İmam-ı A’zam Ebu Hanife Hazretleri
Peygamber efendimiz, İmâm-ı a’zam hazretlerinin geleceğini birkaç hadis-i şerifle haber vermiştir. Diyâ-i manevî, Mevduat-ül-ulûm, Hayrat-ül-hisân, Mirât-i kâinat ve Dürr-ül-muhtar’da yazılı olan hadis-i şerifte, (Ebû Hanîfe ümmetimin ışığı olacaktır.) buyuruldu. Dün hayatını bildirdiğimiz hadis ilminde de icazeti bulunan büyük fıkıh alimi seyyid İbni Âbidin hazretleri, bu hadisi şerifin sahih olduğunu bildirmektedir.
Bu hadis-i şerif, büyük âlim Ebülleys-i Semerkandî hazretlerinin Mukaddime kitabında ve bunun şerhi Tekaddüme kitabında da yazılmıştır. Gaznevî’nin Mukaddime adındaki fıkıh kitabının önsözünde İmâm-ı a'zam’ı öven hadis-i şerifler yazılıdır. Bunun şerhi olan Diyâ-i manevî kitabında kâdı Ebülbekâ hazretleri, (İbni cevzî, bu hadise mevdu demiş ise de, bu sözü taassuptur. Çünkü bu hadis, çeşitli yollardan gelmiştir.) buyuruyor.
Hayrat-ül-hisan kitabını müellifi İbni Hacer-i Mekki hazretleri, Şâfiî fukahasının büyüklerindendir. Şafii olmasına rağmen, mezhepsizlerin dediği gibi, mezhep taassubu olsaydı, Hanefi mezhebinin kurucusu hakkındaki hadisi şerifleri kitabına almazdı.
Mevduat-ül-ulûm kitabının sahibi Taşköprü Zade, Ahmed bin Mustafâ, Osmanlı âlimlerindendir. Şakâik-i Numâniyye tarih kitabı ile Miftah-üs-seâde kitabı meşhurdur. Oğlu Kemaleddîn Muhammed, Miftâh-üs-seâde kitabını Türkçeye tercüme ederek Mevduat-ül ulûm ismini vermiştir.
Mirât kâinat kitabının sahibi Nişancı Zade, Muhammed bin Ahmed bin Muhammed bin Ramazan, Edirne kadısı idi. Mirât kâinat kitabı meşhurdur.
Dürr-ül-muhtar kitabının sahibi Alaüddin Haskefi, Şam müftîsi idi. Bunun Dürr-ül-muhtar kitabına İbni Âbidîn, Burhaneddin İbrahim bin Mustafa Halebî ve Ahmed Tahtâvî kıymetli hâşiyeler yapmışlardır.
Bu âlimlerin doğruluğunu tasdik ettiği hadis-i şeriflere uydurma demek büyük bir insafsızlıktır. Hanefilere göre, deniz haşaratı yenmez, diğer üç mezhebe göre yenir. Hanefi, diğer üç mezhebe sizin ictihadınız yanlış diyemediği gibi, üç mezhep de, Hanefi’ye sizinki yanlış diyemez. Bir hadisi bir âlim mevdu derken, öteki sahih diyebilir. Bu âlimler, birbirine dil uzatmaz.
Hadis ilminde müctehid bir âlim, bazı âlimlerin sahih dediği bir hadise mevdu diyebilir. Müctehidin böyle demesi; bu hadis, Peygamber efendimizin sözü değildir" anlamında değildir. Bu hadis benim usulüme göre hadis değildir demektir. Farklı ictihadlar da böyledir. Bana göre doğrusu bu der, fakat farklı ictihadda bulunan müctehide dil uzatmaz. Bazı kimseler, âlimin birisi, bir hadise mevdu dese, sanki bütün âlimlerce o hadis mevdu imiş gibi, o hadise hemen uydurma damgasını vuruyorlar. Halbuki hiçbir Ehl-i sünnet âliminin kitabında uydurma hadis olmaz. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına dil uzatmamalı ve onların kitaplarında uydurma hadis var sanmamalıdır.
İslâm âlimleri, hadis uydurmanın ve uydurulmuş hadisi nakletmenin vebalinin büyüklüğünü bildikleri için, kitaplarına uydurma hadis almazlar. Çünkü hadis-i şerifte, (Benden duyduğunuz ayet ve hadisi tebliğ edin! Beni İsrailden bildirdiklerimi de söyleyin! Yalnız bana bilerek yalan isnat eden, cehennemdeki yerine hazırlansın!) buyuruluyor. (Buharî)
Peygamber efendimiz, İmâm-ı a’zam hazretlerinin geleceğini birkaç hadis-i şerifle haber vermiştir. Diyâ-i manevî, Mevduat-ül-ulûm, Hayrat-ül-hisân, Mirât-i kâinat ve Dürr-ül-muhtar’da yazılı olan hadis-i şerifte, (Ebû Hanîfe ümmetimin ışığı olacaktır.) buyuruldu. Dün hayatını bildirdiğimiz hadis ilminde de icazeti bulunan büyük fıkıh alimi seyyid İbni Âbidin hazretleri, bu hadisi şerifin sahih olduğunu bildirmektedir.
Bu hadis-i şerif, büyük âlim Ebülleys-i Semerkandî hazretlerinin Mukaddime kitabında ve bunun şerhi Tekaddüme kitabında da yazılmıştır. Gaznevî’nin Mukaddime adındaki fıkıh kitabının önsözünde İmâm-ı a'zam’ı öven hadis-i şerifler yazılıdır. Bunun şerhi olan Diyâ-i manevî kitabında kâdı Ebülbekâ hazretleri, (İbni cevzî, bu hadise mevdu demiş ise de, bu sözü taassuptur. Çünkü bu hadis, çeşitli yollardan gelmiştir.) buyuruyor.
Hayrat-ül-hisan kitabını müellifi İbni Hacer-i Mekki hazretleri, Şâfiî fukahasının büyüklerindendir. Şafii olmasına rağmen, mezhepsizlerin dediği gibi, mezhep taassubu olsaydı, Hanefi mezhebinin kurucusu hakkındaki hadisi şerifleri kitabına almazdı.
Mevduat-ül-ulûm kitabının sahibi Taşköprü Zade, Ahmed bin Mustafâ, Osmanlı âlimlerindendir. Şakâik-i Numâniyye tarih kitabı ile Miftah-üs-seâde kitabı meşhurdur. Oğlu Kemaleddîn Muhammed, Miftâh-üs-seâde kitabını Türkçeye tercüme ederek Mevduat-ül ulûm ismini vermiştir.
Mirât kâinat kitabının sahibi Nişancı Zade, Muhammed bin Ahmed bin Muhammed bin Ramazan, Edirne kadısı idi. Mirât kâinat kitabı meşhurdur.
Dürr-ül-muhtar kitabının sahibi Alaüddin Haskefi, Şam müftîsi idi. Bunun Dürr-ül-muhtar kitabına İbni Âbidîn, Burhaneddin İbrahim bin Mustafa Halebî ve Ahmed Tahtâvî kıymetli hâşiyeler yapmışlardır.
Bu âlimlerin doğruluğunu tasdik ettiği hadis-i şeriflere uydurma demek büyük bir insafsızlıktır. Hanefilere göre, deniz haşaratı yenmez, diğer üç mezhebe göre yenir. Hanefi, diğer üç mezhebe sizin ictihadınız yanlış diyemediği gibi, üç mezhep de, Hanefi’ye sizinki yanlış diyemez. Bir hadisi bir âlim mevdu derken, öteki sahih diyebilir. Bu âlimler, birbirine dil uzatmaz.
Hadis ilminde müctehid bir âlim, bazı âlimlerin sahih dediği bir hadise mevdu diyebilir. Müctehidin böyle demesi; bu hadis, Peygamber efendimizin sözü değildir" anlamında değildir. Bu hadis benim usulüme göre hadis değildir demektir. Farklı ictihadlar da böyledir. Bana göre doğrusu bu der, fakat farklı ictihadda bulunan müctehide dil uzatmaz. Bazı kimseler, âlimin birisi, bir hadise mevdu dese, sanki bütün âlimlerce o hadis mevdu imiş gibi, o hadise hemen uydurma damgasını vuruyorlar. Halbuki hiçbir Ehl-i sünnet âliminin kitabında uydurma hadis olmaz. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına dil uzatmamalı ve onların kitaplarında uydurma hadis var sanmamalıdır.
İslâm âlimleri, hadis uydurmanın ve uydurulmuş hadisi nakletmenin vebalinin büyüklüğünü bildikleri için, kitaplarına uydurma hadis almazlar. Çünkü hadis-i şerifte, (Benden duyduğunuz ayet ve hadisi tebliğ edin! Beni İsrailden bildirdiklerimi de söyleyin! Yalnız bana bilerek yalan isnat eden, cehennemdeki yerine hazırlansın!) buyuruluyor. (Buharî)