Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Sâlebenin Sonu (İbretlik)

    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 531
    Points : 982
    Kayıt tarihi : 27/04/10
    Nerden : ADANA

    Sâlebenin Sonu (İbretlik) Empty Sâlebenin Sonu (İbretlik)

    Mesaj tarafından Admin Cuma Haz. 11, 2010 7:52 am

    Medîne müslümanlarından olan Sâlebe'nin, mala-mülke karşı aşırı derecede hırsı vardı. Zengin olmak istiyordu. Bunun için Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'den duâ istedi.

    Onun bu talebine Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem- şöyle cevap verdi:

    "-Şükrünü edâ edebileceğin az mal, şükrünü edâ edemeyeceğin çok maldan hayırlıdır......"

    Bu ifâde üzerine isteğinden vazgeçen Sâlebe, bir müddet sonra hırsının yeniden depreşmesi ile tekrar Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'e gelip:

    "-Yâ Rasûlallâh! Duâ et de zengin olayım!" dedi.

    Bu defâ Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

    "-Ben senin için kâfî bir örnek değil miyim? Allâh'a yemîn ederim ki, isteseydim şu dağlar altın ve gümüş olarak arkamdan akıp gideceklerdi; fakat ben müstağnî kaldım."

    Sâlebe, yine isteğinden vazgeçti. Fakat içindeki ihtiras fırtınası dinmiyordu. Kendi kendine; "Zengin olursam, fakîr fukarâya yardım eder, daha çok ecre nâil olurum!" şeklinde zannî bir sebebe sarılmış ve nefsinin şiddetli talebine yenilmiş olarak üçüncü kez Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in yanına gitti ve:

    "-Seni hak peygamber olarak gönderene yemîn ederim ki, eğer beni zengin ederse, fakîr fukarâyı koruyacak, her hak sâhibine hakkını vereceğim!.." dedi.

    Nihâyet bu kadar ısrar karşısında Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-:

    "-Yâ Rabbî! Sâlebe'ye istediği dünyâlığı ver!" diye duâ eyledi.

    Çok geçmeden bu duâ vesîlesiyle Allâh Teâlâ, Sâlebe'ye büyük bir zenginlik ihsân etti. Sürüleri dağı taşı doldurdu. Lâkin o âna kadar "mescid kuşu" ifâdesi ile vasıflandırılan Sâlebe, mal ve mülkü ile uğraşmaktan yavaş yavaş cemâati aksatmaya başladı. Gün geldi sadece Cuma namazlarına gelir oldu. Ancak bir müddet sonra Cuma namazlarını da unuttu.

    Birgün onun durumunu sorup öğrenen Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-:

    "-Sâlebe'ye yazık oldu!.." buyurdular.

    Sâlebe'nin gaflet ve cehâleti, bu yaptıklarıyla kalmadı. Kendisine zekât toplamak için gelen memûrlara:

    "-Bu sizin yaptığınız düpedüz haraç toplamaktır!" deyip, daha evvel vereceğini va'dettikleri şöyle dursun, fakîr fukarânın âyetle sâbit olan asgarî hakkını dahî vermekten kaçınacak kadar ileri gitti. Münâfıklardan oldu.

    Bu hâl, âyet-i kerîmede şöyle buyurulur:

    "Onlardan (münâfıklardan) kimi de: Eğer Allâh, lutuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız! diye Allâh'a söz verdi."

    "Fakat Allâh, onlara lutfundan (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allâh'ın emrinden) yüz çevirerek sözlerinden döndüler." (et-Tevbe, 75-76)

      Forum Saati C.tesi Eyl. 21, 2024 12:44 pm