,
120– ilm-i istihdâr,
121– ilm-i da’vet-i kevâkib,
122– ilm-i kalfetîrât,
123– ilm-i hafâ,
124– ilm-i hıyel-i sâsâniyye,
125– ilm-i keşf-i dek,
126– ilm-i şa’beze,
127– ilm-i taalluk-i kalb,
128– ilm-i istiâne bihâvâss-i edviye,
– 44 –
Furu’-i ilm-i hendese [ilm-i hendesenin kolları]:
129– ilm-i ukûd-i ebniye,
130– ilm-i münâzara,
131– ilm-i merâyâ’l-muhrika,
132– ilm-i merâkiz-i eskâl,
133– ilm-i cerr-i eskâl,
134– ilm-i mesâha,
135– ilm-i istinbât-i miyâh,
136– ilm-i âlât-i harbiyye,
137– ilm-i remy,
138– ilm-i ta’dîl,
139– ilm-i benkemât,
140– ilm-i milâha,
141– ilm-i sebâha,
142– ilm-i evzân ve mevâzîn,
143– ilm-i alât-i mebniyye âla zarûreti adem-i halâ,
Furu’-i ilm-i hey’et [ilm-i hey’etin kolları]:
144– ilm-i zîcât ve takvîm,
145– ilm-i hisâb-i nücûm,
146– ilm-i kitâbet-i takâvîm,
147– ilm-i keyfiyet-i irsâd,
148– ilm-i âlât-i rasadiyye,
149– ilm-i mevâkît,
150– ilm-i alât-i zıllıyye,
151– ilm-i ekr,
152– ilm-i ekr-i müteharrike,
153– ilm-i tasdîh-i küre,
154– ilm-i suver-i kevâkib,
155– ilm-i mekâdir-i uluviyât,
156– ilm-i menâzil-i kamer,
157– ilm-i coğrafyâ,
158– ilm-i mesâlik-i büldân,
159– ilm-i bürüd ve mesâfâtihâ,
– 45 –
160– ilm-i havâss-i ekâlîm,
161– ilm-i edvâr ve ekvâr,
162– ilm-i kurânât,
163– ilm-i melâhim,
164– ilm-i mevâsim,
165– ilm-i mevâkît-i salât,
166– ilm-i vad-i usturlâb,
167– ilm-i amel-i usturlâb,
168– ilm-i vad-ür-rub-i muceyyeb ve mukantarât,
169– ilm-i amelü rub-i dâire,
170– ilm-i âlât-i sâat,
Furu’-i ilm-i aded [ilm-i adedin kolları]:
171– ilm-i hisâb-i taht ve meyl,
172– ilm-i cebr ve mukâbele,
173– ilm-i hisâb-i hattâeyn,
174– ilm-i hisâb-i devr ve vesâyâ,
175– ilm-i hisâb-i derâhîm ve denânîr,
176– ilm-i hisâb-i ferâiz,
177– ilm-i hisâb-i hevâ,
178– ilm-i hisâb-i ukûd bil-esâbi’,
179– ilm-i a’dâd el-vefk,
180– ilm-i havâss-i a’dâd,
181– ilm-i teâbiyy-i adediyye,
Furu’-i ilm-i musiki [ilm-i musikinin kolları]:
182– ilm-i âlât-i acîbe,
183– ilm-i raks,
184– ilm-i gabh.
V– ilm-i hikemiyye-i ameliyye:
185– ilm-i ahlâk,
186– ilm-i tedbîr-i menzîl,
187– ilm-i siyâset,
Furu’-i hikmet-i ameliyye [ilm-i hikmet-i ameliyyenin kolları]:
188– ilm-i âdâb-i mülûk,
– 46 –
189– ilm-i âdâb-i vezâre,
190– ilm-i ihtisâb,
191– ilm-i kavd-i asâkîr ve cüyûş,
(ilm-i şer’iyye):
192– ilm-i kırâet,
193– ilm-i tefsîr-i Kur’ân,
194– ilm-i rivâyet-i hadîs,
195– ilm-i dirâyet-i hadîs,
196– ilm-i usûl-i din el müsemâbil-kelâm,
197– ilm-i usûl-i fıkh,
198– ilm-i fıkh,
Furu’-i ilm-i kıra’et [ilm-i kıraetin kolları]:
199– ilm-i şevâz,
200– ilm-i mehâric-i hurûf,
201– ilm-i mehâric-i elfâz,
202– ilm-i vukûf,
203– ilm-i ılel-i Kur’ân,
204– ilm-i resm-i kitâbet-i Kur’ân,
205– ilm-i âdâb-i kitâbet-i mushaf,
Furu’-i ilm-i hadis [ilm-i hadisin kolları]:
206– ilm-i şerh-i hadîs,
207– ilm-i esbâb-ı vurûd-i hadîs ve ezminetihî,
208– ilm-i nâsih-i hadîs ve mensûhıhî,
209– ilm-i te’vîlü akvâl-i nebî aleyhissalâtü vesselâm,
210– ilm-i rumuz-i hadîs ve işârâtihî,
211– ilm-i garâib-i lügat-i hadîs,
212– ilm-i def-i ta’n an-i hadîs,
213– ilm-i telfîk-i ehâdîs,
214– ilm-i ahvâl-i ruvât-i ehâdîs,
215– ilm-i tıbb-ı nebî aleyhissalâtü vesselâm,
Furu’-i ilm-i tefsir-i şerif [ilm-i tefsir-i-şerifin kolları]:
216– ilm-i mekkî ve medenî,
217– ilm-i hadarî ve seferî,
– 47 –
218– ilm-i nehârî ve leylî,
219– ilm-i sayfî ve şitâî,
220– ilm-i firâşî ve nevmî,
221– ilm-i aradî ve semâî,
222– ilm-i evvel-i mâ neze ve âhirî mâ nezel,
223– ilm-i sebeb-i nüzûl,
224– ilm-i mâ nezel alâ lisânî ba’d-ı sahâbe radıyallahü anhüm,
225– ilm-i mâ tekerrere nüzûlühû,
226– ilm-i mâ teahhara hukmühû an nuzûlihî ve mâteahhara nüzûlühû
an hukmihî,
227– ilm-i mâ nezel müferrekan ve mâ nezel cem’an,
228– ilm-i mâ nezel müşîan ve mâ nezel müfreden,
229– ilm-i mâ ünzele minhû alâ ba’d-ı enbiyâ ve mâ lem yünzel,
230– ilm-i keyfiyeti inzâl-i Kur’ân,
231– ilm-i esmâ-i Kur’ân ve esmâi suverihî,
232– ilm-i cemihî ve tertîbihî,
233– ilm-i aded-i suverihî ve âyâtihî ve kelimâtihî ve hurûfihî,
234– ilm-i huffâzıhî ve ruvâtihî,
235– ilm-i âlî ve nâzil min esânîdihî,
236– ilm-i mütevâtir ve meşhûr,
237– ilm-i beyân-i mevsûl lafzân ve mevsûl ma’nen,
238– ilm-i imâle ve feth,
239– ilm-i idgâm ve izhâr ve ihfâ ve iklâb,
240– ilm-i med ve kasr,
241– ilm-i tahfîf-i hemze,
242– ilm-i keyfiyet-i tahmîl-i Kur’ân,
243– ilm-i âdâb-ı tilâvetihi ve tâlîhi,
244– ilm-i cevâz-i iktibâs,
245– ilm-i mâ vakaa fîhi bi gayr-i lügat-i hicâz,
246– ilm-i mâ vakaa fîhi min gayr-i lügat-i arab,
247– ilm-i garîb-i Kur’ân,
248– ilm-i vücûh ve nazâir,
249– ilm-i meânî-i edevâtilletî yahtâcü ileyh-el-müfessîr,
– 48 –
250– ilm-i muhkem ve müteşâbih,
251– ilm-i mukaddem-i Kur’ân ve muahhirihî,
252– ilm-i âmm-i Kur’ân ve hâssıhî,
253– ilm-i nâsih-i Kur’ân ve mensûhıhî,
254– ilm-i müşkül-i Kur’ân,
255– ilm-i mutlak-i Kur’ân ve mukayyedihî,
256– ilm-i mantûk-ı Kur’ân ve mefhûmihî,
257– ilm-i vücûh-i muhâtabâtihî,
258– ilm-i hakîkat-i elfâz-i Kur’ân ve mecâzihâ,
259– ilm-i teşbîh-i Kur’ân ve istiârâtihî,
260– ilm-i kinayât-i Kur’ân ve ta’rîdâtihî,
261– ilm-i hasr ve ihtisâs,
262– ilm-i îcâz ve ıtnâb,
263– ilm-i haber ve inşâ,
264– ilm-i bedâi-i Kur’ân,
265– ilm-i fevâsil-i ây,
266– ilm-i havâtim-i suver,
267– ilm-i münâsebet-i âyât ves suver,
268– ilm-i âyât-i müteşâbihât,
269– ilm-i i’câz-i Kur’ân,
270– ilm-i ulûm-i müstenbata min-el-Kur’ân,
271– ilm-i aksâm-i Kur’ân,
272– ilm-i cedel-i Kur’ân,
273– ilm-i mâ vakaa fi’l-Kur’ân min-el-esmâ ve künâ ve elkâb,
274– ilm-i mübhemât-i Kur’ân,
275– ilm-i fadâil-i Kur’ân,
276– ilm-i efdâl-i Kur’ân ve fâdılihi,
277– ilm-i müfredât-i Kur’ân,
278– ilm-i havâss-i Kur’ân,
279– ilm-i mersûm-i hattı ve âdâb-ı kitâbetihî,
280– ilm-i tefsîrihî ve te’vîlihî ve beyâni şerefihî,
281– ilm-i şurût-i müfessir ve âdâbihî,
282– ilm-i garâib-i tefsîr,
– 49 –
283– ilm-i tabakât-i müfessirîn,
284– ilm-i havâss-i hurûf,
285– ilm-i havâss-i rûhâniyyeti minel-evfâk,
286– ilm-i tasrîf bi’l-hurûf ve esmâ,
287– ilm-i hurûf-i nûrâniyye ve zulmâniyye,
288– ilm-i tasrîf bil-ism-i a’zam,
289– ilm-i kesr ve bast,
290– ilm-i zâyirce,
291– ilm-i cefr ve câmia,
292– ilm-i def-i matâ in-i Kur’ân,
Furu’-i ilm-i hadis [ilm-i hadisin kolları]:
293– ilm-i mevâiz,
294– ilm-i ediyye,
295– ilm-i âsâr,
296– ilm-i zühd ve vera’,
297– ilm-i salât-i hâcât,
298– ilm-i megâzî,
Furu’-i ilm-i usulu fıkh [Usul-u fıkh ilminin kolları]:
299– ilm-i nazar,
300– ilm-i münâzara,
301– ilm-i cedel,
Furu’-i ilm-i fıkh [Fıkh ilminin kolları]:
302– ilm-i ferâiz,
303– ilm-i şurût ve sicillât,
304– ilm-i kazâ,
305– ilm-i hükm-i teşrî’,
306– ilm-i fetâvâ.