Seyfeddin-i Fârûkî Hazretleri
Seyfeddîn-i fârûkî hazretleri, Silsile-i aliyyenin 25.sidir. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin torunu ve Urvetü'l-Vüskâ Muhammed Masûm-i Fârûkî hazretlerinin beşinci oğludur. Doğum zamanında bir melek; "Doğduğu gün, öleceği gün ve dirileceği günde ona selam olsun." meâlindeki Meryem sûresinin 15. âyet-i kerîmeyi okuyarak müjde vermişti. Küçük yaşından îtibâren ilme yöneldi. Amcası Muhammed Saîd'den aklî ve naklî ilimleri tahsîl edip kısa zamanda âlim oldu. Zamanının bir tanesi ve marifet deryası olan babası Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî'nin teveccüh ve sohbetleriyle, ilerleyip, kısa zamanda birçok kerâmetlere kavuşup âlimlerin baş tacı oldu.
Kemale erdikten sonra babasının emriyle Âlemgîr Han ile görüşmek üzere Delhi'ye gitti.
Delhi'ye vardığı zaman, şehrin kapısında iki azgın fil ve bunları zabt etmeye çalışan iki heybetli pehlivanın resimlerinin asılı olduğunu gördü. Sultâna o resimleri indirtip yok edinceye kadar şehre girmeyeceğini bildirdi. Sultan resimleri indirtince şehre girdi. Sultan Âlemgîr Han, kendi isteğiyle ona talebe oldu. Sohbetleriyle şereflendi. Yaşı ilerlemiş olmasına rağmen Kur'ân-ı kerîm okumayı öğrenip ezberledi. Sohbetlerinin bereketiyle Hindistan'da yayılmış birçok bid'at ve sapıklık, Sultan Âlemgîr Han tarafından ferman çıkartılarak ortadan kaldırıldı ve unutulmuş sünnetleri ortaya çıkarıldı. Diğer vezirler, vâliler ve devlet adamları da sohbetleriyle şereflenip hidâyete kavuştular.
Himmet ve bereketiyle, Hindistan'ın her tarafında İslâmiyet yayılıp müslümanlar kuvvetlendi. Bid'at sâhipleri ve kâfirler perişân oldu.
Delhi'de, sohbet meclisleri çok bereketli ve kalabalık olurdu. Kâfirler ve fâsıklar da onun sohbetine gelip, yüksek huzuruyla şereflenince, hidayete kavuşup eski günahlarına tövbe edip, istiğfar ederek geri dönerlerdi. Sohbetinin bereketiyle, binlerce kişi hidayete kavuşup, yüksek derecelere ulaşmıştı. Dergâhına her gün binlerce kişi gelir feyz alırdı.
Seyfeddîn-i fârûkî hazretleri, Silsile-i aliyyenin 25.sidir. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin torunu ve Urvetü'l-Vüskâ Muhammed Masûm-i Fârûkî hazretlerinin beşinci oğludur. Doğum zamanında bir melek; "Doğduğu gün, öleceği gün ve dirileceği günde ona selam olsun." meâlindeki Meryem sûresinin 15. âyet-i kerîmeyi okuyarak müjde vermişti. Küçük yaşından îtibâren ilme yöneldi. Amcası Muhammed Saîd'den aklî ve naklî ilimleri tahsîl edip kısa zamanda âlim oldu. Zamanının bir tanesi ve marifet deryası olan babası Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî'nin teveccüh ve sohbetleriyle, ilerleyip, kısa zamanda birçok kerâmetlere kavuşup âlimlerin baş tacı oldu.
Kemale erdikten sonra babasının emriyle Âlemgîr Han ile görüşmek üzere Delhi'ye gitti.
Delhi'ye vardığı zaman, şehrin kapısında iki azgın fil ve bunları zabt etmeye çalışan iki heybetli pehlivanın resimlerinin asılı olduğunu gördü. Sultâna o resimleri indirtip yok edinceye kadar şehre girmeyeceğini bildirdi. Sultan resimleri indirtince şehre girdi. Sultan Âlemgîr Han, kendi isteğiyle ona talebe oldu. Sohbetleriyle şereflendi. Yaşı ilerlemiş olmasına rağmen Kur'ân-ı kerîm okumayı öğrenip ezberledi. Sohbetlerinin bereketiyle Hindistan'da yayılmış birçok bid'at ve sapıklık, Sultan Âlemgîr Han tarafından ferman çıkartılarak ortadan kaldırıldı ve unutulmuş sünnetleri ortaya çıkarıldı. Diğer vezirler, vâliler ve devlet adamları da sohbetleriyle şereflenip hidâyete kavuştular.
Himmet ve bereketiyle, Hindistan'ın her tarafında İslâmiyet yayılıp müslümanlar kuvvetlendi. Bid'at sâhipleri ve kâfirler perişân oldu.
Delhi'de, sohbet meclisleri çok bereketli ve kalabalık olurdu. Kâfirler ve fâsıklar da onun sohbetine gelip, yüksek huzuruyla şereflenince, hidayete kavuşup eski günahlarına tövbe edip, istiğfar ederek geri dönerlerdi. Sohbetinin bereketiyle, binlerce kişi hidayete kavuşup, yüksek derecelere ulaşmıştı. Dergâhına her gün binlerce kişi gelir feyz alırdı.