Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    MÜSLİMÂNA NASİHAT

    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    MÜSLİMÂNA NASİHAT Empty MÜSLİMÂNA NASİHAT

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Tem. 19, 2010 9:41 am

    Allahü teâlâya hamd olsun! Onun çok sevdiği Peygamberi
    Muhammed aleyhisselâma salât ve selâm olsun! O yüce Peygamberin temiz Ehl-i
    beytine ve âdil, sâdık Eshâbının herbirine hayrlı duâlar olsun!


    Allahü teâlâ Rabbül'âlemîndir. Her canlıyı, hattâ canlı
    cânsız her varlığı, hesaplı, düzenli ve faydalı olarak yaratmıştır. Hâlık,
    Bârî, Musavvîr, Bedî ve Hakîm sıfatları ile, varlıkların hepsini, çok düzenli,
    çok güzel yaratmıştır. Her varlığın düzenli ve güzel olmaları için, birbirleri
    aralarında bağlantılar kurmuş, var olmaları için, düzende kalabilmeleri için,
    birbirlerine sebep, vâsıta, vesîle etmiştir. Varlıkların aralarındaki bu
    bağlantılara, birbirlerinin düzenine sebep olmalarına tabî'at olayları, fizik,
    kimyâ kanûnları, astronomi formülleri, fizyolojik faaliyetler gibi ismler
    veriyoruz. Fen bilgisi demek, Allahü teâlânın yaratmış olduğu varlıkların
    düzenlerini, birbirlerine etkilerini, aralarındaki bağlılıkları, hesapları
    araştırmak, incelemek, böylece bunlardan faydalanmak demektir.


    Allahü teâlâ, canlı cânsız bütün varlıkların düzenli,
    hesaplı olmalarını dilemiş ve dilediği gibi yaratmıştır. Böyle yaratmasına,
    maddeleri, kuvvetleri, enerjileri vesîle ve sebep kılmıştır. Allahü teâlâ,
    insanların yaşamalarının da, düzenli ve faydalı olmasını dilemektedir. Bunun
    için de, insanların irâdelerini vesîle ve sebep kılmıştır. İnsan, birşey yapmak
    irâde eder, ister. Allahü teâlâ da isterse, o şeyi yaratır. İnsanların şahsî
    yaşamalarının ve âile yuvası kurmalarının ve sosyal hayatlarının düzenli olması
    için, insanların iyi ve doğru ve faydalı şeyleri irâde etmeleri lâzımdır.
    İrâdenin, dileğin iyi olması için, Allahü teâlâ, onlara (Akıl) vermiştir.
    Akıl, iyiyi kötüden ayıran bir kuvvettir. İnsanlar çok şeye muhtaç oldukları
    için ve lâzım olan şeyleri elde etmek zorunda oldukları için, bunları elde
    etmek isteyen (Nefis) denilen kuvvet, aklı şaşırtıyor. Lâzım olan şey,
    zararlı olsa da, nefis bunu akla güzel gösteriyor.


    Allahü teâlâ, kullarına acıyarak, (Peygamber) denilen
    seçtiği insanlara, melek ile (Din) denilen bilgiler gönderdi.
    Peygamberler bu bilgileri insanlara öğretti. Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği
    (İslâm) dîni, her yerdeki her insanın karşılaşabileceği, her şeyin iyi
    veya kötü, faydalı veya zararlı olduğunu ayırmakta, faydalı şeyleri yapmamızı
    emretmektedir.


    Nefis, insanları yine aldatıyor. Din bilgilerine uymak
    istemiyor. Hattâ bunları ve îman edilmesi, inanılması lâzım olan şeyleri
    değiştirmeye, bozmaya kalkışıyor. Allahü teâlânın Peygamberi Muhammed aleyhisselâm,
    insanların nefslerine uyarak, islâmiyeti değiştirmeye kalkışacaklarını haber
    verdi. (Ümmetim yetmişüçe ayrılacak, yalnız biri Cennete gidecek) buyurdu.
    Bozuk inançlarından dolayı Cehenneme gidecekleri bildirilen yetmişiki fırka,
    meydana çıktı. Bu yetmişiki fırka, Kur'an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin, açık
    olmıyan, şüpheli olan mânalarını yanlış anladıkları için, kâfir olmıyorlar.
    Fakat, islâmiyeti değiştirdikleri için, Cehenneme gireceklerdir. Bunlara (Bid'at)
    veya (Dalâlet) ehli, yâni mezhepsiz ve sapık denir. Bunlar, müslüman
    oldukları için, Cehennemden çıkacak, yine Cennete gireceklerdir. Bunlardan
    başka, (Müslüman) ismini taşıyan, fakat islâmiyeti, bozuk bilgilerine ve
    kısa görüşlerine göre değiştiren, bunun için, müslümanlıktan çıkanlar vardır.
    Bunlar, Cehennemde sonsuz kalacaklardır. Bunlar zındıklar ve reformculardır.


    Şimdi mezhepsizler milyonlarca altın saçarak, kendi
    inançlarını, her memlekete yaymaya çalışıyor. Din câhillerinden çoğunun, bol
    paraya kavuşmak için, çoğunun da aldatılarak, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirmiş
    oldukları doğru yoldan ayrıldıkları, acı acı görülmektedir. Hattâ, Ehl-i sünnet
    kitaplarını lekelemeye kalkışıyorlar. Bunun için, mezhepsizlerin bir kısmı olan
    vehhâbîlerin, Ehl-i sünnete uymıyan inanışlarını vesikaları ile ayrıca bir
    kitap hâlinde bildirmek ve bu kimselerin müslümanlara yaptıkları zararları
    sağlam kaynaklardan alarak yazmak zarûret hâlini aldı. Böylece müslümanların
    sahte, yalan sözlere ve yazılara aldanmaktan korunmaları lâzım oldu.


    Abdülvehhâb oğlu Muhammed isminde bir kimse, (Kitap-üt-tevhîd)
    adında küçük bir kitap yazdı. Torunu Süleymân bin Abdüllah, bunu şerh
    etmeye başladı ise de, binikiyüzotuzüç 1233 [m. 1817] senesi sonunda, İbrâhîm
    Pâşa Der'iyyeye girip, cezâlarını verdiği zaman, öldü. İkinci torunu
    Abdürrahmân bin Hasen, şerh edip, (Feth-ul-mecîd) adını verdi.
    [Abdurrahmân 1258 [m. 1842] de öldü.] Sonra bu şerhini kısaltıp (Kurre-ül-uyûn)
    adında ikinci bir kitap hazırladı. Şerhin Mısrda 1377 [m. 1957] de,
    Muhammed Hamîd isminde bir vehhâbî tarafından yapılan yedinci baskısına
    ilâveler de yapıldı. Kâfirler için gelmiş olan âyet-i kerimeleri ve birçok
    hadis-i şerif yazarak, müslümanların gözlerini boyamaktadır. Bunlara yanlış,
    bozuk mânalar uydurarak (Ehl-i sünnet) olan doğru müslümanlara
    saldırmakta, bu temiz müslümanlara kâfir demektedir. Kitabının birkaç yerinde,
    şî'îlere mel'ûn müşrikler diyerek ateş püskürmektedir. Bu şerhin çok yerlerini
    ibni Teymiyyeden ve onun talebesi ibni Kayyım-ı Cevziyyeden ve torunu Ahmed bin
    Abdülhalîmden almış, birine allâme, ikincisine şeyh-ül-islâm ve Ebül-Abbâs
    adını takmıştır. İbni Teymiyyeye de demektedir. [Ahmed ibni Teymiyye 728 [m.
    1328] de Şâmda öldü. Muhammed ibni Kayyım-ı Cevziyye 751 [m. 1350] de vefât
    etti.]


    İşbu, (Müslümana Nasihat) kitabını hazırlamakta iken,
    elimize türkçe yazılmış küçük bir vehhâbî kitabı geçti. (Cevap-ı Nu'mân) adındaki
    bu kitap, 1385 [m. 1965] senesinde ikinci defa olarak Şâmda basılmış. Türk
    hâcılarını aldatarak, (Ehl-i sünnet) yolundan ayırmak için, parasız
    dağıtılıyormuş. Allahü teâlânın lütfü ve ihsânı ile, bunun da bozuk, uydurma
    yazılarına, sağlam, vesikalı cevaplar yazmak nasip oldu.


    İşbu (Müslümana Nasihat) kitabı iki kısm olarak
    hazırlandı. Birinci kısmda, (Feth-ul-mecîd) kitabından ve sonra (Cevap-ı
    Nu'mân) kitabından yazılar alınıp, bunlara islâm âlimlerinin kitaplarından
    cevaplar verildi. Böylece, otuzbeş madde hâsıl oldu.


    Kitabın ikinci kısmında, vehhâbîlerin nasıl meydana
    çıktıkları, nasıl yayıldıkları ve mal, mevki' ele geçirmek için, vehhâbîler
    arasına karışan câhil, vahşî kimselerin, müslümanların canlarına, mallarına
    kıydıkları, islâm memleketlerine barbarca saldırdıkları, Osmanlı devleti
    tarafından nasıl cezâlandırıldıkları ve birinci cihân harbinden sonra,
    ingilizlerin bol para ve silâh yardımı ile, tekrar nasıl devlet kurdukları
    yazılıdır.


    Allahü teâlâ müslümanları mezhepsizlik felaketine düşmekten
    korusun! Bu yollara kaymış olan zevallıları da, bu felaketten kurtarsın! Âmîn.

      Forum Saati C.tesi Eyl. 21, 2024 11:38 am