Feridüddin genc-i şeker Hazretleri
Hindistan'da yetişen Çeştiyye evliyasının büyüklerindendir. Asıl adı Feridüddin Mesuddur. Daha doğmadan kerâmetleri görülürdü. Ramazan hilâli görülmemiş, ertesi gün oruç tutup tutmamakta tereddüt olmuştu. Genc-i Şekerin babası Cemâleddin Süleymandan fetva sormaya geldiler. O esnada bir zat ortaya çıktı. "Niye merak ediyorsunuz? Bu gece Cemaleddin Süleyman'ın evinde bir çocuk doğdu. Eğer çocuk bu gece yarısından sonra annesini emmemişse, hilal görünmüş demektir." dedi. Seher vakti Cemaleddin Süleyman'ın evine gidip, annesine sorduklarında, yeni doğan bebeğin gece yarısından sonra annesini emmediğini öğrendiler ve oruca başladılar. Daha sonra o gün, diğer yerlerden hilâlin göründüğü haberi geldi. Ramazan ayı boyunca bu bebek, gündüz annesini hiç emmedi. Sadece iftar ve sahurda emerdi.
Neden şeker genç?
1- Dergaha giderken, yolda ayağı kayıp çamur dolu bir çukura düştü. Ağzına kaçan çamur, şeker hâline geldi. Hocası Kutbüddin-i Bahtiyar buyurdu ki: "Çamur ağzında şeker olduğuna göre, Allahü teâlâ (c.c) seni tatlı biri yapacak, tatlı dilli olacaksın." dedi. İnsanlar onu Şeker Genc diye anmaya başladılar.
2- Çok oruç tutuyor ve iftarda da yiyecek bir şey bulamıyordu. Bir gece çok açken ağzına küçük taşlar koydu. Bunlar, şeker parçaları haline geldi. Hocası ona; (O genc-i şeker, yani şeker hazinesidir) dedi.
3- Tüccarın biri, şeker çuvalları yüklü bir deve kervanı götürüyordu. Genc-i Şeker, develerle ne taşıdığını sormuştu. Tacir alay ederek; "Tuz." dedi. "Peki tuz olsun.” dedi. Tacir Delhi’ye varınca, şekerlerin tuz haline geldiğini görüp şaşkına döndü. Hemen geri döndü. Genc-i Şeker'den, yaptığından özür diledi. Genc-i Şeker de, "Peki şeker olsun." dedi. Tacir Delhi'ye dönünce tuzların şekere döndüklerini görüp sevindi.
4- Bir gün çok susamıştı. Fakat kuyudan su çekecek kovası yoktu. Şaşkın halde iken, iki ceylanın oraya geldiğini ve kuyudaki suyun yükseldiğini gördü. Ceylanlar su içip oradan ayrıldılar. Genc-i Şeker kuyunun yanına varınca, su aşağı çekildi. Buna şaşırıp, "Ya Rabbi, bunun hikmeti ne?" dedi. "Hayvanlar rahmetime güveniyorlar, suya kavuşuyorlar. Ama sen, kovaya güvendiğin için, sudan mahrum kalıyorsun." nidasını duyunca, çok üzüldü. Kırk gün oruç tuttu. Sonra ağzına toz aldı ve toz şekere döndü. Bir nida işitildi: "Ya Ferid, tuttuğun oruçları kabul ettik, seni dostlarımızın arasına aldık ve seni genc-i şeker yaptık."
Derdine çare bulamıyan bir hasta, Feridüddin Şeker'e gitti. O da bir kâğıda; "Allah kâfi, Allah şâfi" yazıp, hastaya verdi. Hasta bu yazılı kâğıdı boynuna takınca, devasız hastalıktan kurtuldu.
Bir genç, talebe olmak üzere şeyhe giderken yolda bir kadın, ona musallat oldu. Genç, kadından kurtulamadı. Tam elini kadına uzatacağı sırada, bir zat aniden gencin suratına bir tokat attı. "Bu yolda günah işlemeye utanmıyor musun?" diyerek kayboldu. Genç çok utanıp kadından uzaklaştı. Huzura çıkınca Şeyh; "Oğlum, Allahü teâlâ (c.c) seni ağına düştüğün kadından korudu." dedi. Tokat atanın kim olduğu böylece belli oldu.
İhtiyar bir kadın ağlıyarak; "Biricik oğlum yirmi yıldır eve uğramadı. Ayrılık acısı beni perişan etti." dedi. Şeyh murakabeye dalıp, "Git, oğlun geldi." dedi. İhtiyar kadın eve giderken oğluyla karşılaştı. Oğlu; "Çok uzaktaydım. Bugün içime seni görme isteği düştü. Seni düşünürken, muhterem bir zat göründü. Sıkıntımı ona anlatınca, Gözlerimi kapamamı söyledi. Gözlerimi açtığımda, kendimi burada buldum." dedi. İhtiyar kadın, sevinç göz yaşları içinde şeyhe teşekkür etti.
Buyururdu ki: Sana hürmet edene hürmet et! Sıhhatinin kıymetini bil! Senden korkandan kork! İnsan ne kadar çok üzüntü ve acı çekerse, Allahü teâlâya o kadar yaklaşır.
Allah ile konuşmak isteyen, Kur'an-ı kerim okusun.
Altı çeşit tevbe vardır:
Kalb ile tevbe: Kalben bütün kötü arzuların firenlemektir. Nefsin kötü arzularını öldürür.
Dil ile tevbe: Kötü sözlerden dili alıkoymak ve onu devamlı Allahü teâlâyı zikre ve Kur'an-ı kerim okumaya alıştırmak demektir.
Göz ile tevbe: Harama bakmamak ve başkalarının kusurlarını görmemektir.
Kulak ile tevbe: Allahü teâlânın zikrinden başka birşey duymamaktır.
Ayak ile tevbe: Ayakları kötülüklere gitmekten korumaktır.
Nefs ile tevbe: Nefsin arzularını firenliyerek yapılan tevbedir.
Hindistan'da yetişen Çeştiyye evliyasının büyüklerindendir. Asıl adı Feridüddin Mesuddur. Daha doğmadan kerâmetleri görülürdü. Ramazan hilâli görülmemiş, ertesi gün oruç tutup tutmamakta tereddüt olmuştu. Genc-i Şekerin babası Cemâleddin Süleymandan fetva sormaya geldiler. O esnada bir zat ortaya çıktı. "Niye merak ediyorsunuz? Bu gece Cemaleddin Süleyman'ın evinde bir çocuk doğdu. Eğer çocuk bu gece yarısından sonra annesini emmemişse, hilal görünmüş demektir." dedi. Seher vakti Cemaleddin Süleyman'ın evine gidip, annesine sorduklarında, yeni doğan bebeğin gece yarısından sonra annesini emmediğini öğrendiler ve oruca başladılar. Daha sonra o gün, diğer yerlerden hilâlin göründüğü haberi geldi. Ramazan ayı boyunca bu bebek, gündüz annesini hiç emmedi. Sadece iftar ve sahurda emerdi.
Neden şeker genç?
1- Dergaha giderken, yolda ayağı kayıp çamur dolu bir çukura düştü. Ağzına kaçan çamur, şeker hâline geldi. Hocası Kutbüddin-i Bahtiyar buyurdu ki: "Çamur ağzında şeker olduğuna göre, Allahü teâlâ (c.c) seni tatlı biri yapacak, tatlı dilli olacaksın." dedi. İnsanlar onu Şeker Genc diye anmaya başladılar.
2- Çok oruç tutuyor ve iftarda da yiyecek bir şey bulamıyordu. Bir gece çok açken ağzına küçük taşlar koydu. Bunlar, şeker parçaları haline geldi. Hocası ona; (O genc-i şeker, yani şeker hazinesidir) dedi.
3- Tüccarın biri, şeker çuvalları yüklü bir deve kervanı götürüyordu. Genc-i Şeker, develerle ne taşıdığını sormuştu. Tacir alay ederek; "Tuz." dedi. "Peki tuz olsun.” dedi. Tacir Delhi’ye varınca, şekerlerin tuz haline geldiğini görüp şaşkına döndü. Hemen geri döndü. Genc-i Şeker'den, yaptığından özür diledi. Genc-i Şeker de, "Peki şeker olsun." dedi. Tacir Delhi'ye dönünce tuzların şekere döndüklerini görüp sevindi.
4- Bir gün çok susamıştı. Fakat kuyudan su çekecek kovası yoktu. Şaşkın halde iken, iki ceylanın oraya geldiğini ve kuyudaki suyun yükseldiğini gördü. Ceylanlar su içip oradan ayrıldılar. Genc-i Şeker kuyunun yanına varınca, su aşağı çekildi. Buna şaşırıp, "Ya Rabbi, bunun hikmeti ne?" dedi. "Hayvanlar rahmetime güveniyorlar, suya kavuşuyorlar. Ama sen, kovaya güvendiğin için, sudan mahrum kalıyorsun." nidasını duyunca, çok üzüldü. Kırk gün oruç tuttu. Sonra ağzına toz aldı ve toz şekere döndü. Bir nida işitildi: "Ya Ferid, tuttuğun oruçları kabul ettik, seni dostlarımızın arasına aldık ve seni genc-i şeker yaptık."
Derdine çare bulamıyan bir hasta, Feridüddin Şeker'e gitti. O da bir kâğıda; "Allah kâfi, Allah şâfi" yazıp, hastaya verdi. Hasta bu yazılı kâğıdı boynuna takınca, devasız hastalıktan kurtuldu.
Bir genç, talebe olmak üzere şeyhe giderken yolda bir kadın, ona musallat oldu. Genç, kadından kurtulamadı. Tam elini kadına uzatacağı sırada, bir zat aniden gencin suratına bir tokat attı. "Bu yolda günah işlemeye utanmıyor musun?" diyerek kayboldu. Genç çok utanıp kadından uzaklaştı. Huzura çıkınca Şeyh; "Oğlum, Allahü teâlâ (c.c) seni ağına düştüğün kadından korudu." dedi. Tokat atanın kim olduğu böylece belli oldu.
İhtiyar bir kadın ağlıyarak; "Biricik oğlum yirmi yıldır eve uğramadı. Ayrılık acısı beni perişan etti." dedi. Şeyh murakabeye dalıp, "Git, oğlun geldi." dedi. İhtiyar kadın eve giderken oğluyla karşılaştı. Oğlu; "Çok uzaktaydım. Bugün içime seni görme isteği düştü. Seni düşünürken, muhterem bir zat göründü. Sıkıntımı ona anlatınca, Gözlerimi kapamamı söyledi. Gözlerimi açtığımda, kendimi burada buldum." dedi. İhtiyar kadın, sevinç göz yaşları içinde şeyhe teşekkür etti.
Buyururdu ki: Sana hürmet edene hürmet et! Sıhhatinin kıymetini bil! Senden korkandan kork! İnsan ne kadar çok üzüntü ve acı çekerse, Allahü teâlâya o kadar yaklaşır.
Allah ile konuşmak isteyen, Kur'an-ı kerim okusun.
Altı çeşit tevbe vardır:
Kalb ile tevbe: Kalben bütün kötü arzuların firenlemektir. Nefsin kötü arzularını öldürür.
Dil ile tevbe: Kötü sözlerden dili alıkoymak ve onu devamlı Allahü teâlâyı zikre ve Kur'an-ı kerim okumaya alıştırmak demektir.
Göz ile tevbe: Harama bakmamak ve başkalarının kusurlarını görmemektir.
Kulak ile tevbe: Allahü teâlânın zikrinden başka birşey duymamaktır.
Ayak ile tevbe: Ayakları kötülüklere gitmekten korumaktır.
Nefs ile tevbe: Nefsin arzularını firenliyerek yapılan tevbedir.