Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Hz. Mevlana ve Namaz

    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Hz. Mevlana ve Namaz Empty Hz. Mevlana ve Namaz

    Mesaj tarafından Admin Salı Ara. 14, 2010 1:21 am

    Hz. Mevlana ve Namaz

    Namaz vakti gelip kıbleye döndükleri zaman mübarek çehreleri renkten renge girerdi. Nitekim Hazreti Ali (r.a.) Efendimiz hakkında şöyle anlatılmıştır:
    Hazreti Ali (r.a.) namaz vakti gelince yüzünün rengi değişir, vücuduna titreme gelirdi. Kendisine;
    - “Ya Emir’el Mü’minin, size ne oluyor?” diye sorulduğunda şöyle buyurdular:
    - “Cenabı Hak, göklere, yere ve dağlara arzettiği emanet vakti geldi. Onlar o emaneti yerine getiremeyecekleri korkusuyla onu yüklenmekten çekindiler de onu insan yüklendi.[22] Yüklendiğim bu vazifeyi yerine getirip getiremeyeceğimi bilemiyorum.”
    Hazreti Pir Efendimiz, namazda tam bir huşu’ ile kendilerinden geçerler, Hak sıfatına ulaşırlardı. Namazdan maksat da Hak ile alaka kurmaktır. Şöyle buyururlardı: “Namaz Allah ile yakınlık kurmaktır. Bu yakınlığın nasıl olduğunu zâhir ehli bilmez.”
    Resulu Ekrem (s.a.s.) buyurmuşlardır: “Namaz ancak kalp huzuru ile olur.”
    Hazreti Pir Efendimizden defalarca görülmüştür ki, yatsı namazına kalkıp tekbir alırlar, tâ sabaha kadar iki rekat namazda müstağrak kalırlardı. Rükû’ ve secdelerde bir gün ve bir gece boyunca müstağrak oldukları da görülmüştür. Nitekim buyururlar:

    “Akşam namazı herkes lambayı yakıp, yemek sofrası kurunca ben yarin hayalini gözümün önüne getirir, kederlere düşüp figan etmeye koyulurum.
    Göz yaşlarımla abdest aldığım için namazım böyle ateşli oluyor. Ezan sesi kalbimin mescidine öyle yakıcı gelir ki, onun tesiriyle o gönül mescidinin kapısı aşıkça yanar.
    Kıblemin yüzü ne tarafta kalmış ki, benim namazım böyle kazaya kalıyor? Evet kazadan dolayı daima bana sana bir imtihan geliyor.
    Acaba Allah aşkı sarhoşlarının namazı doğru mudur sen söyle! O ne zamanı, ne mekânı bilir. Acaba kıldığım bu ikinci rekât midir, yoksa dördüncü müdür? Acaba ben hangi sureyi okudum diye şaşkındır. Çünkü diline hakim değil ki..
    Evet, ilâhî dergâha nasıl varayım? O büyük kapıyı nasıl çalayım, nasıl çağırayım? Ben de ne güç kaldı, ne de dil..
    Yarabbi, bana eman ver! Zira gönlümü de, ihtiyarımı da sen aldın.
    Namaz kılarken acaba rükû’ tamam oldu muydu, yoksa imamlık yapan filan mıydı? Bunların hiç birinden vallahi haberim olmaz.”

    Bir kış mevsimiydi. Oturdukları medresede gecenin başlangıcında secdeye kapanmış, mübarek gözlerinden pek çok göz yaşı akmıştı. Havanın soğukluğundan, mübarek yüzü buz tutmuş, derisi döşeme tahtasına yapışmıştı. Gündüz olunca yakınları sıcak su hazırlayıp yüzüne dökerek erittiler.
    Buraya kadar anlatılanlar zâhiri namazlarıydı. Bâtın namazlarının sırlarına kim vâkıf olabilir? Zira şöyle buyururlar:

    Mihrabı dost cemali olan kimse için;
    Yüz türlü namaz, rükû’ ve secde vardır.”

      Forum Saati C.tesi Eyl. 21, 2024 11:53 am