Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Fetih Suresi (Türkçe okunuşu Anlamı ve Derin Bilgiler)

    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Fetih Suresi (Türkçe okunuşu Anlamı ve Derin Bilgiler) Empty Fetih Suresi (Türkçe okunuşu Anlamı ve Derin Bilgiler)

    Mesaj tarafından Admin Çarş. Haz. 23, 2010 4:21 pm

    Bismi'llâhi'r-Rahmân'ir-Rahîm


    (1) İnna fetahna leke fethan mübiynen (2) liyağfire lekellahü ma tekaddeme min
    zenbike ve ma teahhare ve yütimme nığmetehu aleyke ve yehdiyeke sıraten
    müstekıymen (3) ve yensurekellahü nasren aziyza (4) hüvelleziy enzeles
    sekiynete fiy kulubil mü'miniyne liyezdadû iymanen meğa iymanihim ve lillâhi
    cünudüs semavati vel'ard ve kânallahü aliymen hakiyma (5) liyüdhılel mü'miniyne
    velmü'minati cennatin tecriy min tahtihel'enharü halidiyne fiyha ve yükeffire
    anhüm seyyiatihim ve kane zalike ındallahi fevzen azıyma (6) ve yüğazzibel
    münafikıyne velmünafikati velmüşrikiyne velmüşrikatiz zanniyne billâhi
    zannessev aleyhim dairetüssev ve ğadıballahü aleyhim ve leğanehüm ve eğadde
    lehüm cehennem ve saet masıyra (7) ve lillâhi cünudüs semavati vel’ard ve
    kanallahü aziyzen hakiyma (8) inna erselnake şahiden ve mübeşşiren ve neziyra
    (9) litü’minu billâhi ve resulihi ve tüğazziruhü ve tüvekkıruh ve tüsebbihuhü
    bükreten ve asıyla (10) innelleziyne yübayiğuneke innema yübayiğunallah,
    yedullahi fevka eydiyhim, femen nekese feinnema yenküsü alâ nefsih ve men evfa
    bima ahede ğaleyhullahe feseyü’tiyhi ecren azıyma (11) seyekulü lekel
    muhallefune minel’ağrabi şeğeletna emvalüna ve ehluna festağfir lena, yekulune
    bielsinetihim ma leyse fiy kulubihim kul femen yemlikü leküm minallahi şey’en
    in erade biküm darren ev erade biküm nef’a bel kanallahü bima tağmelune habiyra
    (12) bel zanentüm en len yenkaliber rasulü velmü’minune ila ehliyhim ebeden ve
    züyyine zalike fiy kulubiküm ve zanen tüm zannessev ve küntüm kavmen bûra (13)
    ve men lem yü’min billâhi ve rasûlihi feinna a’tedna zilkâfiriyne saiyra (14)
    ve lillâhi mülküs semavati vel’ard yağfirü limen yeşaü ve yüğazzibü men yeşa ve
    kanallahü ğafurur rahıyma (15) seyekülül muhallefune izentalaktüm ilâ meğanime
    lite’huzuha zeruna nettibığküm yüriydune en yübeddilu kelamallah kul len
    tettebiğuna kezaliküm kalellahu min kabl feseyekulune bel tahsüdunena bel kanu
    lâ yefkahune illâ kaliyla (16) kul lilmuhallefiyne minel’ağrabi setüdavne ilâ
    kavmin uliy be’sin şediydin tükatilunehüm ev yüslimun fein tütıyğu
    yü’tikümullahü ecren hasena ve in teteellev kema tevelleytüm min kablü
    yüğazzibküm azaben eliyma (17) leyse alel’ağma harecün ve lâ alel’areci harecün
    ve lâ alelmeriydı harec ve men yütığıllâhe ve rasulehu yüdhılhü cennatin tecriy
    min tahtihel’enhar ve men yetevelle yüazzibhü azaben eliyma (18) lekad
    radıyallahü anilmü’miniyne iz yübayiğuneke tahteşşecereti feğalime ma fiy
    kulubihim feenzelessekiynete aleyhim ve esabehüm fethan kariyben (19) ve
    meğanime kesiyreten ye’huzuneha ve kânallahü aziyzen hakiyma (20)
    veadekümullahü meğanime kesiyreten te’huzuneha feaccele leküm hazihî ve keffe
    eydiyennasi anküm ve litekune ayeten lilmü’miniyne ve yehdiyeküm sıratan
    müstekıymen (21) ve uhra lem takdiru aleyha kad ehatallahü biha ve kanallahü
    alâ külli şey’in kadiyr (22) ve lev katelekümülleziyne keferu levellevül edbare
    sümme lâ yecidune veliyyen ve lâ nasıyra (23) sünnetallahilletiy kad halet min
    kabl ve len tecide lisünnetillâhi tebdiyla (24) ve hüvelleziy keffe eydiyehüm
    anküm ve eydiyeküm anhüm bibatni mekkete min bağdi en azfereküm aleyhim ve
    kanallahü bima tağmelune basıyra (25) hümülleziyne keferu ve sadduküm
    anilmescidil harami velhedye mağkufen en yeblüğa mahıllehu velevlâ ricalün
    mü’minune ve nisaün mü’minatün lem tağlemuhüm en tetauhüm fetüsıybeküm minhüm
    meğarretün biğayri ılm, liyüdhılellahü fiy rahmetihî men yeşa lev tezeyyelu
    leazzebnelleziyne keferu minhüm azaben eliyma (26) iz ceğalelleziyne keferu fiy
    kulubihimül hamiyyete hamiyyetel cahiliyyeti feenzelellahü sakiynetehu alâ
    rasulihî ve alelmü’miniyne ve elzemehüm kelimetet takva ve kanû ehakka biha ve
    ehleha ve kanallahü bikülli şey’in aliyma (27) lekad sadekallahü rasulehür
    rü’ya bilhakk letedhulün nelmescidel harame inşaallahü aminiyne muhallikıyne
    rüuseküm ve mukassıriyne lâ tehâfun, fealime ma lem tağlemu feceale min duni
    zalike fethan kariyba (28) hüvelleziy ersele rasulehu bilhüda ve diynil hakkı
    liyuzhirehu aleddiyni küllihi ve kefa billahi şehiyda (29) muhammedün
    rasulullahi velleziyne meahu eşiddaü alelküffari rühamaü beynehüm terahüm
    rükkean süccedaen yebteğune fadlen minellahi ve rıdvan siymahüm fiy vücuhihim
    min eserissücud zalike meselühüm fiyttevrat ve meselühüm fiyl’inciyl kezerın
    ahrece şat’ehu feazerehu festağleza festeva alâ sukıhî yucibüzzürrağa liyeğıyza
    bihimülküffar veadallahülleziyne amenu ve amilussalihati minhüm mağfireten ve
    ecren azıyma

    Anlamı:

    1. Sana öyle bir fetih verdik ki, bu kesin ve apaçık fethe eriştir!..

    2. Ki böylece Allâh senin geçmiş ve gelecek tüm zenbini bağışlar; ve sana olan
    nimetini tamamlar; ve seni gerçek yola erdirir;

    3. ve sana öyle bir zafer verir ki hiç kimse karşı koyamaz!..

    4. İmanlarının kat kat artması için mü’minlerin şuûrunda güven duygusunu
    oluşturan O’dur. Göklerdeki ve yerdeki ordular Allâh hükmünü yerine getirmek
    için görevlendirilmiştir. Allâh Alîmdir, hakîmdir.

    5. İman eden erkek ve kadınları altında ırmaklar akan cennetlere ebediyyen
    kalmak üzere sokar ve onların kusurlarını örter. İşte bu Allâh’tan en büyük
    bağıştır.

    6. Bir de Allâh’a karşı kötü ZANda bulunan ikiyüzlüler ile ŞİRK koşanları
    hakkettikleri azaba erdirir. Zanları kendi başlarında patlasın!.. Allâh’ın
    gazabı ve lâneti onlarda açığa çıkar ve cehennem onlar için hazırlanmıştır. Ne
    berbat dönüş yeridir!..

    7. Göklerdeki ve yerdeki ordular Allâh hükmünü yerine getirmek için
    görevlendirilmiştir. Allâh Azîz ve Hakîm’dir.

    8. Biz seni, şehadet edici, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik!

    9. Hakkıyla Allâh’a ve Resûlüne iman edin, yardımcı olun, saygı gösterin ve
    O’nu sabah akşam tesbih edin.

    10. Gerçektir ki sana biat edenler Allâh’a biat etmişlerdir ve Allâh’ın eli
    onların eli üzerindedir. Verdiği sözden dönen bununla kendine zarar vermiş
    olur. Sözüne sadık kalana ise Allâh’tan büyük ecir vardır.

    11.Bedevilerden (savaştan) geri kalanlar, "bizi mallarımız ve çoluk
    çocuğumuz geri bıraktırdı; Allâh’tan bağışlanmamızı dile" diyecekler.
    İçlerinde olmayanı dilleriyle söylüyorlar. De ki, -Allâh size bir zarar ya da
    bir fayda dilerse kimin onu geri çevirmeğe gücü yeter?.. Kaldı ki Allâh
    yaptıklarınızdan haberdardır’.

    12. Belki siz, Rasûlün ve iman edenlerin ailelerine geri dönmiyeceklerini
    zannettiniz. Bu zan size hoş geldi de kabullendiniz; ve halâke liyâkat
    kazandınız.

    13. Kim hakkıyla Allâh’a ve Resûlüne iman etmezse bilsin ki biz gerçeği
    örtenlere alevli ateşi hazırlamışızdır.

    14. Göklerin ve yerin varlığı Allâh’ındır. Dilediğini bağışlar ve dilediğine
    azab verir. Allâh, Gafûr’dur, Rahîm’dir.

    15. Bu geride kalanlar, ganimetleri almak için gittiğinizde, -bırakın biz de
    sizinle gelelim’, derler. Onlar, Allâh hükmünü deiştirmek isterler. De ki, -Siz
    bizimle gelemezsiniz, Allâh böyle hükmetti’. Size, "bizi
    çekemiyorsunuz" derler. Hayır, onlar anlayışları kıt insanlar!..

    16. Geri kalan o bedevîlere de ki, -siz son derece güçlü, cengaver bir kavimle
    savaşa davet olunacaksınız. Onlarla İslâmı kabul edesiye vuruşacaksınız. İtaat
    ederseniz, Allâh size büyük ecir verir. Ama daha önce yüzçevirdiğiniz gibi gene
    döneklik yaparsanız, sizi acıklı bir azaba uğratacak.’

    17. Gözleri görmeyene, topala ve hasta olana mes’uliyet yoktur. Kim Allâh’a ve
    Resûlüne itaat ederse, O’nu altında ırmaklar akan cennete sokar. Kim de
    yüzçevirirse, can yakıcı azaba sokar.

    18. Mü’minler ağaç altında sana biat ettiklerinde Allâh hoşnud oldu!..
    Gönüllerinde olanı bildi de onlara huzur ve itminan verdi. Onları pek yakın bir
    fetih ve zafer ile mükafaâta mazhar kıldı.

    19. Onları, alacakları bir çok ganimetlere nâil etti. Allâh, Azîz ve
    Hakîm’dir!..

    20. Allâh size ele geçireceğiniz bol bol ganimetler vâadetmiştir. Bunu da size
    pek çabuk nasibetti. İnsanların elini üzerinizden çekti!.. Ki bu size bir
    işaret olsun!.. Ve sizi gerçek yola eriştirsin!..

    21. Daha başka şeyler de vâad etti ki, onlara henüz gücünüz yetmez. Allâh
    onları kuşattı. Allâh her şeye gücü yetendir.

    22.Gerçeği örtenler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçacaklardı. Sonra
    hiç bir yardımcı ve koruyucu da bulamazlardı!..

    23. Allâh’ın sistemi önceden beri hep böyledir. Allâh sisteminden aslâ
    değişiklik olmaz.

    24. Sizi, onlara galip getirdikten sonra, Mekke’nin göbeğinde onların elini
    sizden, sizin elinizi de onlardan çeken O’dur!. Allâh bütün yaptıklarınızı
    görür.

    25. Gerçeği örtenler, sizi Mescîd-i Harâm’dan alakoyanlar, hediye kurbanınızın
    yerine ulaşmasını engelleyenler onlardı. Şayed, aralarındaki henüz
    tanımadığınız inanmış kadın ve erkekleri ezmeniz ihtimali olmasaydı, -ki bu
    takdirde çok üzülürdünüz- Allâh savaşı önlemezdi. Dilediklerini rahmetine
    kavuşturmak içindi bu!.. Onlar birbirinden ayrılabilir olsaydı, gerçeği
    örtenleri yakıcı bir azaba atardık.

    26. Gerçeği örtenlerin şuûrlarına yerleşmiş olan gayretkeşlik ve cahiliye
    asabiyetiydi!.. Allâh, Resûlüne ve mü’minlerin kalplerine sekîne indindirdi;
    onları takvâ sözü üzere sabit kıldı. Onlar bu söze lâyık kimselerdi. Allâh her
    şeyi, o şeyin zâtı olarak bilir!..

    27. Andolsun ki, Allâh peygamberinin rüyasının gerçek olduğunu tasdik eder.
    Dilerse Allâh, kesinlikle kiminiz başı traşlı, kiminiz de saçları kırkılmış bir
    halde kimseden çekinmeden, tam emniyet içinde, Mescîd-i Harâm’a girersiniz.
    Allâh, sizin bilmediğinizi biliyordu. Onun için size yakın zamanda yeni bir
    zafer müyesser etmiştir.

    28. O Allâh, Rasûlünü irsâl eylemiştir ki hidâyet ile, Hak din bütün dinlere
    ağır basarak insanlara gerçeği göstersin. Şahid olarak Allâh yeter!..

    29. Muhammed, Allâh Rasûlüdür!.. Onunla beraber bulunanlar, gerçeği örtenlere
    karşı sert, birbirlerine karşı merhametlidirler. Onları rükû ve secde halinde
    görürsün; Allâh’ın fazlını ve hoşnudluğunu isterler. Onları yüzlerindeki secde
    izinden tanırsın. Tevrat’ta ve İncil’de onların vasıfları şudur:

    Filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış gövdesiyle dikilmiştir:
    ekincilerin hoşuna gider. Allâh bunların sayısını arttırmakla, gerçeği
    örtenleri çatlatır. Allâh, iman edip yararlı çalışmalarda bulunanlara bağışlama
    ve büyük ecir vaad etmiştir.

    Bilgi:

    FETİH Sûresi, zâhir anlamı itibariyle Hudeybiye anlaşması ve Mekke’nin fethi
    ile alâkalı bir çok hususu açıklar. Ancak ne var ki, aslâ bu kadarıyla da
    değildir kapsamındaki anlamlar.

    Bu sûrenin derinliklerinde öyle önemli bâtınî yâni iç anlamlar söz konusudur
    ki, bunları ancak ehli kişiler bilir.

    Biz bir iş’arî tefsir hazırlamadığımız için burada bu derinliğe girmeyeceğiz.
    Ancak, ilk üç âyetin batınî anlamından da sözetmeden geçmemiz mümkün
    değildir!.. Zirâ, bu üç âyet tasavvuftaki çok önemli bir hususa işaret
    etmektedir.

    İsterseniz önce bu üç âyeti tekrar okuyalım:

    "Sana öyle bir FETİH verdik ki, bu kesin ve apaçık FETHE eriştir!.. Ki
    böylece Allâh senin geçmiş ve gelecek tüm zenbini bağışlar; ve sana olan
    nimetini tamamlar; ve seni gerçek yola erdirir; ve sana öyle bir zafer verir
    ki, hiç kimse karşı koyamaz!..’

    Nakletmiş olduğumuz bu üç âyet-i kerîmenin zahir yâni ilk anda anlaşılan manâsı
    bütün tefsir ve meâllerde mevcût olduğu için burada bunun üzerinde
    durmayacağım. Allâh-ü Teâlâ’nın bize ihsan buyurduğu açıklık ve irfan
    nisbetinde buradan anladığımız manânın açıklıyabileceğimiz kadarına gelince.

    FETH, kapalı olan bir şeyin açılması, ya da kişinin elde edemediği bir şeyi
    elde etmesi anlamlarına gelir. Bu anlamlarladır ki, dünya hayatı içinde bir
    kişinin elde edebileceği en büyük FETH, âhıret âleminden bir bölüm olan berzah
    âleminin FETH’idir. Ki bu FETH’de ancak "yaşarken ölmek" suretiyle
    gerçekleşir!..

    FETH iki türlüdür.

    Zâhir FETH.
    Bâtın FETH.

    Bâtın FETH dahi iki türlüdür.

    a) FETH.
    b) FETH-İ MÜBİN

    FETH esas itibariyle yedi derecedir. Bu yedi derecenin birinci dereceden
    olanının gerçekleşmesiyle birlikte kişi FETH sahibi olmuş olur.

    FETH kesinlikle kişinin çalışmasına bağlı, yâni çalışmakla elde edilir bir şey
    değildir.

    FETH nedir?..

    Kişinin içinde bulunduğumuz şu boyutta, bu bedenle yaşarken; bir anda, beden
    bağımlılığından kurtularak, sanki ölmüş gibi, tamamiyle ruh beden yaşamına
    geçmesi ve ruhtaki özellikleriyle yaşamını bu dünyada sürdürmesi
    halidir."Ölmeden evvel ölmek" denilen hâlin hakkel yakîn
    yaşanmasıdır. Bize öğretilene göre, böyle kişilerin yeryüzünde sayıları kırkı
    bile bulmazmış, nuranî FETH sahipleri olarak.

    Evet, FETH bu yönüyle de ikiye ayrılır:

    1. FETH-i zulmanî
    2. FETH-i nuranî

    FETH-i zulmanî, müslim ya da gayrı müslim tüm insanlarda meydana gelebilir.
    Özellikle, hindularda, Budist felsefe mensuplarında görülen ve FETH eseri olan
    bazı haller hep bu FETH-i zulmanî neticesidir ki, din terminolojisinde bu
    hallere "istidraç" adı verilir.

    FETH-i zulmanî’nin iki büyük işareti vardır. Birincisi bu tür FETH kendisinde
    meydana gelmiş kişi Hazreti Rasûlullah aleyhisselâm'ı kabul etmez. İkincisi de,
    birimsellikten, yâni kendini bir birim olarak görmek perdesinden
    kurtulamamıştır!..

    FETH-i zulmanî sahipleri, kişinin tüm geçmişini bilebildiği gibi, aynı anda
    birkaç yerde bulunabilme, kâbir ahvalini anlatabilme, CİNlerle rahatlıkla
    iletişim kurabilme ve daha başka bazı akıl almaz davranışlar ortaya koyabilme
    özelliklerine sahiptirler.

    FETH-i nuranîde dahi benzer özellikler meydana gelir!.. Ancak bir farkla ki, bu
    zevât kısa sürede bu yaşama adepte olduktan sonra gelişmelerine devam ederler,
    FETH’in üçüncü derecesinde Hazreti Rasûlullah ile ve sair peygamber ve evliyâ
    ile buluşurlar ve berzah âleminin çeşitli sırlarını agâh olurlar. Bundan sonra
    da ricâli gayb arasında yerlerini alırlar.

    FETH-İ MÜBÎN odur ki, gelen kişi bu FETHİ kaldırabilir. Bu ne demektir?..

    Kişiye FETH geldiği zaman, yâni fizik - biyolojik beden bağından kurtulduğu
    zaman, bu yaşam şeklini hazmedemeyip kendini içinde bulunduğu boyutun
    şartlarına kaptırabildiği gibi, buna güç yetiremeyip bedenden tümüyle de
    kopabilirler; ki bu da onun mutlak manâda ölümü tadışına yolaçabilir.

    FETH geldikten sonra, mutlak manâda ölüm gelmediği takdirde, o kişi beyin
    aracılığıyla gücünü arttırmaya, ilmini çok daha üst seviyeye yükseltmeye devam
    eder yâni ilerleme devam eder. FETH’in arkasından ölümün gelişi ise onu
    bulunduğu yerde sınırlar.

    Evet, bu konunun daha fazla açıklanmasına bu kitabın müsaadesi yoktur. Bu
    sebeble biz, şimdi yukarıdaki âyet-i kerîmelerin işaretinden anladıklarımıza
    dönelim.

    "Sana öyle bir FETH verdik ki". Kişide bu FETH’in oluşması onun hiç
    bir çalışmasına bağlı olmaksızın tamamiyle Allâh tarafındandır. Allâh
    vergisidir ki, "bu kesin ve apaçık bir FETH’e eriştir". Böylece sen
    artık berzah âleminin bir ferdi olarak dünyada yaşarsın her şeyin içyüzünü ve
    hikmetini bilirsin, dolayısıyla bundan sonra senden hiç bir "zenb"
    meydana gelmez. O gerçekler içinde yaşayan bir Ferd olarak, "Allâh senin
    geçmiş ve gelecek tüm zenbini bağışlar".

    "Ebrarın güzellikleri, mukarreblerin kusurlarıdır" hükmünce, Allâh’ın
    vahdaniyetini seyirden, beşerî yaşam şartlarınca perdelenmekten ileri gelen
    kusurlarını bağışlar. Ve tam kemâliyle ihsan ettiği bu FETH ile dünyada
    oluşabilecek en mükemmel nimeti ihsan etmek suretiyle sana olan nimetini
    tamamlar. Zirâ, dünyada bir kişide açığa çıkacak en büyük nimet FETH-i
    nuranîdir. Adetâ, dünyada yaşarken cennete girmek gibi bir şeydir bu.

    "Ve sana öyle bir zafer verir ki, hiç kimse karşı koyamaz"!. yâni bu
    FETHİ-i mübîne nâil olarak yaptığın çalışmalar ile seni öyle bir zafere,
    başarıya ulaştırır ki Allâh hiç bir aklı selîm sahibi sana, açıkladıklarına,
    bildirdiklerine karşı koyamaz.

    İşte bu üç âyet-i kerîme FETH-İ MÜBÎN’e ermiş kişinin halini anlıyabileceğimiz
    kadarıyla böyle izâh eder.

    Bu sûreyi hergün bir defa okumalıyız.

    Ayrıca bu ilk üç âyeti hergün aynı sayıda olmak üzere 300-500 ya da 1000’e
    kadar olmak üzere okumakta çok büyük fayda vardır manevî açılım istiyene.

      Forum Saati C.tesi Eyl. 21, 2024 11:51 am